Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs Konferansı’nın siyasi düzeydeki devamının Mart ayının başlarında yapılması yönünde karar alındığını da ifade ederek şöyle dedi:
“5’li Kıbrıs Konferansını için sadece iki liderin BM ile anlaşması yetmez. BM’nin garantörlerle istişare ederek tam gününü tespit edeceklerdir. Konferans, Kıbrıs konferansı olarak 12 Ocak’ta Cenevre’de başladı. Teknik düzeyde Mont Pelerin’de devam etti. Mart’ta politik seviyede tekrar toplanacak. Onun arkası gelebilir mi, onu orada göreceğiz. Her şey yine orada başlayıp orada bitmeyebilir. Ancak sonuçta bu işin ilanihaye ucunun açık olmadığını da hep söyledim. Bunun çok açık nedenleri vardır. Bu iş artık, bu içinde bulunduğumuz dönemde bir şekilde sonuçlanacaktır”.
AB’nin gözlemci statüsünde yer aldığı Cenevre’de yapılan 5’li Kıbrıs Konferansı’nın katılımcılarının Kıbrıs’ın iki tarafı ve 3 garantör ülke olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı şöyle konuştu:
“BU İŞ BU DÖNEMDE BİR ŞEKİLDE BİTECEK”
“Bu konferans, yürüttüğü çalışmalar sonrasında bir bildiri yayınladı ve bu bildiride teknik seviyede 18 Ocak’ta yeniden bir araya gelineceğini kararlaştırdı. Tabii ki bu konferansın bir başka şekilde devamı niteliğindeydi. Bu çalışma da yapıldı Mont Pelerin’de. Yine 5’li olarak yapıldı. AB yine gözlemci olarak oradaydı. Orada da güvenlik ver garantilere ilişkin olarak bir takım sorular soruldu ve bu soruları karşılayacak mekanizmalar neler olabilir, bu konuda ayrıntılı listelemeler yapıldı. Dolayısıyla 18-19 Ocak’ta yapılmış olan bu çalışma da amacına ulaştı. Yine 12 Ocak konferans sonuçlarından bir diğeri, bu çalışmalara paralel olarak Kıbrıs’ta da iki taraf arasında henüz tam anlamıyla çözümlenmemiş olan konularda da müzakerelerin yürütülmesine ilişkindi. Bugünlerde yapmakta olduğumuz tam da budur. İçinde bulunduğumuz Şubat ayını planlayan ve bundan sonraki süreci nasıl planlayacağımızı ön gören bir çalışma yaptık”.
“ORTADA BİR DOĞAL TAKVİM VARDIR”
Cumhurbaşkanı Akıncı, bir gazetecinin “Mont Pelerin’de Rum tarafı önce hazır olmadığını söylemişti. Bir mola talep edilmişti. Daha sonra Cenevre’de Yunanistan hazır olmadığını söylemişti. Bir kez daha bununla karşılaşmanız durumunda bu talep karşılık bulacak mı?” yönündeki sorusuna, şu cevabı verdi:
“Ortada da bir doğal takvim var. Uzlaşı gereken 7-8 ana konu var. O konular hala gündemdedir. Eğer onları çözersek, federal cumhuriyetin anayasası, kurucu devletlerin anayasaları, federal yasalar, uygulamaya ilişkin bir çok konu; bir kaç ayda halledilir. Bir kaç ay da referandum için süre olur. Ona göre sandığa gidilir. Gelişmekte olan olaylar bize bu iş ya içinde bulunduğumuz biter ya da daha sonraya kalırı gösteriyor. Daha sonrası da çok açık. Ne zaman? 2018’de Rumların cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraya sarkar. Bu önümüzdeki 1-2 ay içerisinde eğer bu sonuca ulaşamazsak, sarkacağı en erken tarih orasıdır. Ondan sonra bu süreç içerisinde, dışımızda gelişebilecek bir sürü olumsuzluklar olabilir. Dolayısıyla ben hep bu çerçevede bakıyorum olaya ve akıl, mantık, çözüm iradesi der ki, kimse artık ne mola istesin ne de başka bir şey istesin. Oturalım ve bu işi ciddiyetle, kararlılıkla halledelim. Şimdi, Sayın Eide temaslarını yapacak. Hedef 5’li konferans ama bu konferansın adı güvenlik-garanti konferansı değildir. Bunun da altını çizelim. Adı Kıbrıs Konferansı’dır. Bu ne demektir? 5’li olarak bir araya geldiğimizde güvenlik-garantileri konuşacağız. İkili olarak bir araya gelip de diğer konuları konuşacağız. Yani bu Cenevre’de de böyle devam edecek. Paralel masalar dediğimiz kavram da budur. Bir konunun altını çizmek isterim. Gerçekten artık zamandan çok başka şeylere ihtiyaç var: Geldiğimiz noktada siyasi irade, kararlılık ve bu işi artık iki tarafın da kabul edebileceği bir çözümlemeye hep birlikte götürme iradesi ve kararlılığı. Bunun da ortaya çıkıp bu iş tamamdır ya da değildir dememiz için önümüzde çok bir zaman kalmadı. Bu bir kaç ay içerisinde durum kendini net olarak ortaya koyacaktır.”
“TOP SAHADADIR ve HEPİMİZDEDİR”
“Sizin hedefiniz konferansın devamı olduğuna göre, top biraz da garantörlerde gibi mi görünüyor?” yönünde bir soruya ise Cumhurbaşkanı Akıncı, böyle bir şey söylemediğini, bu yönde bir anlamı kastetmediğine dikkat çekti.
“Top şu ya da bu taraftadır diye bir şey yok. Top sahadadır ve saha da hepimizindir. En başta da Kıbrıslıların. Bizim halletmemiz gereken ana konuların yanı sıra, garantörlerin de desteğiyle halledilebilecek konular da var. Dolayısıyla hepimizin bu konuda iyi niyetle çaba göstermemiz lazım. Sadece bir tarihi belirleyip emrivaki de yapamazsınız” diye konuştu.
“ORAN ONAYLANDI, DEDİĞİM MECLİS’TE DE TEYİT EDİLDİ”
Harita konusunun da gündemde olduğunu ve Başbakan Özgürgün tarafından stratejik hata yaparak taviz vermekle suçlandığının ve sosyal medyada da tehditlerin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Değerlendirmemi geçen gün yaptım. Benim iki sorumluluğum olduğunu açıklıkla söyledim. Vicdanım ve halkım. Vicdanıma danışarak hareket ediyorum. Attığım her adımda vicdanıma ve bir de halkımın beklentilerine yanıt vermeye çalışıyorum. Ben bu halkın yüzde 60’tan fazlasının oyuyla geldim. Şahsi bir mesele yürütmüyorum. Halkımın beklentilerine yanıt vermeye çalışıyorum. Özellikle genç kuşakların geleceklerini hangi koşullar altında daha iyiye götürebiliriz, genç kuşaklarımızı bizim ve bizden öncekilerin yaşadığı sıkıntılardan nasıl kurtarabiliriz? Buna bakıyorum. Harita ile ilgili daha ne söyleyeyim, bilemiyorum.
Dün Meclis’te yapılan açıklamalar bir kere daha benim söylediklerimi teyit etti. Yani birileri beni yalanladığını düşünür ama ortaya çıkan tablo Meclis’te Cuellar belgesinin onaylandığını söylüyor. Ben Meclis’te harita onaylandı demedim. Ben orandan bahsettim. Meclis’te harita onaylandı diye bir lafım yok. Bulsunlar göstersinler. Ama yüzde 29 +, yani 29 ile 30 arasındaki bir orana tekabül eder. Bunu da çarpıtmaya çalışanlar var. 29 + demek, yüzde 35 de olurmuş. Eğer öyle düşünürseniz yüzde 105 de olur. Ama rahmetli Denktaş’ın neden 29 + dediğini Mısır’daki sağır sultan bile biliyor. Yüzde 30’un altına inmek üzere dendiğini herkes biliyor. Bunu bile çarpıtmaya çalışanlar var. Bu oranda kapalı oturumda konuşuldu. Süreci çok yakından biliyorum. 29 + olayı 29 Mart 1986 belgesi çerçevesinde mecliste konuşuldu. UBP, CTP, TKP hepsi onayını verdi. Daha sonra da 1987 Ekim ayında bu belge 29 +’yı da içerecek şekilde mecliste onaylandı. Dün Meclis’te bunlar anlatıldı. Benim söylediklerimle çelişen bir şey yok. Şimdi eğer bir çözüm olacaksa aşağı yukarı oranın bu çerçevede olacağını söylemek gerçekçiliğin ta kendisidir. Ben halkıma gerçekleri söylemekle mükellefim. Bu da tabii bütünlüklü bir çözümün parçasıdır. Şimdi, deniyor ki, ‘Cuellar belgesi o zaman kabul edilmedi onun için bitti’. E doğru. Şimdi burada da aynı şey söz konusu olacaksa bu da ortadan kalkacak. Yani eğer bir uzlaşma sağlanmayacaksa, bir konuda yaptığınız bir girişim ilanihaye geçerli olacak değildir. Kaldı ki bizim sunduklarımız, ya da onun sunduğu kabul da edilmemiştir. Haritada bir uzlaşma söz konusu da değildir. Bunun da bilinmesi gerekmektedir. Bazı konularda mutabakat var bazı konularda anlaşmazlık var. Harita da anlaşmazlık noktasıdır halen. Eğer bir uzlaşma olacaksa da bu dolaylarda olacaktır. Ben bunları söylüyorum. Halkıma gerçekleri anlatıyorum. Eğer bir çözüme varabileceksek, bu oranlar bile olsa mümkün olduğu kadar az sayıda insanımızın yerinden oynamasını sağlamak için var gücümüzle çalışacağız. Bunun yollarını, yordamını bulmaya gayret edeceğiz. Eğer çözüm olacaksa, ne kadar az olursa olsun ama bir miktar insanımızın da yer değiştirmek zorunda olacağını da biliyoruz. Onları da yeni bir eve ve iş imkanlarına kavuşturmadan kimsenin de yerinden santim kıpırdamayacağını da söylüyoruz. Varılacak olan mutabakatlar bize bugünkünden daha kötü değil, daha iyisini getirirse bir anlamı olacak.”
“SOSYAL MEDYADA HAKARET ve TEHDİTLER DEĞİL, FİKİRLER DOLAŞMALI”
Bunları yaparken birilerinin tehdit edeceğini ve hatta ağıza alınmayacak küfürlerin de edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Ama her şeyin bir sınırı var. Sosyal medya ya da basın dediğiniz ortamın, fikirlerin dolaşım alanı olması lazım. Görüşlerin tartışıldığı mecralar olması lazım. Hakaretlerin ve tehditlerin değil” dedi.
Bunların asla yıldırmayacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Akıncı, ancak bu durumun da peşinin bırakılmayacağını söyledi.
“Hukuki gerekleri de yerine gelecektir” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı sözlerini şöyle tamamladı:
“Ben buradan bütün ilgili makamlarımıza çağır yapıyorum. Bu şekilde sosyal medyayı, tehdit ve küfürbazlık alanına getirmeye hakkı yok. Bunların nereden kaynaklandığını arayıp bulmak da yetkili makamların görevidir. Ama bunlar bizi yolumuzdan döndürmez. Çünkü yaptığımız işin halkın yararına ve halkımız için ve özellikle genç kuşaklarımızın geleceği için olduğundan halkımızın emin olduğuna inanıyorum. Halkın gücünü yanımızda hissederek yola devam ediyoruz ve devam etmeye de kararlıyız. Bu yolda tabii ki zaman olacak sayın başbakan karşımıza çıkacak, zaman olacak dışişleri bakanı bir şeyler söyleyecek. Bunların tartılacağı yer halkın terazisidir. Şu anda söylemek durumunda olduğum bir gerçeklik daha vardır. O da şudur. Halkın iradesiyle Meclis’teki azınlık hükümetinin iradesinin aynı olmadığı kanaatindeyim. Çok açık ve net. Esas şekillenmekte olan halkın iradesi meclisin dışındandır. Görünen odur. Bütün olgular, veriler, araştırmalar hep onu söylüyor ve şu anda ortada olan azınlık hükümeti, halkın çoğunluğunun iradesini seslendiren hükümet değildir. İşin bir de bu boyutu vardır. Asıl sorgulanması gereken de budur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.