AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Andros Kiprianu Sigma televizyon kanalında katıldığı programda Kıbrıs sorununda yaşanan gelişmeler ve mevcut durum hakkında soruları cevapladı.
Soru: Sayın Anastasiadis’in sizce politikasını değiştirmesi Cumhurbaşkanlığı’na aday olma niyetiyle ilişkili mi?
Cevap: Bu bizce çok net. Sayın Anastasiadis’in politika değişikliğinin ilk belirtileri Mont Pelerin-1 ve Mont Pelerin-2’de, geçen Ekim ayından itibaren görülüyordu. Mont Pelerin-1’de Sayın Anastasiadis ve Sayın Akıncı toprak başlığıyla ilgili üç kriterden ikisinde, yani Kıbrıstürk yönetimi altında olacak toprak oranı ve sahil şeridi konusunda görüş birliğine yaklaşmışlardı. Geriye kalan ve iki tarafın arasında büyük mesafe olan konu Kıbrısrum yönetimi altında mülklerine geri dönecek Kıbrıslırumların sayısıydı. Biz o zaman Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiadis’e çok somut bir öneride bulunduk. Harita koyulmasını, toprak oranları ve sahil şeritleri temelinde Kıbrısrum ve Kıbrıstürk yönetimi altında olacak bölgeleri belirleyecek çizginin çekilmesini önermiştik. Bizce Kıbrısrum yönetimi altında geri dönecek Kıbrıslırumların sayısı tarafımızın arzuladığı orana yakın olacaktı.
Soru: Ancak bu olmadı ve ardından durum değişti.
Cevap: Ne yazık ki o kritik anda Sayın Anastasiadis Kıbrıs’a dönmeyi tercih etti.
Soru: O anda yapılması gereken tercihin gelişmeleri yavaşlatmak ve yeni bir seçim yarışına girmek yerine Kıbrıs sorununu çözerek tarihe geçmek olması daha doğru olmaz mıydı?
Cevap: Mantıken böyle ve sadece tarihe geçmek için de değil…
Soru: Ülkenin ve halkın iyiliği için de değil mi?
Cevap: Tamamen öyle ve önemli olan da bu. Kıbrıs sorunu çözülmediği takdirde, yaşanacak gelişmelerin çok olumsuz olacağını anlamalıyız. Her geçen gün taksim daha yakına geliyor. Crans Montana sonrasında neler oldu? Bu noktada anti parantez şunu belirtmek istiyorum; AKEL sadece ve sadece herhangi bir çözüme varılsın diye kötü bir çözümü kabul etmesini Sayın Anastasiadis’e hiçbir zaman önermedi. Sn. Anastasiadis ya da başka birisi bunu ima ettiğinde kesinlikle yalan söylemiş olacaktır. Ulusal Konsey’in yıllardır var olan tezleri dışında bir harekette bulunmasını istediğimiz herhangi bir yüz yüze görüşme ya da belge olduysa Sn. Anastasiadis’i ve herkesi bunu ortaya koymaya çağırıyorum. Crans Montana sonrası ortaya çıkan duruma tekrar dönersek, öncelikle diyaloğun yakın zamanda tekrar başlamasının söz konusu olmadığı açıkça görülmektedir. Aynı esnada Türkiye tarafından çözümün artık BM çerçevesi dışında aranması gerektiği yönünde seslerin duyulduğu görülmektedir ve bu bizi endişelendirmelidir. Şimdi işgal altındaki bölgede neler oluyor? Omorfo bölgesindeki Maronit köylerle de ilgili olarak yeni oldubittilere yol açılması yönünde ilerleniyor. Halbuki Crans Montana’da BM Genel Sekreteri Kıbrıstürk tarafının Omorfo’yu geri vermesinin gerekeceğini söylemişti. Gelişmeler gösteriyor ki gelecek görüşmelerde bu geçmiş olacak. Ve eğer müzakerelerin yeniden başlaması için acele etmezsek…
Soru: Müzakerelerin kısa sürede yeniden başlayabileceğini bekliyor musunuz?
Cevap: Sn. Anastasiadis’in ve Türk tarafının ortaya koydukları tutumlarla hayır. Bir şeyi netleştirmek istiyorum. Kıbrıs’ta var olan durumun sorumluluğu Türkiye’dedir. Sn. Anastasiadis’i var olan koşulları kritik anda değerlendirmeyi başaramadığı için eleştiriyoruz. Şimdi neyle karşı karşıyayız? Bir durgunluğun içerisine girmiş durumdayız. Türkiye yeni oldubittilere yol açmaya, Kıbrıstürk toplumunu “müslümanlaştırmaya” çalışıyor. Kıbrıslıtürkler çok büyük baskıyla karşı karşıyalar. Türkiye sorumluluklar tablosundan tamamen çıkarılmış bir durumda ve Birleşmiş Milletler’in gözü bizim üzerimizde.
Soru: Cumhurbaşkanı’nın Guterres’e mektubu ve New York ziyareti hakkındaki görüşünüz?
Cevap: Bizim görüşümüze göre bunların tümü intiba yaratmak için yapılan hareketler. Keşke mektup gerekenleri içerseydi. Yani net bir şekilde Guterres Çerçevesi’ni benimsediğini, bugüne kadar sağlanmış olan görüş birliklerini benimsediğini söyleyip şartsız ve ön koşulsuz bir biçimde müzakerelerin yeniden başlamasını ve Sayın Guterres’in koyduğu çerçeve temelinde görüşmek için oraya gitmeyi isteseydi. Keşke bunu yapsa, biz böylesi bir hareketi destekleyeceğiz.
Soru: Kısa zamanda olumlu bir gelişme olmasını beklemiyor musunuz?
Cevap: Bizim değerlendirmemize göre Sn. Anastasiadis geçen Ekim ayından itibaren Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Kıbrıs sorunu denilen yükten kurtulmanın yolunu arıyordu. Kıbrıs sorunu nedeniyle DİSİ’nin içerisindeki bütün görüşleri tatmin edemeyeceğini biliyordu. DİSİ içerisinde çözümü isteyenler var, kesinlikle çözümü istemeyip taksimi tercih edenler var. Seçimler öncesinde Sn. Anastasiadis bunların tümünü tatmin edemeyeceğini biliyordu. O Kıbrıs sorununun çözümü için çalışıp, tarihe geçme, ülkeye yararlı olma yerine seçmenlerinin beğenisini kazanmayı tercih etti. Crans Montana’ya gidip, davrandığı şekilde davranıp, geri döndükten sonra durumun tek sorumlusunun Türkiye olduğunu, “ben çabaladım, bütün imkânları kullandım ama olmadı” diyerek vicdanını rahat, seçmenlerini de tatmin etmiş olacağını sandı. Durum böyle değil.
Soru: Başpiskopos Kıbrıs sorununda daha sert bir politika izlenmesinden mi yana?
Cevap: Başpiskopos hakkında yorum yapmayacağım. Çünkü ciddi meselelerle ilgilenilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Burada memleketimizin akıbeti ve geleceği hakkında konuşuyoruz. Görkemli lafları ortaya atmanın ne kadar yıkıcı olduğu geçmişte görüldü. Kimileri süper vatanperverler edasıyla ortaya çıkıp milliyetçi sözler sarf ediyorlardı. Nereye vardık? Darbeye ve onu izleyen Türkiye’nin istilasına. Bu görüşlerin birbirleriyle özdeşleştiğini söylemiyorum. Ama edilen laflar aynı. Hareket noktaları aynı. Bence bu yaklaşımlarda yurtsever realizm eksik. Ve tek başarabilecekleri şey daha fazla yıkımdır.
Soru: Yani bazı girişimlerle yeniden hareketlenme sağlanamaz mı?
Cevap: Böylesi bir şeyi yapabileceğimizden eminim. Ancak Sn. Anastasiadis’in bu yönde bir niyetini görmüyorum. O, seçimler öncesinde Kıbrıs sorununu bir yük olarak görüyor. Yeniden seçilme hedefine ulaşmasının önünde bir engel olarak görüyor. Bir şeye değinmek istiyorum. Kimileri taktik değiştirmeden söz ediyor. Stratejik hedef iki bölgeli, iki toplumlu federal çözümdür. Ve bunu değiştirmeye kalkışırsak tek başaracağımız şey yıkım olacaktır. Taktik başka strateji başka bir şeydir. Biz bazı partilerin önerdiği taktiğe tamamen karşıyız. Biz Kıbrıs sorununda gerçekten çözüm yönünde ilerlemenin önünü açacak görüşlerin tartışılması gerektiğini söylüyoruz. Bizi çözümden uzaklaştıracak değil, çözüme yaklaştıracak düşünceleri tartışmaya hazırız.
Soru: Ara siyasi alanın önerdiği strateji değişikliği hakkında ne diyorsunuz?
Cevap: Yıllardır strateji değişikliğinden söz edildiğini duyuyoruz ama bunun ete kemiğe büründüğünü görmüyoruz. N. Papadopulos’un adaylığını destekleyen üç siyasal parti işbirliği kararını verdiklerinde Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak önerdikleri strateji değişikliğini de kısa zamanda açıklayacaklarını belirtmişlerdi. Bunu bekliyoruz ve bu önerilerini değerlendireceğiz. Ancak şunu hatırlatmak istiyorum: Son 25-30 yılda strateji değişikliğinden söz edenler oldu. 1992’de Kliridis, Gali Fikirler Dizisi’nin gömülmesinden ve yeni stratejinin uygulanmasından söz etti. Gali Fikirler Dizisi gömüldü ve bundan zararlı çıktık. 1996’da S-300 füzeleri söylemiyle dile getirilen politikanın bedelini ödedik. 1999’da her şeyin müzakere masasına konulması noktasına varıldı. Sn. Kliridis’in füze politikasından “ilham” alan Denktaş 1997 Ağustos’unda konfederasyon çözümünde ısrar etmeye başladığında uluslararası toplumdan hiç kimse tepki göstermedi. 2006’da strateji değiştirmeye kalkıştığımızda sonuç ne oldu? İşgal altındaki bölgenin AB’yle doğrudan ticareti konusunda baskılarla karşı karşıya kaldık. Bunlar strateji değiştirmeyle ilgili başarılarımızdı. Bugüne geldiğimizde, Sayın Anastasiadis diğer siyasal partilerin ona söylediklerini izleyerek, 2013 Mart’ından 2014 Şubat’ına kadar strateji değiştirmeye kalkıştı ve sonuçta çok zararlı çıkıp, Birleşmiş Milletler’den yediği tokatlarla 2014 Şubat’ında bizim çok daha öncesinden söylediğimiz yere gelmek zorunda kaldı.
Soru: Ama daha sonrasında onu desteklemediniz mi?
Cevap: Biz müzakere sürecini destekledik. Ve şunu net bir şekilde belirtmek istiyorum; eğer Sn. Anastasiadis Kıbrıs sorununda çözüme ulaşmayı samimiyetle hedefleyen düzeltici hareketlerde bulunduğu takdirde AKEL’in tutumunun ne olacağını göreceksiniz. Bunu seçimlere yönelik maksatlar nedeniyle AKEL’in değiştiğini söyleyenlere söylüyorum. AKEL Kıbrıs sorununda çözüm için çalışmaya her an hazırdır.
Soru: Kimileri Anastasiasadis’i eleştirmeyi önümüzde seçimler olduğu için hatırladığınızı söylüyorlar… Cevap: Tekrar politikasını değiştirdiği için onu eleştiriyoruz. 2013 Mart’ından 2014 Şubat’ına kadar tüm diğer partiler onu alkışlayıp “bravo Sayın Cumhurbaşkanı” diyerek ona övgüler yağdırırken Anastasiadis’i eleştiren tek parti hangisiydi? O dönemde Sn. Anastasiadis’in yaptığı hatalardan çok zarara uğradık. Düştüğü hataları anladı ve doğru yönde ilerledi. Biz süreci destekledik. Şimdi ise o tekrar geriye gidiyor ve 2013’teki konumuna dönüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.