Halkın bir kesimi bas bas bağırıyor….Eğitim sakat, sağlık sakat, asayiş sakat, ekonomi sakat, tarım sakat, hayvancılık sakat, vesaire vesaire, sakat oğlu sakat…
Siyasetçilerin hemen hepsi bağırıyor, üstelik de iktidarda olanı da, muhalefette olanı da bağırıyor…. Eğitim sakat, sağlık sakat, asayiş sakat, ekonomi sakat, tarım sakat, hayvancılık sakat, vesaire vesaire, sakat oğlu sakat…
Sendikacılar ve ekonomiden, sağlıktan, tarımdan, hayvancılıktan vesaireden sorumlu sivil toplum örgütleri bas bas bağırıyor… Eğitim sakat, sağlık sakat, asayiş sakat, ekonomi sakat, tarım sakat, hayvancılık sakat, vesaire vesaire, sakat oğlu sakat…
Eh, memlekette herşey sakatsa, sağlam olan nedir?
Polis örgütünün en az bin elemana ihtiyacı var, normalde ise 1500 elamana ihtiyacı var.
Anlayacağınız, polis örgütü açık hava tımarhanesine dönmüş ve her deliğinden ne idüğü belirsizlerin peydahlandığı bu memlekette en az bin personel eksiğiyle çalışıyor…
Üstelik de teknik takip yapabilme açısından hiçbir altyapısı olmadan!
Ülkenin ise nüfusunu bilen yok, ben deyim 400 bin, siz deyin 600 bin…
Her bir polise en az iki kat yük düşüyor, iki kat angarya çekiyor, üstelik de üç kuruş maaşa talime ederek…
Yukarda herşeyin sakat olduğunu iddia eden güruhtan bir Allah kulu da çıkıp, bu konuda tek kelime etmiyor, etmeycekler de…
Tek bildikleri, hele hele de sendikacı efendilerin tek bildikleri kendilerinden gayrı herkesi ve herşeyi eleştirmek, arada bir de fırsat bulduklarında polisin kafasını taşla kırmak, kadın polisleri de yerlerde sürükleyip, tekmelemek…
Sonra da hiçbir şey olmamış gibi sinip kalmak, sin de gülle geçsin politikasını gütmek, nasılsa bud a unutulur demek!
Sağlık tel tel dökülüyormuş, evet dökülüyor…
Doktor olmak için hayatının en az on senesinde anasından emdiği süt burnundan gelen, çalışan, didinen biri, günün sonunda uzman doktor olduktan sonra niye cep harçlığına çalışsın ki!
Eskidendi o bir avuç anlı şanlı doktorun hem devletten hem de kliniklerinden köşeyi dönmeleri…
Şu anda doktorlar açlık sınırının altında, cep harçlığına çalışıyorlar…Hem de eskisi de yenisi de…Yenilerin durumu elbette ki çok ama çok daha vahim!
Bakmayın siz devletin maaşlarda biraz iyileştirme yapmak için kılını kıpırdatmasına, son günlerde!
Kimse kimseyi kandırmasın, bugün dört kişilik bir aile 6 bin lira ile zor geçinir, hatta geçinemez…
Bugün dört kişilik bir ailenin normal değil, normale yakın bir hayat sürebilmesi ve ay sonunu getirebilmesi için en az 10 bin liraya ihtiyaç vardır..
En zorlu ve en fazla sorumluluk gerektiren mesleklerden biri olan doktorluğu icra eden insanlar malesef bugün, kim ne derse desin, ne zırvalarsa zırvalasın, açlık sınırının altında bir gelirle hizmet vermektedirler…
E, ne yapacaklar, gidecekler kliniklerinde de hasta bakacaklar, birkaç kuruş daha kazanmaya çalışacaklar…
Sistemi sömürenler de yok değil, elbette var, ama doktorların geneli maddi gelir konusunda kabuslarını yaşıyor…
Dahası, mevcut sistem hiçbir idealist doktorun, veya sağlık çalışanının gönül rahatlığıyla, motive olarak çalışacağı bir sistem değil, eksikliklerle ve aksaklıklarla dolu…
Eğitim dökülüyormuş!
Neden dökülmesin ki! Tek derdi lafazanlık yapmak olan öğretmen sendikalarının ve onları destekleyen sendikaların, veya sivil toplum örgütlerinin bir günden bir güne halkın iliğini sömüren, öğrencilerin ve ailelerin kabusu olan, kendisinden özel ders alınmazsa öğrenciyi sürüm sürüm süründüren özel dersçi öğretmenlerin yarattığı rant çarklarıyla ilgili bir tek kelime ettiğini hiç duydunuz mu?
Afedersiniz ama, nah duyarsınız! Çünkü hepsi de birbirine gebe, hepsi de bir türlü bu ülkeyi mahveden rant çarklarının sermayedarları, avantacıları!
Memlekette 60dan fazla sendika var ama hangisi ağzını açıp da ötekinin örtbas ettiği rant çarkı için tek bir kelime ediyor? Hiçbiri…Etmeyecekler de!
Peki, özveriyle, alnının teriyle, onuruyla uğraşan öğretmenlerin durumu ne? Felaket ve rezalet…Maddi ve manevi olarak çok ciddi sıkıntılar çekiyorlar.
Hayvancı, tarımcı deseniz, ta keza…Kına yakmış vaziyetteler ve bir gün sonrasını göremiyorlar.
Memurlar da artık grak grak etmeye başladılar…
Özelde çalışanlar ise, ya sürüm sürüm sürünüyorlar, ya da fırsat bulurlarsa birkaç kuruşu fazladan cebe indiriyorlar, işi yanlış yaparlarsa, ya da kanunsuz bir işe yönelip de yakalanırlarsa hapsi boyluyorlar…
Kumarhanecilerin, kerhanecilerin, uyuşturucu baronlarının keyfi ise yerinde…Şıkıdım şıkıdım!
Nasılsa, bazılarının elektrik faturalarını bile halka ödettiren bir devlet sistemi var! Onlar için KKTC denen açık hava tımarhanesi “Gel keyfim gel, dört dönüm bostan, yan gel yat Osman!” demek…
Peki siyasetçiler ne yapıyorlar? Dönüşümlü olarak hükümet koltuklarına oturuyorlar, bir gün muhalefette, diğer gün iktidarda keyif yapıyorlar…
Ancak en ala becerdikleri şey, muhalefetteyken başka telden çalmak, iktidardayken başka telden çalmak!
Hele de şovmenlik söz konusuysa, seyredin siz palavraları, beylik lafları!
Rahmetli dedemin bir lafı vardı, biri canını sıktığında, özellikle de berber dükkanına gelip de boş beleş oturan, boş beleş işlerle uğraşan, onun bunun dedikodusunu yapanları başından def etmek için “yürü git, eşşek gocalasın seni digomoya gadar” derdi…
Bir zamanlar sayıları çok olmasa da, bugün ülkenin her köşesinde eşşek gocalayasıcaların enflasyonu vardır…
Ve bu boş beleş yaşayan eşşek gocalayısacaların tek bir şeye ihtiyacı vardır, aslında: Akıllarına biraz turp sıkmak…
Ancak gelin görün ki, sayıları dikkate değer derecede fazla, ve her köşeden peydahlanıyorlar, sonra da elleriyle yarattıkları sistemin sistemsizliğinden, verimsizliğinden şikayet ediyorlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.