Büyüklerimiz, boşuna devlet kurumları deniz yemeyen keriz sözcüğünü boşuna söylemedi. Ortaya çıkartılan ancak hesabı sorulmayan bildik hamma hummaların boyunun ne ölçüde olduğunu artık biliyoruz. Ancak ortaya çıkartılmayan veya bir başka deyişle hasıraltı edilenlerin boyunu doğrusu çok bilinmeyenli denklemler gibi bilmiyoruz.
Birileri atandıkları kurumların başında, anamızı ağlatırken, perde gerisinde play back yaparak ceplerini doldurmayı tercih ediyor. Demokrasinin tam olarak uygulandığı ülkelerde buralarda yaşananların binde birine rastlamak mümkün değil. Bir süredir Kıb-Tek’te yaşananları kaleme alıyoruz. Birilerinin at oynatma uğraşına diğerleri dur demeye çalışırken, dur demeye çalışanın başlarında şahurga kabacıklarının patlatılmaya çalışıldığını görüyoruz.
Kıb-Tek’te bir otele yapılan ve birileri tarafından adına kıyak denilen 9 Milyonluk indirim bazı yönetim kurulu üyelerinin başını yiyor. Bu kıyak denilen karara imza atmayanlar, atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini ve atının nallarından çıkan tozun Beykoz sırtlarında çıktığını görmesine gördü ancak, kellelerin gitmek üzere olduğunu da anladı.
Kıb-Tek’te alınan yönetim kurulu kararlarının aksine işlem yapıldığını, yaptıkları tetkik ve incelemelerde gören ve buna tepki koyan beş kişi görevden Salı günü itibarı ile alınıyor. Bizim Minik Kuşlar bu insanların mükâfat alma yerine Başbakan Hüseyin Özgürgün tarafından Salı günkü bakanlar kurulu toplantısında, bu insanların kellelerinin alınmasını isteyeceğini söylüyor.
Ve yine bizim Minik Kuşlar, Özgürgün’ün yapılması gereken ödül verme yerine Teyzesinin oğlu olan Yönetim Kurulu Başkanının tarafını tutarak, bazı şeyleri halının altına süpürmeyi tercih ettiğini dile getiriyor.
Tamam bu işleri halının altına süpürelim. Bir müddet etraf temiz tertipli görünsün de, Kıb-Tek Yönetim Kurulu Başkanının bu su götüren işlerin yapılmasında ben direktifi bizzat Başbakandan aldım. Onun talimatları ve direktifleri doğrultusunda bu işleri yaptım demesini halının altına nasıl süpüreceğiz dersiniz?
Ben yıllarca karşılıklı top oynadığım ve kişiliğinden zerrece şüphe duymadığım Hüseyin Özgürgün’ün, şüphe götürür bu iddialar ile yıpratılmasına kesinlikle karşıyım. Ancak Kıb-Tek’te yaşananlar sonrasında doğru iş yapanların kellesini almak istemesi de inanın bazı şüphelerimin doğmasına yol açtı.
CTP’nin hatalı idaresinden sonra iktidara gelen UBP-DP koalisyonuna birşeyler yapacakları yönünde inanmıştık. Ancak şekerden evimiz, buzdan hayallerimiz ne yazık ki yağan zam yağmuru ve ham hum şorolop seli ile yerle bir oldu.
Bataryasını, CTP hataları ile full yapıp halkın kapsama alanına giren koalisyon hükümeti, bataryalar kaçak yaptığı ve boşaldığı için şuanda kapsama alanı dışında kaldı.
Teknecik Santrali ihalesinde yaşananlar. Yaşananlar sonrasında, konu mahkemeye intikal ettikten sonra ara emrinin geri çekilmesindeki süre sonunda, sigortasız kalan santralde meydana gelen 2 milyonluk hasar, bence sorgulanması gereken olayların başında gelir.
Ombudsman Emine Dizdarlı’yı tenzih ederek söylüyorum. Tabi bu olayları derinliğine inerek sorgulayacak biri varmı diye de sormak istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.