Türkiye’de referandum ile ilgili seçim sona erdi. Seçim ile ilgili olarak içte ve dışta eleştirisel seslerin yanı sıra memnuniyetlerin dile getirildiği sesler de olabildiğince yükselmeye başladı. Kısacası bir başka deyişle ‘Gocakarı öpüldükten’ sonra birileri kapıya mandal asmaya çalışırken, diğerleri mandal için alkış tutmaya çalışıyor.
YSK’nın oy pusulalarındaki mühürler ile ilgili kararı sonrasında muhalefet kanadından seçime hile karıştırıldığı iddiaları sanırım Mahkemeye taşınacak. Referandum iptal edilip yeniden seçime gidilir mi diye soranlara ben hayır derim.
Çünkü YSK’nın kararları nihaidir. Ve Mahkemeye taşınamaz. Dolayısıyla atı alan Üsküdar’ı geçti Beykoz sırtlarında atının tozunu görüyoruz diye düşünenlerdenim.
Sanırım referandumun en ilginç olan tarafı KKTC’de Hayır’ın çıkmasıdır. Burada yaşayan Türkiye kökenlilerin büyük bölümü, Erdoğan’a biz senin politikalarını beğenmiyoruz. İleride burası ile ilgili karar üretirsen ve bu üretilen karar bizim hoşumuza gitmezse yine ‘Hayır’ deriz. Yani bir başka deyişle bizi artık çantada keklik görmeyin mesajı verdiler.
ABD dahil birçok ülkede şirketleri ve bankaları vasıtası ile söz sahibi olan Baron ünvanlı, İngiliz Kraliçesi Victoria tarafından İngiliz Soylusu yapılan Yahudi kökenli Rochchild ailesinin sahip olduğu Ekonomi Dergisi ile Washington Post gibi büyük gazeteleri ile Erdoğan’a saldırması gelmekte olan fırtınanın habercisidir sanırım.
Erdoğan daha siftah demeden Rochchild ailesinin, kendilerine ait Washington Post gazetesi ve Ekonomi dergisi ile Erdoğan’a saldırması, Türk Bayrağı resminin üzerine ‘The Great Divide’ yani büyük bölünme başlığını kullanarak Erdoğan ile Türkiye’nin çöküşe geçebileceğini dile getirmesi bu kavganın büyüyeceğinin bir işareti olsa gerek.
ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye uzmanı eski Pentagon çalışanı, Erdoğan’ın baş muhaliflerinden Michael Rubin’in,’ Evet ‘ çıkarsa Türkiye İran’a benzeyecek sözleri ile başlattığı tartışmaya Erdoğan’ın “Şimdi 3.darbe gelecekmiş. Bir tane ukala kendini bilmez, köşesinden bir şeyler yazıyor. Ne diyor şair yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan” açıklamasına yanıt vermesi zaten gidilecek köyün minarelerini göstertti
The American Enterprise Institute'da yayımlanan yazısında Rubin, İranlılar bir kez evet verdikten sonra Humeyni bir daha demokrasiden söz etmedi” sözleri ile Erdoğan’ın Türkiye’yi İran’a benzeteceği imasında bulunması da tartışmayı başka boyutlara taşıdı.
Dünya devletlerini, gücü yeterse silah ile yetmezse para ile hizaya getirmeyi kendine ilke edinen ABD ile onun baş idarecisi Rochchild ailesinin yarın tetikçisi Para spekülatörü Soros ve emrindeki FED ile faiz ve dövizde oyunlar oynayarak Türkiye’yi para ile yola getirmeye çalışma girişiminde bulunmasına da şaşmamak gerek.
The American Enterprise Institute'da yayımlanan yazısında Rubin, "Türkiye aslında iki darbe yaşadı" ilkinin 15 Temmuz’da yapıldığını, ikincisinin de Erdoğan tarafından yapılan 'sivil darbe' olduğunu iddia etti. Darbe girişiminden, Erdoğan’ın saatler öncesinden durumdan haberdar olduğunu ileri süren Rubin, "Ama üçüncü bir darbe en şiddetlisi olabilir. Pekâlâ, buda Erdoğan’ın hayatına da mal olabilir" demesi kotarılmaya çalışılan yemeğin ne olduğunu da sanırım gözler önüne seriyor.
Rubin’in yanısıra, Delma Enstitüsünün bir üyesi olan Selim Sazak’ta, Erdoğan'ın fiili bir diktatörlük kuracağını, yeni sistemin, 2019'daki seçimlerde yürürlüğe girdiğinde, I. Dünya Savaşı'ndan sonra modern cumhuriyetin ortaya çıkışından bu yana Türk siyasetindeki en büyük değişime neden olacağına vurgu yapması bu kavganın giderek şiddetleneceğini gösteriyor.
Bu kavgaya Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri’nin de katılması ve Piri’nin üst üste paylaştığı mesajlarda Türkiye nüfusunun hemen hemen yarısı ‘hayır’ oyu verdi. Adil olmayan seçimde, cüzi bir çoğunluk ‘evet’ dedi. Böylesi radikal değişiklikler için çok küçük bir fark. Uluslararası seçim gözlemcilerinin raporu endişeyle bekleniyor. Denge-kontrol mekanizması bulunmayan anayasaya sahip bir ülkenin AB’ye giremeyeceği çok açıktır. Bu AB’ye katılım müzakerelerinin resmi olarak askıya alınmasına yol açacaktır. Erdoğan’ın otokratik tavrı Türk toplumunu derinden kutuplaştırdı ve ekonomiye zarar verdi sözleri sanırım AB ile kılıçların çekileceğini gösteriyor.
Piri ayrıca ‘hayır’ diyenlere yönelik mesajında “Türkiye’de demokrasi ve temel insan hakları için savaşan herkesi dayanışmaya devam edeceğim diyerek açık açık Türkiye’nin iç işlerine bir müdahale etmesine Erdoğan’ın ne diyeceğini doğrusu bende merak ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.