CransMontana sonrası yapılan açıklamalara bakılırsa sürecin daha bitmediği ancak yeni bir sürecin başlaması için yeni iki tarafın (hatta garantör ülkeler ve AB’nin da dâhil olacağı)11 Şubat belgesi benzeri bir belgede uzlaşmaları ile mümkün olacaktır.
Liderler ve BM CransMontana sonrası gerekli açıklamaları yapmışlardır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri AntonioGuterres, Crans- Montana’da hayal kırıklığı yaratan sonucun ardından Kıbrıslı liderler, Mustafa Akıncı ve NikosAnastasiadis’in sonuçları iyi değerlendirmeleri ve olası yol haritası üzerinde düşünmelerini istedi.
Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis, Kıbrıs’ta “sıfır asker ve sıfır garantilerin Türk sloganı olduğunu” iddia ederek “bizim tezimiz bu değildir” Bizim tezimiz sıfır Türk garantisidir. “biz çekilmelerine ilişkin bir takvimi müzakere etmeye hazırdık. Ancak sona gelindiğinde çekilmenin tamamlanmış olması gerekir” “Ancak yine de sıfır askerden bahsetmiyorduk. Hem barış gücü, hem de çok uluslu polis gücü olacaktı”
Anastasiydis’in üç şartı: Birincisi, “müdahale hakkı da dahil olmak üzere Garanti ve İttifak Anlaşması’nın çözümün uygulanmasının ilk gününde itibaren sona ermesi”; ikincisinin “sundukları bütünlüklü öneriyle, çözümün hayata geçirilmesinin takip edilmesi ve uygulanması için etkili bir mekanizmanın bulunması”; üçüncüsünün ise “işgal ordusunun tamamıyla çekilmesine ilişkin zaman takvimi konusunda mutabakat sağlanması” şeklinde.
Akıncı: Rum tarafının da sıfır asker sıfır garantiyi bir kenara bırakıp müzakere etmesi gerektiğini vurguladı.
“Konferans’ta iki taraf anlaştıkça daha az asker, iki taraf arasında güven arttıkça saha az garanti ve yeni bir sistemi enjekte üzerinden uzlaşmaya varılabilirdi”
Görüldüğü gibi yukarıda parantez içine aldığım unsurlar en azından görüşme metni hazırlanmasında etkendirler.
Zaten Çözümün anahtarı çözülmesi gereken garantilerdir. Bu konuda iki toplumun da hassasiyetlerini giderici biz metinde ve uygulamada taraflar mutabık kalmadıkça herhangi bir ilerlemenin olmayacağı da aşikârdır.
Bu konuda uzlaşı sağlanırsa diğer uzlaşılmayan başlıkların uzlaşılması mümkün görünmektedir.
Bütün bu sonuçlara ulaşılmada AB’nin da önemli bir rolü olduğunu göz ardı etmememiz gerekir. Bakın AB komisyonumun zirvenin son gününe denk gelen Türkiye ile ilgili açıklaması CransMontana sürecine bir darbeniteliği taşımaktaydı.
Bu süreç Güneyde yapılacak Başkanlık seçimi ile birlikte yeni bir ivme kazanacaktır. Anastasiyadis’in kaybetmesi durumunda nelerin gelişeceğini da şimdiden saptamak zordur.
Üzüntülerime gelince;
‘’Akıncı bize çözüm vadettiydi onuniçin ona oy verdim. Çözemediğine göre istifa etsin’’söylemi beni üzere çünkü CransMontana’ta kadar taşınan sürecin mimarının Akıncı ve ekibi olduğunu inkâr anlamı taşır. Belki da masada tek çözüm isteyenin Akıncı olduğu apaçık belliyken ona karşı haksızlık olur. İstifa edip çekilecekse bukendi kararı ile olur. Görev süresi bitiminde yeniden aday olursa şimdi istifa etsin söyleminde olanlar oy vermez o da seçilmez.
Beni üzen Akıncı’nın şu söylemi olmuştur. Her zaman eşitlikçi olmayı savunan bir lider olarak yaptığı bu açıklamayı benimsemem mümkün değildir. Tamamen ayrıcalık yaratacak bir söylemdir.
‘’Konu ile alakalı araştırmacı gazetecilik yapılması gerektiğini ifade eden Akıncı, kendisinin bulunduğu hassas pozisyondan dolayı her şeyi anlatamadığını, ancak bu bilgilere ulaşılamayacak anlamı taşımadığını, doğru bilgilere ulaşabilen gazetecilerin bulunduğunu söyledi; siyasetçilerle müzakere heyeti üyeleri ile konuşma tavsiyesinde bulundu.’’
Bu ketum görüşme safhasında hangi tip ayrıcalıklı gazeteciler doğru bilgilere nasıl ulaşıyor? Topluma bilgi bile vermeyen görüşmeciler ve de siyasetçiler hangi gazetecilere nasıl bilgi verecekler. Özetle saraydan bilgi alma özgürlüğü belli bir kesime mi aittir?
Kendi adıma söyleyeyim. Ben ne Saraydan ne de siyasi partilerden bilgi dilenciliği yapmam. Hayatım boyunca kimsesine diyet borcum olmadı olmasını istemediğimden dolayı da bu benim yöntemim değildir. Saray ve Partilerin da özel gazetecileri varsa ben onlardan da değilim.
Ben düşünce gazeteciliği yapmaktayım. Değerlendirmelerim ve yazdıklarım da sadece beni bağlayan özgür. Düşüncelerimdir. Yanlışı ile doğrusu ile benimdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.