Yakın Doğu Üniversitesi Sürekli Tıp Eğitimi Koordinatörlüğü, Kıbrıs Türk İnsan ve Klinik Genetik Derneği ile Thalassaemia Derneği’nin iş birliğinde düzenlenen “Unutulan Genetik Miras: Talasemi” çalıştayı, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ’ın da katılımı ile Yakın Doğu Üniversitesi İrfan Günsel Kongre ve Sergi Salonu’nda gerçekleşti.
Yakın Doğu Üniversitesi Sürekli Tıp Eğitimi Koordinatörlüğü, Kıbrıs Türk İnsan ve Klinik Genetik Derneği ile Thalassaemia Derneği işbirliğinde düzenlenen “Unutulan Genetik Miras: Talasemi” çalıştayı Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ, Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe, milletvekilleri Jale Refik Rogers ve Sıla Usar İncirli ile Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut’un katılımı ile Yakın Doğu Üniversitesi İrfan Günsel Kongre ve Sergi Salonu’nda gerçekleşti.
Genetik bir rahatsızlık olan ve uzun süredir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görülmeyen talasemi (Akdeniz Anemisi) hastalığının tekrar yükselişe geçtiğine dikkat çekilen çalıştaya katılım oldukça yoğundu.
“Klinikte Talasemi Gerçeği ve Tanı Yaklaşımları”, “Ülkemizde Talasemi Yöntemi”, “Talasemi Savunuculuğu ve Farkındalık” başlıklarıyla üç oturumda gerçekleşen çalıştayda; talasemi hastalığına dair toplumsal bilinç ve farkındalığın oluşturulması, talasemili doğumların önüne geçilmesi, talasemili hastaların tedavi gereksinimleri ve tedavi süreçleri gibi konular ele alındı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan çalıştayın açılış konuşmaları, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ, Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Gamze Mocan, Thalassaemia Derneği Başkanı Çiğdem Beşevlerli ile Kıbrıs Türk İnsan ve Klinik Genetik Derneği Başkanı ve Yakın Doğu Üniversitesi Sürekli Tıp Eğitimi Koordinatörü Doç. Dr. Mahmut Çerkez tarafından yapıldı.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: “Talasemi, bugün bilimsel anlamda çaresi bulunan bir rahatsızlık. Sizlerin üstün gayreti ile günümüzde üreten, başaran, sağlıkla hedeflerine koşan birçok talasemili arkadaşlarımız var.”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Unutulan Genetik Miras Talasemi Çalıştayı’nda bulunmasından dolayı duyduğu mutluluğu paylaştı. Talasemi’yehastalık demek istemediğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Talasemi, bugün bilimsel anlamda çaresi bulunan bir rahatsızlık. Sizlerin üstün gayreti ile günümüzde üreten, başaran, sağlıkla hedeflerine koşan birçok talasemili arkadaşlarımız var” ifadelerini kullandı.
Thalassaemia Merkezi’nin ve akabindeki yapılan tüm çalışmaların insanlığa umut olarak büyük izler bıraktığını söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, “Eşitliğin baz alındığı bu ülkede herkes eşit yaşayarak var olan imkanlardan yararlanmalıdır. Bu yüzden gerek devlet hastanelerinde gerekse özel hastanelerde bu tür teşhislerin konulması ve önlemlerin alınması için gerekli her şeyi yapıyoruz” dedi.
“Talasemi verileri; değişen sosyal koşullar ve kültürel yapılar, gelen göçler gibi birçok nedenle artış göstermiştir” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, çocuk sahibi olmak isteyen tüm bireylerin talasemi testini yaptırması gerektiğini belirtti.
Yetkili kişilerin ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek toplumu bilinçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Tatar, “Bugün burada yaptığımız bu çalıştay gibi daha nicelerinin olması gerekiyor. Toplumumuzu bilinçlendirerek sorumluluklarının hatırlatılması gerekiyor” dedi.
İzlem Gürçağ: “Unutmayalım ki, talasemi önlenebilir genetik bir hastalıktır.”
Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ ise konuşmasına “Unutmayalım ki, talasemi önlenebilir genetik bir hastalıktır” ifadeleri ile başladı. Kuzey Kıbrıs’ta talasemi hastalığının çok zor şartlar altında başladığını hatırlatan Bakan İzlem Gürçağ, bu süreç içinde birçok ailenin tanı ve tedavi bilincinde olmadığını da belirtti. Bakan İzlem Gürçağ, “Kuzey Kıbrıs’ta 150 talasemi majör hastası var. Ancak talasemi intermedia ve orak hücreli anemi hastalarını da bu sayıya katarsak, merkezde tedavi gören toplamda 225 hastamız bulunuyor” dedi.
Bakan Gürçağ, 1980’de aile yasasındaki değişiklik ile birlikte talasemi testlerinin evliliklerden önce mecburi olduğunu ve böylelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tüm talasemi oranlarını sıfıra indirdiğini söyledi. Yıllar içinde değişen sosyal ve kültürel yapıyla talasemi sayılarının tekrar canlandığını söyleyen Bakan Gürçağ, “İlgili hekimlerle toplantılar düzenlendi ve gerekli bilgilendirmeler yapıldı. Thalassaemia Laboratuvar’ının modernize edilmesi için gerekli cihazların çoğu alındı bir kısmı da sipariş edildi. Türkiye Cumhuriyeti tarafından hibe edilen HPLC cihazı da en geç Kasım ayı içerisinde hizmete sunulacak” dedi.
Dr. Özlem Gürkut: “Globalleşen dünya ve göç ederek artan insan nüfusuyla birlikte genetik havuzumuz çeşitlendi.”
“Özellikle ülkemizin sıtma mücadelesi ve bu mücadeledeki başarısı tarihimizde önemli bir yer tutuyor” diyen Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, “Akdeniz havzasında daha çok görülen ve tüm dünyada yaygın bir sorun olan talasemianın ülkemizdeki yaygınlığının azlığı örnek gösterilecek bir başarıdır” dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 2001’den itibaren talasemiyalı bir bebek doğmadığını ifade eden Dr. Özlem Gürkut, “Globalleşen dünya ve göç ederek artan insan nüfusuyla birlikte genetik havuzumuz çeşitlendi. Bizler ne kadar başarı elde etmiş olsakta, sürekli değişen genetik havuzumuz sebebiyle mücadeleyi asla bırakmamalıyız” dedi.
Mevcutta bulunan talasemi hastalarının ve taşıyıcı olan kişilerin ihtiyaçlarının takip edilmesi ve ihtimal dahilinde olan herkesin gerekli taramalardan geçmesi konusundaki öneme değinen Dr. Özlem Gürkut, “Yaşadığımız pandemi süresince bilimsel verilerin güncel tutularak paylaşılmasının ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu sebeple, bugün burada bu çalıştay ve daha nicelerinin yapılmasını temmeni ediyorum. Umuyorum ki, güncel talasemi verilerimiz yine sıfırları görecektir” dedi.
Prof. Dr. Gamze Mocan: “Biz öğrencilerimizi yetiştirirken sadece bilimsel bilgileri değil, toplum sağlığına hizmeti ve koruyucu hekimliği de aşılıyoruz.”
Konuşmasına, Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 15’inci doğum günü haftasında olduğunu hatırlatarak başlayan Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Gamze Mocan, “Bizlerin görevi; akılcı, sorgulayıcı, erken tanı ve tedaviyi verebilecek hekimler yetiştirmektir” ifadelerini kullandı.
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak mezuniyet öncesi, mezuniyet sonrası ve sürekli tıp eğitimi etkinliklerine devam ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Mocan, “Biz öğrencilerimizi yetiştirirken sadece bilimsel bilgileri değil, toplum sağlığına hizmeti ve koruyucu hekimliği de aşılıyoruz. Bugüne kadar 1.800 hekimi mezun ederek, sağlık ordusuna gönderdik. Hekimlerimiz dünyanın her yerinde itibar görmekte ve insan sağlığı için çalışmaktadır” dedi.
Kendisinin de bir süre sivil toplum örgütlerinde çalıştığını söyleyen Prof. Dr. Gamze Mocan, “Sivil toplum örgütlerinin önemi azımsanmayacak derecededir. Bizlerin, maddi manevi katacağımız her katkı onları daha da güçlü bir şekilde ayakta tutar. Ve bizler, toplum için çalışan bu örgütleri güçlendirmek ve ayakta tutmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Talasemi’nin göz ardı edilmemesi gerektiğini ve bu kapsamda yazılmış olan kitapların okunması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gamze Mocan, “İnanıyorum ki bugünkü çalıştay, hepimiz için yeni ufuklar açacak” dedi.
Çiğdem Beşevlerli: “İnanıyorum ki, bu çalıştayın da katkısıyla talasemi doğumları önleyeceğiz. Gelecek nesillere daha sağlıklı bireyler ve daha sağlıklı günler aktarılmasına yardımcı olacağız.”
Thalassaemia Derneği Başkanı Çiğdem Beşevlerli ise konuşmasına “Bugün burada yapılan çalışma bir talasemi bireyi olarak benim için çok önemlidir” ifadeleriyle başladı.
Çiğdem Beşevlerli, düzenlenen çalıştay için yaşadığı heyecanı dillendirerek “Beni en çok heyecanlandıran şey çalıştayın ismi oldu yani, Unutulan Genetik Miras. Biliyorsunuz ki miraslar çoğaltılarak ve korunarak sürdürülür. Ancak talaseminin çoğalmaması lazım. Yalnızca mevcutta var olan talasemi hastalarının korunması ve iyi tedavi alması sağlanmalıdır” dedi.
1980’de değişen aile yasası ise evlilik öncesi yapılan talasemi testinin zorunluluğunu hatırlatan Çiğdem Beşevlerli, “Böylece dünya genelinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını tarihe yazarak, talasemi doğumları sıfırlamıştı. Şu an baktığımız verilere göre değişen sosyal yaşam, aile yaşantısı, gelen göçler nedeniyle talasemi doğumlar yeniden başladı” dedi.
Talasemi doğumlu bireylerin yaşadığı zorluklardan da bahseden Beşevlerli, “Toplumumuz tarafından unutulan talasemi doğumlar en çok da talasemi bireylerinin canını acıtıyor. Çünkü, talasemi bireyi olmak kolay değildir. Zorlu bir tedavi süreci olmasının yanı sıra, birçok dış etkenler de talasemi bireyleri yıpratıyor” ifadelerini kullandı. Çiğdem Beşevlerli, “İnanıyorum ki, biz bu çalıştayla birlikte hep beraber talasemi doğumları önleyeceğiz. Gelecek nesillere daha sağlıklı bireyler ve daha sağlıklı günler aktarılmasına yardımcı olacağız” dedi.
Doç. Dr. Mahmut Çerkez: “Laboratuvarımızda, talasemi testlerinin yanı sıra pek çok genetik temelli hastalığa yönelik testleri de yaparak sağlık bir toplumun oluşturulması yolunda çalışmaya devam ediyoruz.”
Kıbrıs Türk İnsan ve Klinik Genetik Derneği Başkanı ve Yakın Doğu Üniversitesi Sürekli Tıp Eğitimi Koordinatörü Doç. Dr. Mahmut Çerkez, genetik mirasın tanımından bahsederek “Amerika Ulusal İnsan Genom Araştırma Enstitüsü, genetik miras tanımını, bir bireyin biyolojik olarak soyundan geldiği kişiler ve bu özelliklerin nesilden nesile aktarılması olarak tanımlıyor” dedi.
Kıbrıs tarihine bakıldığı zaman sıtma ve talasemi hastalıklarının var olduğunu söyleyen Doç. Dr. Mahmut Çerkez, “Günümüzde bu iki hastalığın, yani sıtma ve talaseminin azalmasını sağlayan kişiler, yine bu adada yaşayan Kıbrıs Türk hekimleridir. Bu başarılar zaman zaman gündeme gelmiş hatta İngiliz The Times gazetesi ‘Kıbrıs’ta Sıtma Hastalığı, Sir Ronald Ross ile çalışan Dr. Mehmed Aziz'in becerikli organizasyonu tarafından ortadan kaldırılmıştır’ şeklinde haber yayınlamıştır” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Mahmut Çerkez, “Geçmişten günümüze baktığımızda adını sayfalara sığdıramadığım hekimler ve sağlık çalışanlarımızın başarısı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yıllarca makalelere konu etmiş ve model olarak kabul ettirmiştir. Maalesef son yıllarda değişen toplum yapısı ile hiç istemediğimiz talasemili bebeklerimiz doğmaya başlamış, ülkemizde artan yabancı nüfus nedeni ile genetik mutasyon havuzumuz zenginleşmiş, talasemi hastalığına bilinç azalmıştır” ifadelerini kullandı.
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nin yeni nesil teknolojilerle donatılmış tıbbi genetik tanı laboratuvarında, 400’e yakın farklı genetik test ile hastalara hizmet verdiğini hatırlatan Doç. Dr. Mahmut Çerkez, “Laboratuvarımızda, talasemi testlerinin yanı sıra pek çok genetik temelli hastalığa yönelik testleri de yaparak sağlık bir toplumun oluşturulması yolunda çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.