Genelde mafya filmlerinde görürüz, “babanın” adamı mekana gelir ve “babanın selamı var” der.
Mekan sahibi de titreyen elleri ile koltuğu işaret ederek, “buyurun oturun” der.
Adam, ceketinin eteklerini arkaya itekleyerek oturur.
Elbette ki, amaç ceketin kırışmaması değil, beldeki silahın gösterilmesidir.
Zira asıl ricacı (!) silahtır.
Mekan sahibi, söylenenleri yaptığı müddetçe ölümden kurtulsa da, her aybaşı aynı sahneyi yaşayarak, ölüp, ölüp dirilir.
Canından öte, mafyanın dediklerini yapmazsa, ekmek teknesinin elinden gideceğinden ve çocuklarına ekmek götüremeyeceğinden korkar.
Oysa her ay, ekmek teknesinin bir parçasını kaybeder bu boyun eğişle.
Dünyadaki bir çok kişinin en az bir yada birkaç kere seyrettiği bir film sahnesidir bu.
Ancak, KKTC’de her yıl en az birkaç kez yaşanan bir sahnedir.
Her protokol dönemi, abasını giymiş, beline sopasını takmış adamlar gelir KKTC’ye.
“Ananın selamı var” derler.
Tabi ki kendini KKTC’nin sahibi görenler de, titreyen bacaklarıyla, saygıda kusur etmez, buyur ederler baş köşeye.
Adamlar, abalarının eteğini savurarak otururlar.
Abanın altındaki sopa görünür.
Bizimkiler, abalıların istediği her şeyi verirler.
Ama mekanın gideceği korkusu ile değil, koltuğun gitme korkusuyla.
Çünkü her defasında istenen, mekanın bir parçasıdır.
Sonra da çıkıp bize, “ vermeseydik size ekmek veremezdik” derler ve git gide ekmeği küçültürler.
Oysa bilmezler ki, her defasında gelir getiren kaynaklar verildiği için, ekmeğimiz küçülmekte.
Önce bağ bahçe ve fabrikaları verip, koltuğu garantilediler.
Bu durumda ekmek küçüldü ama doyuruyordu yine de.
Sonra havayollarıydı, limanıydı, suyuydu derken verdiler de verdiler.
Ekmek küçüldükçe küçüldü.
Şimdi de elektrik ve yargı için gösteriliyormuş sopa.
Aç kalmaktan değil de karanlık günlerden korkuyorum.
Ama korkum elektriğin verilmesinden doğacak karanlıktan değil.
Bu zihniyetin bizi götüreceği karanlıktan ve yargının da teslim edilmesinden dolayı, sesimizi dahi çıkaramaz hale geleceğimizden.
Ne abadan korkuyorum ne de sopadan.
Ama abadan ve sopadan korkanların, bizi hızla götürdüğü yarınlardan korkuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.