• BIST 9916.22
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 13 °C
  • Mağusa 10 °C
  • Girne 13 °C
  • Güzelyurt 12 °C
  • İskele 10 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 7 °C

Amerika’nın “delisi”, sonu ve işin ucu…

Ediz TUNCEL

Gary Webb ABD’nin belki de en gözü kara ve dürüst köşe yazarıydı.

Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde stajer Monica Lewinsky ile spor sonrasında şortlu kıyafetle fingirdeşip, oral seks yapmasıyla ünlenen Clinton döneminde belki de Amerika’nın basındaki “delisiydi”…

1996 yılında ele geçirdiği bir ipucundan yola çıkarak, CIA’nın Nikaragua’da hükümete karşı örgütlediği kontrgerilla hareketini finanse etmek için yine Nikaragua’daki uyuşturucu kaçakçılarıyla işbirliği yaptığını, uyuşturucuyu Amerika’nın belli başlı şehirlerine getirdiğini ve burada siyahi topluma pazarlanmasına yardımcı olduğunu, elde edilen gelirle de Nikaragua’da hükümete karşı mücadele eden gerillalara silah tedariki yapıldığını ortaya çıkarmıştı.

Bunun üzerine, ortalık epeyce karışmış,  2013-2017 arasında ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve FETÖ darbesi sonrasında Türkiye’de AKP hükümetiyle “Biz darbeyi bilgisayar oyunu filan sandık” diyerek ve kıs kıs gülerek dalga geçmesiyle tanıdığımız Senatör John Kerry 1997 yılında de ABD’ye yapılan uyuşturucu akışında CIA’nın suç ortaklığı yaptığını su götürmez bir gerçek olduğunu, aynı pilotların aynı uçaklarla Nikaragua ve ABD arasında, Los Angeles kenti de dahil olmak üzere,  belli merkezlerden defalarca silah ve uyuşturucu taşıdığını açıklamıştı…

İşin bir boyutunda Nikaragua’daki kontrgerillanın devletin istihbarat örgütü eliyle organize edilen uyuşturucu kaçakçılığından gelen gelirle desteklenmesi,  diğer boyutunda ise siyahi toplumun uyuşturucu belasıyla özdeşleştirilmesi ve yozlaştırılması vardı.

O sırada John Deutch CIA başkanı olarak görev yapıyordu ve olayın ortaya çıkmasından ve olayın ahlaksızlık boyutuna karşı da  siyahi toplum tarafından çok sert şekilde tepkiler ortaya konmasından sonra bir soruşturma başlatmış ve soruşturma başlar başlamaz da bir hafta sonra görevinden ayrılmıştı.

1998 yılında soruşturma sonuçlandı ve CIA olayın rezilane boyutlarını ortaya koyan 400 sayfalık bir rapor yayınladı, raporda CIA ile Kontra üyeleri arasında uyuşturucu trafiğinde bağlantı (işbirliği bağlantı olarak ifade edildi) kabullenildi.

Zaten rapor yayınlanmadan önce de  o sırada senatör olan John Kerry bu olayın gerçekliğini tüm çıplaklığıyla açıklamıştı…

Raporun açıklanmasıyla Monica Lewinsky ve Bill Clinton skandalı aynı döneme denk geldi, ABD ulusal medyası raporu görmezden geldi, dünya basını da hiç önemsemedi, o dönemdeki tek dertleri Clinton’un uçkuru ve Monica’nın Oval Ofis’teki marifetleri oldu…

Yaptığı araştırma boyunca karşı karşıya kaldığı tehditlerden yılmayan ve ABD’nin uluslar arası operasyonlarında ne tür ahlaksızlıklara çanak tuttuğunu ortaya çıkaran bizim Gary Webb ise yılın araştırmacı gazetecisi seçildi, ama sonrasında ise hayatı tepetaklak geldi…

Önce çalıştığı gazeteden istifa etmek zorunda kaldı, sonra hayatının geçmiş dönemlerinde evliyken yaşadığı ve hüsranla sonuçlanan bir aşk hikayesi medyaya pompalandı ve ahlak boyutu sorgulanmaya çalışıldı, tutmayınca çalışmak için başvurduğu tüm gazetelerde önü kesildi…

Kısacası, “Amerika’nın gözü kara delisi” bir daha köşe yazarlığı veya gazetecilik yapamadı.

Bir taraftan ödüllendirildi, diğer taraftan işsiz kalması için gereken herşey yapıldı.

Maddi sıkıntılar yaşamaya başladı, ve bu skandal olayı ortaya çıkarmasından 7 yıl sonra “güya” intihar etti.

Bizim Gary Webb, önce kendi kafasına bir kurşun sıktı, beynini dağıttı, sonra baktı ki tek kurşunla beyni iyice dağılmamış, bir kurşun daha sıktı ve işi tamamladı…

Külahıma hikaye anlatsa daha inandırıcı olacak olan resmi otopsi raporlarına göre de bu olay “biraz sıradışı, ama gerçek olabilecek bir intihar durumuydu”…

Her neyse, olan oldu, Monica ile Clinton’un fendi, Gary Webb’i yendi…

Şimdi gelelim bizdeki duruma…

Malumunuzdur, Türkiye’nin başında doğrudan ABD destekli bir PKK belası var, bir de bunun uzantısı YPG var, ve özellikle Suriye’de cirit oynatan, tümü de bir şekilde ABD bağlantılı ve destekli onlarca terör örgütü var…

Trump’a göre, Amerika Doğu Akdeniz bölgesindeki emperyalist çıkarlarını korumak için bölgede yaptığı operasyonlarda bugüne kadar 7 trilyon dolar harcamış…

Korkunç bir rakam…

Peki ama bu rakam Amerikalı vergi mükelleflerinin cebinden mi çıktı, yoksa Nikaragua’daki yöntemlere benzer yöntemlerle elde edilen gelirlerle mi finanse edildi…

Örneğin ABD Afganistan’da kendi yarattığı Taliban ile Rusya’ya karşı Nikaragua’da izlediği yöntemle mücadele ediyordu, Taliban’ın en büyük gelir kaynağı ise uyuşturucuydu, Afganistan kaynaklı uyuşturucunun en büyük pazarı da batı dünyası ve Çin’di,  uyuşturucudan elde ettiği gelirle de Amerikan silah tüccarlarının cebini dolduruyordu…

Rusya şeytanıyla mücadelenin adı uyuşturucu ve doların emeryalist ve kapitalist ortaklığıydı…

AB’nin her yıl yayınladığı uyuşturucu raporlarına göre Türkiye üzerindeki uyuşturucu trafiğinin boyutları korkunç boyutlarda…

Türkiye bu trafikle ciddi şekilde mücadele ediyor ama elde ettiği başarı devede kulak misalidir.

PKK’nın en büyük gelir kaynağının uyuşturucu trafiği olduğu biliniyor.

Peki ama PKK’nın uyuşturucu trafiği nerden gelip nereye gidiyor, bu trafiği kim finanse ve organize ediyor?

Veya, FETÖ’nün yüzlerce milyar dolara ulaşan servetinin ve uluslar arası boyuta ulaşan imparatorluğunun ana kaynağı neydi, finansörlerinin servetlerini oluşturan temeller hangi kaynaklardan gelen gelirlerle atılmıştı, bu süreçleri kim organize ediyordu?

Bu konuda benim çalışmayan kafayı çok yordum, bir türlü sonuca varamadım, sonra şak diye aklıma geliverdi…

Nenem Havva ile dedem Adem!

Hani üzerinde “In God We Trust” yazan doların Allahı var ya, bunları akıl koymadılar diye cennetten kovduktan sonra “bizimkiler” bu işlere soyunmuşlar…

Ah be neneciğim, ah be dedeciğim!!!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları