Yaz geldi… Yeşil, sarıya boyandı… Soğuk, yağmurlu ve kasvetli bir kıştan sonra kırları bayırları, bahçeleri rengârenk çiçeklerle donatan ve ılık esintileriyle ruhları ferahlatan bahar bu yıl da her zamanki gibi kısacık ömrünü tamamlayıp yerini sıcaklara devretti. Yeşilin yerini kurumuş otlar aldı. Her mevsimin bir özelliği ve güzelliği olsa da adanın bulunduğu iklim kuşağıyla bağlantılı olarak çok sıcak geçen yazlarını nedense diğer mevsimleri sevdiğim kadar sevmem. Derler ki kışın doğanların çoğunluğuna has bir özelliktir bu. Kim bilir!.. Belki de doğrudur.Tıpkı burçlar gibi.., Astrologlar her insanın doğum zamanında gökte hakim olan yıldızın huyuna tüyüne uyumlu olarak karakter tahlilleri yapıp geleceği nasıl hesaplarlarsa herhalde bu da böyle bir şey.. Yanlış mı doğru mu bilmem ama bir kış insanı olarak ben kan ter içinde geçen bu kavurucu yazları pek sevmiyorum galiba.
Sadece mevsimsel sıcaklıklar mı insanı bunaltan?.. Ya dışımızda gelişen nahoş olayların içimize işleyen; ruhumuzu karartan etkileri!.. Esas onlar değil midir tahammül sınırlarımızı zorlayan ve dışarıdaki sıcaklığı içimize kat be kat sıkıntı olarak enjekte eden faktörler?...
Bilinçaltımıza o kadar derin işlenmiş ki bazı şeyler; konumuz ne olursa olsun siyasi olayları da o konuya dâhil etmeden duramıyoruz nedense. İlle de Kıbrıs konusunu… Yıllardır dünyadan adeta tecrit olmuş küçük bir coğrafyada yaşıyoruz. Neden bu hale geldik? Neden yüzü asık mutsuz bir toplum olduk? Neden azaldıkça azalıyoruz? Bunda sadece sözlerine inanıp başımıza getirdiklerimiz mi suçludur? Niye seçiyoruz o zaman? Bir avuç duyarlı, vatansever insan dışında bunu değiştirmek için ne yapıyoruz kendi aramızda konuşmaktan; onları seçtiğimizden dolayı pişmanlık duymaktan ve kınamaktan başka!. Yaşadıklarımızdan dolayı ümitsizliğe düştük de derin bir uykuya mı daldık? Yoksa bir kişilik gerilemesi mi yaşıyoruz? Bir gün bizi de zehirleyeceğini hesaba katmadan günü kurtardık diye “bana ilişmeyen yılan çok yaşasın” diyecek kadar duyarsız mı olduk artık?
*****
Seneler çok çabuk geçiyor. Geçerken bir şeyleri getirirken, bir şeyleri de götürüyor. İnsanoğlu düşünen bir varlıksa – ki öyledir- geçen bu yıllarda yaşadıklarını gözden geçirir ve kendini sorgular Neleri doğru ve iyi neleri yanlış ve hatalı yaptığını, huzur ve mutluluğunu olduğu kadar, üzüntü ve pişmanlıklarını yaratan sebepleri bulmaya çalışır. Çalışmalıdır da!.
Çünkü her deneyim doğruyu, güzeli, iyiyi bulmanın kılavuzudur. Geçmişten ders almak; geleceğe daha güvenli ve inançlı yürümenin yoludur. Bu sorgulama kişisel olduğu kadar toplumsal da olmalıdır. Toplum olarak nasıl bir yolda olduğumuzu, bu yolun bizi nereye götüreceğini de sorgulamak zorundayız. Bilmeliyiz ki kişisel rahatımız ne kadar yerinde olursa olsun eğer toplumun çoğunluğu rahatsızsa, eninde sonunda o rahatsızlığı bireysel olarak yaşamamız da kaçınılmazdır.
Adanın kuzeyinde önceleri alışık olmadığımız çirkinliklerin; daha çok taşıma nüfusun denetimsizce adaya gelmesiyle uzun zaman önce başlayan; gittikçe artan ve son zamanlarda zirveye ulaşan yasa dışılık, gayrı meşru yollarla para kazanma, kaçakçılık, soygun, hırsızlık, fuhuş, tecavüz, sokak kavgaları, adam öldürme v.b olayların yaşanmasına karşın bunları önleyemeyen uzaktan kumandalı sözde iktidarların ve güvenlik güçlerinin acizliği ve
beceriksizliği sayesinde maalesef ada halkı bu duruma getirilmiştir. Buna bir de bel büken zamları ve ekonomik sorunları eklersek sıcaklardan çok neye bunaldığımız daha iyi anlaşılır.
Nedendir bilmem bu yazıyı yazarken aklıma çocukluk, hatta gençlik yıllarımda severek okuduğum çizgi romanlar geldi. Teksas, Tommiks, Zagor v.b ama ille de Ret Kit… Yazdıklarımla ne alâka diyorum kendi kendime ama geldiğine göre vardır elbette bunda da bir hikmet... Ada Teksas’a döndüğüne göre şu Ret Kit’i, atı Düldül’ü, köpeği Rintin tini ve Dalton kardeşleri bir hatırlayalım. Belki bizde de artık Şerifler idareyi ele alır ve bir Ret Kit duruma el koyarak yasaları uygular. Ne dersiniz?.. Hikâyeyi özetle hatırlayalım mı?..
******
Sarı gömleği, kot pantolonu, siyah yeleği ve kovboy şapkası ile tam bir zevksizlik abidesi olan Red Kit, bu tarzıyla çizdiği karizmasını, soğukkanlılığı ve kendine güveni ile telafi eder. Lincoln dahil pek çok devlet büyüğü, başı sıkıştığında çekinmeden Red Kit’e sığınır, gerisini merak etmez. Ardı arkası kesilmeyen başarıları sonucunda bol bol pohpohlanan ve yere göğe sığdırılamayan Red Kit, biraz da yerleşik düzene olan tavrından, bahşedilen hiçbir pozisyonu kabul etmez. O bir yalnız bir kovboydur ve hep evinden uzaktadır.
Düldül, Red Kit’in vefakar yol arkadaşı olan atıdır. Asli görevleri bir ıslıkla Red Kit’in yanına ışınlanmak, atladığı her pencerenin altında olmak, sık sık düştüğü hapishaneden onu kurtarmaktır. Bunun dışında Düldülün Rin Tin Tin’le muhatap olması da başına teklifsiz gelen bir felakettir.
Rin tin tin: Red Kit ve Düldül’ün peşinden ayrılmayan yılışık ve epey aptal hapishane bekçi köpeğidir. Koca burnu ve boynundaki şerif yıldızı tasması ile pek çok izleyiciyi delirtse de kendine has bilinçsizliği ve umursamazlığı ile hayatta her daim türevleri bulunan bir karakterdir.
Daltonlar: Gerçek bir efsanenin çizgi yansıması dört kasaba gangsteridirler. Yasa dışı işler yaparlar ama hiçbir zaman yakalanmazlar.Çizgi romanda yoğunluk Joe’nun zekasına ve Avarel’in aynı şiddetteki salaklığına verilir. William ve Jack ise ezik karakteri canlandırırlar. Ama onlar bir bütündür, birini diğerinden ayrı tutmak olmaz.
Cenaze levazımatçısı ve akbaba: Onu ekmek parası uğruna bir akbaba olarak düşünürsek karın tokluğuna tetikte bekleyen, düelloların vazgeçilmez yardımcı karakterleridirler. Levazımatçı, çirkin yüzü ve beyaz bedeni ile pişkin pişkin sırıtan ve ellerini ovuşturan bir tiptir. Gündelik hayatta çokça rastlanan “yalaka” dediklerinden..
Kalamiti Jane: Yine gerçek bir efsane üzerine kurulmuş bir karakter… Bir erkek gibi silah kullanır, ata biner, tütün çiğner, küfür eder, içki içer. Bu feminist tavırlar ardında kalan dişiliğini ise yaptığı korkunç kurabiyeler sembolize eder.
Görüldüğü üzere bu çizgi roman kahramanlarının karakterleri farklı farklı. Bu karakterlerlere uyarlayacağımız öyleleleri var ki aramızda!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.