Özyüksel, "Pentatloncu olduğum için bir dönem bütün antrenörler beni bıraktı. Diğer sporcuların antrenörlerini gizli gizli dinleyerek kendimi geliştirdim. Bizim en büyük eksiğimiz antrenörler. Çok fazla yetenekli genç var, çocuklarımız antrenörler yüzünden bir yerlere gelemiyor" dedi.
Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi ve Mustafa V. Koç Spor Ödülü Jüri Başkanı Caroline N. Koç ve Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl, İlke Özyüksel'i ödül için düzenlenen törenden önce bir grup gazeteciyle öğle yemeğinde bir araya getirdi.
Modern pentatlon alanında Türkiye'den olimpiyatlara katılacak ilk sporcu unvanını da kazanan İlke Özyüksel, yemekte bir araya geldiği gazetecilere başarısına giden süreçte yaşadıklarını anlattı.
'ANTRENÖRLERDE ZENGİN-FAKİR AİLE AYRIMI ÇOK FAZLA'
Annesinin öğret
Antrenörlerinin problemleriyle ilgilenmek zorunda kaldığını aktaran Özyüksel, "Maaşlarını alamadıklarında bile bana anlatıyorlar. Bu problem beni çok yoruyor. Federasyon başkanı dahi 'Artık İlke'ye değil, bana söyleyin' diyor ancak dinlemiyorlar. Bu beni çok yıpratıyor, üzüyor. Mesela 'Ben artık seni bırakacağım' diyerek geliyorlar. 'Yalvarırım, ben artık ne yapabilirim' diyorum, zaten günde 10 saatten fazla antrenmanlarım sürüyor" dedi.
'BENİ SPORA ANNEM YÖNLENDİRDİ'
Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünü bitiren Özyüksel, görme engelli annesine antrenmanlar nedeniyle vakit ayıramadığı için üzüldüğünü ifade etti. Mentor olarak annesinden büyük bir destek gördüğünü söyleyen Özyüksel, "Annemin amacı bütün sporları yapmamdı, beni spora o yönlendirdi" şeklinde konuştu.
Özyüksel, 3 ay önce kanser nedeniyle kaybettiği babasının spor hayatında kendisine büyük emek verdiğini anlatırken gözyaşlarını tutamadı.
İlke Özyüksel, olimpiyatlara hazırlanma sürecinde yaşadığı zorlukları şu sözlerle aktardı:
men, babasının ise işçi emeklisi olduğunu belirten Özyüksel, "Maddi durumumuz çok iyi değildi, bu da yaptığım 5 spor branşı 5 farklı hoca 5 farklı malzemenin giderleri için çok zordu. Zaten bu branşı dünyada zengin insanlar yapıyor. Bunlarla da başa çıkmamız gerekiyordu. Tabii sizi eziyorlar. Antrenörlerde zengin-fakir aile ayrımı çok fazla. Küçükken kulvar arkalarına atıyorlardı beni. 'Burayı hak etmiyorsun, hızlı olsan bile arkaya geçeceksin' diyorlardı. Kendi kendime ağlardım, antrenörüm sorduğunda söylemezdim, şimdi 'keşke söyleseydim' diyorum" ifadelerini kullandı.
- Hazırlanma dönemim hep hastanelerde geçti, çok iyi hazırlanamadım. Evde anneniz babanız acı çekiyor ve siz yüksek bir performansla antrenman yapmak zorundasınız. Bu psikoloji çok zordu. Hiç pes etmedim, bırakmadım. Bir sorunla karşılaşınca 'Acaba nasıl çözebilirim' diye düşündüm.
- Kendime, 'İlke niye bu acıyı çekiyorsun' diye sordum. Çünkü, vicdan azabından ölürdüm. Baz aldığım bir söz vardır: Başarılarının bedelini ömürlerinin bir bölümü için ödemeyenler, başarısızlıklarını bedelini ömür boyu öderler. Dünya rekoru kırdığımda, o parkurda 26 erkekten -finalde 36 erkek var- daha hızlıydım. Oradaki 36 dünyanın en iyi 36'sıydı.
'PERFORMANS YARIŞIYOR AMA MADALYAYI PSİKOLOJİ KAZANIYOR'
Psikolojik faktörlerin olimpiyatlardaki önemine vurgu yapan Özyüksel, "Psikologla çalışıyorum ama yeterli değil. Bizde performans yarışıyor ama madalyayı psikoloji kazanıyor. Olimpiyatlarda kendini yönetmek çok önemli. Ya yapamazsam, insanlara mahçup olursam diye bir korku yaşıyorum, küçüklüğümden beri aşmaya çalışıyorum" dedi.
Gelecek planlarını anlatan İlke Özyüksel, 'pentatlonu ülkede doğru bir şekilde geliştirmek' istediğini söyledi. Özyüksel, "Antrenör konusu çok büyük bir problem. Bunu sisteme oturtmak istiyorum. Hedeflerime ulaştıktan sonra da hayatımı kitaplaştırmak istiyorum. Daha fazla kişiye ulaşması için filme dönüşmesini de istiyorum" açıklamasında bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.