Almanya'da 26 Eylül'de yapılacak genel seçimlerde oy kullanacaklar arasında, siyasetçiler tarafından pek dikkate alınmayan, çoğu Türkiye, Suriye veya Rusya kökenli yaklaşık 7 milyon 400 bin seçmen de bulunuyor. Göçmen kökenli seçmenler, oy kullanma hakkı olanların yüzde 12'sini oluşturuyor.
Sosyal bilimci Sabrina Mayer, göçmen kökenli seçmenlerin sayısının oldukça yüksek olmasına rağmen, bu gruba nadiren doğrudan hitap edildiğini gözlemliyor. Mayer, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Duisburg kentinde göçmen kökenliler üzerinde bir araştırma yürütüyor. Bu araştırma çerçevesinde çok kültürlü bir şehir olan Duisburg'un farklı bölgelerine giden Mayer, "böylesine bir kentteki seçim afişlerinde göçmen kökenli insanlara nadiren doğrudan hitap edilmesini" şaşırtıcı bulduğunu söylüyor.
Türkiye kökenli seçmen kime oy verecek?
Bu durum, göçmen kökenli seçmenlerin oy kullanma oranının düşük olmasının nedenleri arasında gösteriliyor. Almanya'da 2017 yılında yapılan son genel seçimlerde göçmen kökenli seçmenlerin oy kullanma oranı, ortalamanın yüzde 20 kadar altındaydı. Sabrina Mayer, oy kullanma oranının düşük olmasının uluslararası açıdan bakıldığında alışılmadık bir durum olmadığını, ancak yine de bunun mercek altına alınması gerektiğini belirtiyor. Burada bir kısır döngü ile karşı karşıya kalma tehlikesinin bulunduğuna dikkat çeken Mayer, bu durumu "Eğer bir grup kendisine hitap edilmediğini düşünüyorsa, oy kullanmaya daha az gidiyor, böylelikle siyasi partilerde onlarla ilgili konulara olan ilgi azalıyor, bu şekilde oy kullanma oranı düşmeye devam ediyor" sözleriyle açıklıyor.
Oy kullanmaya teşvik
Göçmen kökenlilerin oy kullanma oranının düşük olması, aktivist Ali Can'ın iyi bildiği bir sorun. Ayrımcılık sorununa dikkat çekmek için 2018 yılında sosyal medyada #MeTwo etiketiyle başlattığı hareket ile adını duyuran Kürt kökenli Ali Can'ın ailesi 1995 yılında Türkiye'den Almanya'ya iltica etmiş. Ali Can, kökeni başka bir ülkede olan seçmenlerin oy kullanma oranının artırılması için de çalışmalarda bulunuyor.
Seçmenlere hangi partilerin kendi görüşlerine uygun olduğunu bulma konusunda yardımcı olabilecek, çok dilli bir akıllı telefon uygulamasının hazırlanmasına katkıda bulunan Ali Can, "21'inci yüzyılda seçim yardımının engelsiz" olması gerektiğini belirtiyor. DW'ye konuşan Ali Can, bunun için harekete geçmek zorunda kalanın yine göçmen kökenliler olmasını da eleştiriyor. "Göçmen kökenli insanlara Almanya'ya ait oldukları hissinin verilmesinin ihmal edildiğini" belirten Can, artık bunun telafi edilmesi gerektiğini ifade ediyor. Can, "Sonuçta hepimiz seçimlere katılım oranının yüksek olmasını istiyoruz" diye de ekliyor.
Bilimsel veri çok az
Öte yandan Almanya'da göçmen kökenlilerin seçmen davranışları konusunda çok az veri bulunuyor. Hangi göçmen gruplarının hangi partiyi neden seçtiğine dair bilgiler oldukça az. Bunun nedenlerinden biri, klasik seçim analizlerinde, örneklemdeki vaka sayısının güvenilir bir genelleme yapılması için oldukça düşük kalması. Bu sorunun aşılması için yapılan araştırmalar ise maliyetli olmasının yanı sıra çoğunlukla sadece en büyük göçmen gruplarını kapsıyor.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisine yakınlığı ile bilinen Konrad Adenauer Vakfı (KAS) tarafından, 2015 ve 2019 yıllarında, göçmen kökenlilere yönelik iki araştırma yapıldı. Araştırmalar, Almanya'da Türkiye, Rusya ve Polonya kökenlilerin oluşturduğu üç büyük göçmen grubuna odaklandı. Almanya'da yaklaşık 2 milyon 800 bin Türkiye, 1 milyon 400 bin Rusya ve 2 milyon 200 bin Polonya kökenli yaşıyor.
Seçim afişleri
Araştırmada, iki göçmen grubunda uzun süre boyunca tercihlerin pek değişmediği belirtildi. Buna göre, Rusya kökenliler çoğunlukla Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerini tercih ederken, Türkiye kökenlilerin genellikle Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) oy verdiği kaydedildi. Araştırmalar sonucunda, ancak son yıllarda bu kalıpların değişim gösterdiği, siyasi parti tercihleri arasında hareketlilik yaşandığı belirlendi. Buna göre, son yıllarda Rusya kökenli seçmenlerin CDU/CSU yerine sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisine oy verdiği, Türkiye kökenlilerin de artık SPD'ye sadık olmadığı, bunun yerine sıklıkla CDU/CSU'yu tercih ettiği tespit edildi. Polonya kökenli seçmenlerin parti tercihlerindeki değişimden ise en fazla yararlanan Yeşiller oldu.
Seçmen tercihlerindeki değişim iyi bir işaret
Konrad Adenauer Vakfı tarafından yapılan araştırmayı yürütenler, seçim sandığındaki değişimi olumlu olarak nitelendirerek, bunu bir "normalleşme süreci" olarak tanımlıyor. Araştırmacılar, genel olarak toplumda da siyasi parti tercihlerindeki hareketliliğin arttığına dikkat çekiyor.
Sosyal bilimci Mayer de bu konuda aynı görüşü paylaşıyor. Mayer, "Partilere olan bağlılık azalıyor, artık daha çok konulara göre karar veriliyor, belirli bir grup ile ilişkilendirilen bir partiye oy vermek yerine, hangi partinin kendisine daha yakın olduğuna bakılıyor" diyor.
Ancak siyasi partiler bu fırsatı değerlendiremiyor gibi gözüküyor. Sivil toplum örgütü "Avrupa için Vatandaşlar” (Citizens for Europe), "Göçmen kökenliler, siyasi partiler için önemli bir potansiyel teşkil ediyor" diyor. Ancak örgüt bunun için "sundukları personeli ve program düzenlemelerini çeşitlenen seçmen profiline uyarlamaları" gerektiğini vurguluyor.
Siyasi partilerin seçim programları ise farklı bir tablo ortaya koyuyor. Gazeteciler için uyum ve göç konularında araştırmalar yürüten bir platform olan Uyum Medya Hizmetleri (Mediendienst Integration), parti programlarında göç ile ilgili konularda sadece ilticanın ele alınmasını eleştiriyor. Platform, Almanya'ya göçün önemli bir bölümünü oluşturan çalışma veya eğitim amaçlı göçün ise pek konu edilmediğini belirtiyor.
Alman vatandaşı olmayan göçmenler
Göçmen kökenli seçmenler kadar büyük olan ve hiç dikkate alınmayan bir başka grup ise, Almanya'da yaşayan ancak Alman vatandaşı olmadığı için seçme hakkı olmayan göçmen kökenliler. Alman vatandaşı olmayan göçmen kökenlilerin sayısının 8 milyon 700 civarında olduğu belirtiliyor. Bunlar arasında Almanya'ya gelen birçok sığınmacı da bulunuyor.
Almanya Merkel'siz ne yapacak? | "İkinci bir anne gibiydi"
Suriye doğumlu Ahmad Mobaiyed, 2015 yılında Almanya'ya gelmiş. DW'ye konuşan Mobaiyed, "Oy kullanamamak, söz sahibi olamamak, hayal kırıklığı yaratıyor" diyor. Özellikle de sığınmacı olarak onu ilgilendiren konularda.
Almanya'da olduğu gibi, dünyanın birçok ülkesinde vatandaşlığı bulunmayanlara seçme hakkı tanınmıyor. Az sayıda ülke vatandaş olmayanlara oy kullanma hakkı veriyor. Buna rağmen, bazı sivil toplum girişimleri bu düşünce şeklinin değişmesini talep ediyor.
Mobaiyed, bundan bağımsız olarak, giderek daha fazla sayıda Suriyeli'nin Alman vatandaşlığına geçtiğini ve böylelikle seçme hakkına kavuştuğunu söylüyor. Ancak Mobaiyed, "Yapılacak seçimlerde Suriyelilerin neye ihtiyacı olduğu, neyi hedeflediği ve ne istediğini anlama yönünde herhangi bir çaba" olduğunu düşünmüyor. Mobaiyed, bu insanların haklarının kabul edilmesinin, dinlenmesinin ve karar alma sürecine aktif olarak katılmalarının çok yararlı olacağını da sözlerine ekliyor. "Dışlanmanın incitici" olduğunu belirten Mobaiyed, bunun insanları olumsuz bir şekilde siyasetten uzaklaştırabileceği uyarısında bulunuyor.
Bunu aşmak için örneğin uluslararası geçmişe sahip rol modellerinin ve siyasetçilerin etkili olabileceğini belirten Mobaiyed, bunun için göçmenleri siyasete yaklaştırmayı hedefleyen "Dein Almanya" (Senin Almanyan) adlı girişimi hayata geçirdi. Projenin, "ilerici adayların" yer aldığı bir veri tabanı olduğunu belirten Mobaiyed, bu isimlerle "göçmen kökenli Almanların kendilerini özdeşleştirebileceklerini" ifade ediyor.
Ancak Almanya'da göçmen kökenli siyasetçilerin sayısı da çok yüksek değil. Alman Federal Meclis'indeki 709 üyenin sadece 58'ini göçmen kökenli siyasetçiler oluşturuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.