Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla sürdürülen müzakereler çerçevesinde, Kıbrıs Tük tarafı olarak Güneydeki seçimlerden sonra Temmuz’da yeni bir toplantı formatına geçmeyi önerdiklerini belirtti.
Akıncı şöyle konuştu:
“22 Mayıs’taki seçimlerden sonra Haziran, değilse Temmuz ayında farklı bir toplantı düzenine geçmeyi öneriyoruz. Yani sürekli bir toplantı düzenine girmeyi öneriyoruz. Girelim ve toprakla başlayalım. Daha sonra garantörlerin de katılımıyla 5’li bir formata geçelim ve orada garanti ve güvenlik konularını konuşalım ve tercihen bütün bunları tamamlayıp halkın referandumuna gidecek süreci başlatalım,”
Akıncı, kendisiyle aynı yaş kuşağından olan Rum lider Anastasiadis’in de bu sürecin son şans olduğunu idrak ettiğine dikkat çekti.
Akıncı şöyle devam etti:
“FEDERAL ÇÖZÜM İÇİN SON ŞANS”
“Belki bu son şans tanımlaması çok iddialı olabilir ama federal çözüm bakımından da son şans diyebilirim. Çünkü bizden sonraki kuşaklar daha ziyade ayrılık temelli bir çözüm modeline doğru gidecekler. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, geçmişi bilen ve birbirini tanıyan orta yaş ve üzeri insanlar, geçmişin acı tecrübelerinden dersler de çıkararak yeni bir gelecek inşa etme olgusuna daha sıcak yaklaşıyorlar. Gençler, özellikle Kıbrıslı Rum gençler belki eğitim sisteminin de getirdiği bir durumdur; Kıbrıslı Türklere karşı biraz daha fazla yabancılık çekiyorlar. Biz büyük bir sorumluıluk duygusuyla bu çözümü, karşılıklı anlayış çerçevesinde iki eşit kurucu devlet temelli federal yapıyı kurabiliriz diyorum. Bunu başaramazsak yazık olur ve gelecek kuşaklara yine kötü bir miras bırakmış oluruz. Bu anlamnda 2016’yı bir çözüm ve barış yılı olarak yaratmak için elimizden geleni yapacağız.”
“ENERJİ FIRSATA DÖNÜŞEBİLİR”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Doğu Akdeniz’de varol an enerji yataklarının bir gerginlik meselesi olabileceğini de belirterek, “Ama bir iş birliği fırsatı da olabilir ve bundan tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir noktaya doğru konuları götürebilir” diye konuştu.
Varılan uzlaşılara yönelik bir soruya ise Akıncı şu yanıtı verdi:,
“Varılan uzlaşıları birlikte açıklayalım önerimde şu ana kadar mutabakat sağlanamadı. O noktada öyle anlıyorum ki Rum lider henüz hazır değil.”
“MÜLKİYETTE İLK ORTAK BELGE”
Yönetim ve güç paylaşımı, AB ve ekonomi başlıklarının ardından tarafların mülkiyet başlığında ilk kez detaylı bir şekilde görüştüğüne dikkat çeken Akıncı, “Ve taraflar ilk kez bir ortak belge açıkladılar” dedi.
Akıncı şöyle devam etti:
“Tarafların bugüne kadar birbirinden ayrı belgeleri vardı. Şimdi tek formatta tek bir belge var. Onun üzerinde varılan mutabakatlar var. Bunun yanında henüz varılamayan noktalar da var. 6 başlığın dördünde ciddi anlamda ilerleme sağladık dersem yanlış bir saptama olmaz. Henüz hiç dokunmadığımız iki başlık var. Toprak ile güvenlik-garantiler konusudur. Bu iki başlık sürecin en sonunda ele alınacak. Bunun nedeni de, eğer biz bu iki başlığı bugünkü formatta görüşürsek, konuşulanları ertesi gün Rum basınının manşetlerinde görürüz. Çünkü Rum basınına hızlı ve gereksiz sızdırmalar oluyor. Bazen de abartılı ve yanlış oluyor. Yanlışlar ve spekülasyonlar yapılıyor. Bu nedenle biz, Rum tarafında 22 Mayıs’taki seçimlerden sonra Haziran, değilse Temmuz ayında farklı bir toplantı düzenine geçmeyi öneriyoruz. Yani sürekli bir toplantı düzenine girmeyi öneriyoruz. Girelim ve toprakla başlayalım. Daha sonra garantörlerin de katılımıyla 5’li bir formata geçelim ve orada garanti ve güvenlik konularını konuşalım ve tercihen bütün bunları tamamlayıp halkın referandumuna gidecek süreci başlatalım. Temmuza kadar diğer 4 başlık tümüyle bitmeyebilir. Mülkiyette bir iki mesele ve dönüşümlü başkanlık konularında da bir anlayış birliği sağlanabilirse geriye kalan unsurları çok hızlı bir şekilde halledebileceğimiz kanaatindeyim. Toprak ve garanti –güvenlik meselesinde eğer karşılıklı bir anlayış sağlayabilirsek bu yıl çıkmadan referandum noktasına işi götürebiliriz diye düşünüyorum. Kendi halkım için öngördüğüm 3 tane mesele var. Birisi, birinin ötekine tahakküm edemeyeceği bir yapı. Yani bizim azınlık statüsünde olmayacağımız, siyaseten eşit varlığın olacağı, özgürlük içerisinde yaşayacağımız yeni bir ada düzeni. İkincisi, siyaseten eşitlik. İki eşit kurucu devlet. Yetkileriyle, herşeyiyle aralarında hiyerarşinin olmadığı iki eşit yapılanma. Zaten federasyonun temeli budur. Üçüncüsü de güvenlik. Güvenlik noktasında benim altını çizerek vurguladığım şöyle bir temel prensip vardır ki bu çok anlaşılırdır. Ben diyorum ki, Kıbrıslı Türkler güvencesini Türkiye ile görür. Türkiye’nin garantörlüğünün devamını istiyor. Bunu bir şekilde sağlayacak bir formülü bulmamız lazım. Ne biz ne de Türkiye, 1960’taki metin üzerinde noktası virgülü değişmez diye bir anlayış içerisinde değiliz. Ancak bulunacak olan formülde Türkiye’nin güvencesinin devamı Kıbrıslı Türkler için önemli. Bunun önemini karşı tarafa anlatıyoruz. Bunu anlamalarını istiyoruz. Bunu anlamaları önemli. Bize, işte AB’nin içindeyiz ya da BM’nin teşkilat şartının 7’nci maddesi sizin için yeterli güvencedir söylemi bizim açımızdan yeterli değildir. Yaşadıklarımızdan, deneyimlerimizden dolayı yeterli değil. Rum tarafının empati yapmasını istiyorum. Ben de kendi empatimi yapıyorum ve diyorum ki bu yeni şartlarda, geçmişte olmayan bir şey olacak. Geçmişte biz Kıbrıslı Türkler muhtelif yerlerinde dağınık olarak yaşıyorduk. Şimdi iki bölge olacak. Bu durumda yaratıcı olmamız lazım. Şunu başarabiliriz. Kıbrıslı Türkler kendini güvende hissederken Kıbrıslı Rum toplumlu da Kıbrıs Türkünün bu güvenliğini kendisi için bir tehdit algısı olarak görmesinler. Bizim güvenliğimiz onlar açısından bir tehdit unsuru olmasın. Bu olabilir mi? Bunun yolları var mı? Vardır. Bulunabilir. Yaratıcı düşünce ile biz bunları bulabiliriz ve dolayısıyla iki tarafın mutlu olacağı bir sonuca varabiliriz.”
“TÜRKİYE’DEN HEP DESTEK GÖRDÜK”
“Türkiye bu yaklaşımınızı nasıl karşılar” sorusuna verdiği yanıtta Akıncı şöyle dedi:
“Biz müzakerelerde şu ana kadar Türkiye’den sadece destek ve teşvik gördük. Türkiye şu ana kadar bize hep çözümü istediğini ve bu çözümün mümkün olan kısa sürede istediklerini söyledi.”
Akıncı, Türkiye’nin AB’ye yaklaştıkça Kıbrıs sorunu bakımından da çözüme katkısı olacak sir süreç olduğunu belirtti.
Akıncı şöyle devam etti:
“KIBRISLI TÜRKLER İLE RUMLAR ANA AKTÖR”
“Hep söylerim, Türkiye, Yunanistan ya da AB, BM bunlar hep önemli unsurlardır. Ama ana faktör Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlardır. Bu işin mimarlari orada yaşayan iki halktır. Orada bulunacak çözüm hangi çerçevede olursa olsun onu yaşatacak ve onu sürdürülebilir kılacak orada yaşayan halklardır ve referandumlarda onay verecek olan kendileridir ve kendilerinin seçtiği liderler aracılığıyla olacaktır. Bu da unutulmamalıdır.”
Türkiye’nin AB sürecinin tıkanmasının Kıbrıs sorununa katkısı olmayacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Akıncı, “O süreç ilerledikçe Kıbrıs’a çok büyük yararlı olabileceğini değerlendiriyorum; ana aktörün Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olduğunu akıldan çıkarmamak kaydıyla. Zaman zaman Türkiye’nin başlıklarının açılması konusunda Rum tarafının engellediğini görüyoruz. Ben bunları yanlış olarak değerlendiriyorum. Dar bir perspektiften, kendi bakış açılarından belki haklı olabilecek unsurlar olsa da, büyük resme odaklanıldığında Türkiye’nin AB yolculuğunun devam etmesinin gerçekte Kıbrıs’ın çözümüne daha büyük katkılar yapabileceğini herkes gibi onların da görmesi gerekir. Yeri geldikçe de ben bu uyarıları yapıyorum. Kıbrıs’ta çözüm tabii ki bir çok konuda yardımcı olacağı gibi Türkiye’nin AB sürecine de yardımcı olacak. Türkiye AB yolculuğunda ilerledikçe Kıbrıs’a yarıyor, Kıbrıs sorunu çözülürse bunun Türkiye’nin AB yolculuğuna yardımcı olacağı aşikardır. Rum liderliği geçtiğimiz aylarda Türkçe’nin AB ‘nin resmi dili olması için başvurdu. Daha iyi bir noktada olduğumuz niyetiyle bu girişimde bulunuldu. Türkiye daha AB’ye girmeden lisanı Türkçe AB’nin resmi dili olacak.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.