• BIST 9626.56
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.213
  • Euro 36.6812
  • Lefkoşa 11 °C
  • Mağusa 7 °C
  • Girne 12 °C
  • Güzelyurt 8 °C
  • İskele 7 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 2 °C

17 Ağustos Depremi, Başparmak Yangını ve barış

Oshan SABIRLI

Yer, gök sallanmış tabiat ana insanoğlundan adeta intikam almıştı. 17 Ağustos Depremi ile Türkiye çok büyük bir yıkım yaşarken can düşmanı olan Yunanlılar ve tarihinin önemli krizlerinden birisinden geçen Türkiye ile Yunanistan yeniden ilişkilerini normalleştirmek adına büyük yol kat etmişti.

Yunanlılar cezaevlerinde bile kampanyalar düzenleyerek Türk toplumuna maddi katkılarda bulunmuştu.

Hatırlatmakta fayda var o dönemde Yunan gazeteleri “Hepimiz Türk’üz” başlıkları atmıştı. Hatta Yunanistan'ın çeşitli cezaevlerinde yatan mahkumlar depremzedelere yardım etmek amacıyla "kendi aralarında kan ve para topladıklarını" açıkladılar. Bazısı ise kefalet paralarını depremzedelere göndereceklerini dile getirdiler. Cezaevi yetkilileri, mahkumlardan gelen bu taleplerden sonra mahkumlardan kan almak için gerekli hazırlıkları yaparlarken, mahkumlar arasında toplanan para da depremzedelere para yardımı için açılan banka hesaplarına yatırıldı.

Biraz daha gerilere gidersek 1995’i de anımsamak gerek.

Geçitkale’de ailemin evindeydim. Simsiyah bulutları Mesarya ovasının üzerine kadar gelmişti. Hiç unutamam yine tam böyle günlerdi. Bizler haziran ayının sıcaklarını yaşıyorduk. Beşparmak yangınını gökyüzündeki dumanlar ile bir sohbet aşamasında duymuştum. Babam emekli bir itfaiyeci olarak dayanamamış ve yangın söndürme çalışmalarına gitmişti.

1995 yılında 17-18 yaşlarındaydım. Yangın söndürme çalışmalarının ilerleyen günlerinde Dağ Yolu bölgesinde yine babamla gittiğimi hatırlıyorum. Çocukluğumda eski arabamızın biraz soğuması için mola verdiğimiz ve kartalları seyrettiğimiz bölgede kül kokusu, sıcak ve kömüre dönmüş ağaçlar vardı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “bu ağaçların yeniden büyüdüğünü görmeye ömrüm yetmeyecek” şeklindeki açıklaması şimdi bile kulaklarımda çınlıyor. Kıbrıslı Türklerin tarihinin en büyük yangın felaketi yaşanmıştı 27 Haziran 1995 tarihinde. Beşparmak Dağları yangınının üzerinden tam 21 yıl geçti ve hala o eski görüntüye yakın bir görüntü bile oluşamadı yanan bölgelerde. Yangın şiddetli rüzgarında etkisiyle tüm müdahalelere karşın ancak 30 Haziran günü rüzgarın etkisini kaybetmesiyle güçlükle kontrol altına alınabilmişti. 8 bin 103 hektar alanı o gün tamamen küle döndü.

O gün yeşil ada Kıbrıs’ın yeşili biraz daha öldü ve çoraklaştı. Pazar gününden bu yana benzer bir yangına esir oldu Kıbrıs adası. Bu kez çok daha geniş ve çok daha yeşil bir alan yanıp kül oluyor. 1995 yangınında ölen askerlerin olduğu iddia edilmişti. Ancak sanırım geçen 21 yılda bunu ispatlayacak nitelikte bir haber yazılıp çizilmedi. Oysa işin daha da acı yanı Kıbrıs’ın güneyinde bu kez 2 itfaiyecinin öldüğü haberine ulaştık.

Umarım siz bu gazeteyi okurken yangın söndürülmüş olur ancak görünen o ki bu iş canımızı daha da yakacak. Yunanistan, İsrail, İtalya ve Fransa’nın da seferber olduğu yangın söndürme çalışmaları bir kez daha siyasetin pençesine takıldı. Keşke çocuklarımın Rum arkadaşları ile birlikte göreceği, birlikte oyunlar oynayacağı hatta kamplar yapacağı Birleşik Kıbrıs’ın ormanları siyasete kurban verilmese ve bir barış köprüsü olarak Türkiye’nin de yangına müdahalesi sağlanabilse.

1995 yılında hatta Kapalı Maraş yangınında biz beceremedik dayanışmayı. Dün de bu dayanışma olamadı. Ancak 17 Ağustos Depremi iki ülke ilişkilerinde çığır açtı. O dönemde Türk toplumun yaşadığı tarifsiz acıya Yunanlıların ortak oluşu, destek oluşunu hatırlatma gereği hissettim.

Ortak vatanımızın yanışına ve kül oluşuna tanık olurken barış köprülerinin dayanışma ile kurulabileceğini umarız siyasiler yeniden algılayabilir…

Umarız bu felaketin yaraları çok kısa zamanda sarılabilir.

İş işten geçmiş olsa da gelecekten umudu kesmemek gerek…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları