[caption id="attachment_24474" align="alignleft" width="100"] OSHAN SABIRLI[/caption] Şu sıralar 24 saatin yetmediği zamanları yaşıyorum. Grip bir şekilde takıntılı olduğum söz “Allah taksiratını affetsin” şeklinde. Uzun veya kısa geçen bir ömrün ardından boylu boyunca uzanırken musalla taşına, söz sözler mırıldanır. Bizim toplumumuzda ölünün arkasından kötü konuşulmaz sözü vardır. Anne babalarımız öyle öğretti bize. Göçene söyleyecek hep eksik bir şeylerimiz varken mesaj tanrıya gönderilir. Siyasetin her geçen gün daha da kötüye gittiği, kişisel çıkarların ayyuka çıktığı, çirkin pazarlıkların yapıldığı bir dönemde söz yine değişmiyor, “Allah taksiratını affetsin”. Aslında iş yine çelişkilere gebe. Zebanilerin yanına veya melekler diyarına giden siyasiler mi? Yoksa biz miyiz? Soru cevap ilişkisinde kimin sonu getiriliyor dersiniz? Bal tutanın parmağını yaladığı, koltuğun sevdasının oturanı koltuğa yapıştırdığı, başarıya giden tüm yolların mubah olduğu bir ülkedeyiz. Muhalefetin kuru muhalefet olduğu, oybirliği denen kelimenin kişisel çıkar yoksa tamamen silindiği zamanlardayız. Vekil muhalefetten hükümet partisine transfer olur, hemen ardından karısının müdür olduğunu duyarız. Başka bir yerde yeni müdürün atandığını duyarız, yakın akrabalıklar ortaya çıkar. Rüşvet alan, şov yapan vekiller, bardak fırlatan vekiller, kirli çamaşırları nedeni ile tehdit edilen, eden vekiller, polisten ceza sildiren vekiller, el öpen, öptüren vekiller, daha neler neler. Şu sıralar yine Allaha sığındım. Eğer ilahi bir güç varsa ve seyrediyorsa yaşanan gelişmeleri kıldan ince kılıçtan keskin köprü çok can yakacak. *** Akıllı olup delilerle uğraşacağımıza, deli olup bizim ile uğraşılması çok daha mantıklı bir tez. Bu çerçevede köyün delisi olmak gerek. Aydın kesimin, ülke sorunlarına, çevre sorunlarına duyarlı olmanın yarar getirmediği bir coğrafyadayız. Her şey siyasi iktidarsızlıktan, iş bilmezlikten geçiyor. Bu ülkede devasa potansiyel bir iş gücü varken ne acıdır ki siyasete kurban verilen gençlerimiz bulunuyor. Dün çok değerli bir dostum ile kardeşi hakkında sohbet etme şansım oldu. Şu anda kardeşinin Brüksel’de kendi şirketini yönettiğini anlattı. Uluslararası İlişkiler ve Hukuk alanında lisans ve yüksek lisans yapan bir beyin göçü idi anlatılan. Ötesinde yurtdışında bulunan diğer arkadaşlarımı düşündüm. Hasan, Umut, Hüseyin, Fehim, Ali ve daha onlarcası. Bir de gelgitleri yaşayanlar yurtdışında tutunamayanlar var Gizem, Çetin, Özge, Ali gibiler. Hele bir de kaçmayı düşünenler var sürekli. Akademik donanımı iyi, tuttuğunu koparan ve bu ülkeye yaranamayan o kadar çok genç var ki çevremizde. Eşim gibi, Bilkent ve ODTÜ diplomaları ile dalga geçen işsiz, donanımlı ve sistem yerine kendinden şüphe duymaya başlatılan bireylerle anlaşılmaz bir ülkede bulunuyoruz. “1 Parti var” “Tek başına iktidara” sloganları ile iktidar olmalarına karşın, birbirinin ayni olan siyasilerin beceriksizlikleri, rantçı yaklaşımları, basiretsiz politikaları ile nereye gideriz bilmiyorum. Allah taksiratımızı affetsin…
GÜNÜN RESMİ [caption id="attachment_33078" align="alignleft" width="300"] Bazı çocuklar babalarının adeta fotokopisi gibidir… Sevgili Kezban Akansoy alınmasın… Deniz’i her gördüğümde, Asım Akansoy’a ne kadar çok benzediğini düşünüyorum. İyi ki doğdun Deniz. Uzun sağlıklı ve kaliteli bir ömrün olsun.[/caption]
NOSTALJİ
[caption id="attachment_33079" align="alignright" width="300"] Teknolojik gelişmeleri arsızca hayatımıza adapte ederken bugünün çocukları Kıbrıs adasında develerin olduğunu yalnızca kitaplardan ve fotoğraflardan görüp okuyabilecekler. Ben, çocukluk anılarımda develeri hatırlarken, zamane gençleri için birçok şeyin yitip gittiğini görüyorum. Mağusa’nın bu fotoğrafı ise çok eskilere dayanıyor.[/caption]
GÖZE ÇARPANLAR Sayın Hasan Öztaş, birkaç yıldır Geçitkale bölgesinde belediye eli ile gerçekleştirilemeyen festivallerin bu yıl kültür ve sanat festivali şeklinde gerçekleşeceğini görüyoruz. Umarız festival köy panayırı olmanın ötesine geçmeyi başarır. Sayın Buğu Sümen Cohar, DAÜ’de DAÜ BİR-SEN olarak düğmeye bastığınızı ve eylem yaptığınızı gördük. Rektör krizinin tam anlamı ile henüz çözülmediği bir dönemde, işçilerin en doğal hakkı olan Toplu İş Sözleşmesi hakkınızın en kısa zamanda verilmesini arzuluyoruz. Sayın Vehit Nekipzade, Lefke sahil şeridi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na sığındığınızı gördük. Lefke bölgesinin üzerine atılan ölü toprağı, sizin gibi aktivistlerle ortadan kalkabilecektir. Lefke ile ilgili Anastasiadis ile de görüşmenizde fayda var. Sevgili Ulaş Barış, zaman zaman haberleriniz ile yüreğimizi ağzımıza getiriyorsunuz. Umarız haber koşuşturmacası içerisinde ciddi bir kazaya sebebiyet vermezsiniz. Böyle bir durumda birilerinin canı oldukça yanarken eminim çok eğleneceksiniz. Sayın Ali Bizden, Toparlanıyoruz Hareketi gibi bir sosyal oluşumdan aldığınız karar ile ayrıldığınızı gördük ama hala nedenini tam olarak öğrenemedik. Oluşuma oldukça ciddi katkı koyduğunuzu görmüş olmamıza karşın çatlağın nedenini oldukça merak ettik. Sayın Serhat Kotak, üç yıl ne kadar hızlı geçmiş değil mi. İsmet Kotak’ın ses tonu, konuşması, yürüyüşü gözlerimizin önünden gitmiyor. Açıkçası İsmet bey ile son televizyon programını birlikte yapmanın da acısını hala hissediyorum. O görüntüler bulunmuş, aklımdasınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.