Yeni ekonomi yönetimi ve "ekonomi ve hukukta yeni bir yol” mesajlarının etkisiyle coşan piyasalar; aşırı olumlu tepki verdiğini düşünmeye başladı. Son siyasi gelişmeler ve aktif rasyosu kararının gecikmesi piyasaları tedirgin edince, kurların yeniden artışa geçtiğini gördük.
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası Başkanlığı'na yapılan yeni atamalarla başlayan olumlu süreç bu hafta kesildi. Yeni yöneticilerin verdikleri “piyasa dostu” mesajlar, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi yönetiminin arkasında olacağını ve hukuk ve demokrasi reformları yapılacağını ilan etmesi; yurt içi ve yurt dışı piyasalarda sevinçle karşılandı. Yeni gelişmelerle TL yüzde 10 civarında değerlenirken, 19 Kasım’da Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 15’e çıkarmasıyla birlikte coşku devam etti, TL yüzde 2 daha değerlendi.
Peki, hafta başından bu yana kurlar neden yeniden yükselmeye başladı?
"Aktif rasyo” kararı gecikince BDDK uyarıldı
Merkez Bankası’nın yüksek oranlı faiz artışına gideceği bekleniyordu ama yine de bir tedirginlik vardı. Beklenen faiz artışı gelince TL’nin küçük de olsa yeniden değerlendiğini gördük. Ancak 10.25’lik politika faizi artık geçerliliğini kaybetmiş, ortalama fonlama faiz oranı ise karar öncesi yüzde 14.50'ye kadar zaten yükselmişti. Dolayısıyla fiili olarak önemli bir faiz artışı yapılmadı ama sadeleştirme anlamına gelen politika faizinin asıl faiz haline gelmesi piyasaların beklentilerini karşılamıştı.
Buna karşılık faiz artışının hemen ardından , bankaları kredi vermeye zorlamak için geçen Nisan ayında getirilen aktif rasyosu uygulamasının kaldırılacağı beklentisi oluşmuştu ve bu beklenti fiyatların içinde yer alıyordu. Faiz artışının olduğu gün yapılmasa bile piyasalar, rasyonun hafta sonunda kaldırılmasını bekliyordu. Pazartesi günü bu haber gelmeyip, kamunun yüklü döviz alımı da buna eklenince; kurlarda yukarı doğru bir hareket başladı. Ekonomi yönetimi bunu görünce harekete geçti, BDDK’dan kararın alınmasını istedi. Salı günü aktif rasyosunun kaldırıldığı açıklanınca piyasalar buna sevindi, TL yeniden değerlenmeye başladı. Ancak aktif rasyosunun hemen kaldırılmayıp, yılbaşına kadar hala geçerli olacağı anlaşılınca, kurların yeniden yükselmeye başladığını, dolar kurunun 8 TL’yi yeniden aştığını gördük.
Piyasalarda “Reformlar yapılabilecek mi?” endişesi
Piyasaların tavrı, tek seferlik yüksek oranlı faiz artışının ekonomide yeni yol için güven vermeye yetmeyeceğini gösteriyor. Piyasa oyuncularının; ekonomide gerekli adımların atılacağı, söylenen reformların başarılabileceğine artık kuşkuyla baktıkları da söylenebilir. Bunun en somut nedenlerinden biri Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın hukuk reformuna ilişkin destek mesajlarına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert bir dille karşı çıkması, Arınç’ın da kurul üyeliğinden istifası. Aslında mafya dünyasının ünlü ismi Alaatin Çakıcı’nın CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na dönük ağır itham ve tehditlerine karşı takınılan tutum, olayın başlangıcı sayılabilir. MHP lideri Bahçeli'nin, “ülküdaşım” diyerek Çakıcı’ya destek vermesi, Cumhurbaşkanı’nın olaya ses çıkarmaması, hukuk reformu sözlerinin samimiyeti konusunda ciddi bir test oldu. Ardından Bülent Arınç’ın istifasıyla birlikte oluşan Cumhurbaşkanı’nın; piyasanın hukuk ve adalet reformuna engel olarak gördüğü MHP ile ittifakına devam edeceği konusunda verdiği görüntü, piyasanın reform umutlarını zayıflattı.
Ekonomi yönetimine yine müdahale mi var?
Geçtiğimiz hafta Adalet Bakanı ile bir araya gelen Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan, adalet ve hukuk reformu konusunda sivil toplum kuruluşları, yerli yabancı iş kesiminin taleplerini alacaklarını duyurmuştu. Bu duyuruya rağmen önemli bir reform yapılamayacağı endişelerinin büyüdüğü söylenebilir.
Bakan Elvan, geçen hafta artık “kredi ve mevduatta piyasa koşullarının geçerli olacağını” da söylemiş, bunun önündeki en önemli engel aktif rasyosunun hemen kalkacağı beklentisi de bu nedenle oluşmuştu. Aktif rasyosunun yılbaşında kaldırılacağı haberi, piyasalarda “Bakan hemen kaldırılmasını istiyordu, Cumhurbaşkanı mı engelledi?” sorusuna neden oluyor. Bu da, yeni ekonomi yönetiminin istediklerini yapabilmelerine izin verilmeyeceği konusundaki şüphelerin artmasına neden oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücü buna yetecek mi?
Kısacası; piyasaların rasyonel politikalara dönüş konusunda umutlanıp verdiği olumlu tepkinin sürekli olamayacağı belli oldu. AKP’nin MHP ile ittifakının devam etmesi halinde bunun zor olacağı piyasalarda yoğun olarak konuşuluyor. Ekonomide gelinen noktanın çok zor olduğunu ve büyük çaba gerekeceğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anladığını varsayıyoruz. Bunun ancak AKP’nin yüzünü yeniden Batı’ya dönüp, ABD ve AB ile ilişkilerini düzeltmesi ile mümkün olacağını gördüğünü, söylemlerinden anlıyoruz. Ancak, buna gücünün yetip yetmeyeceğini söylemek için henüz erken olduğu kanısındayım.
Kısa bir süre için faiz düzeyi yüksek bulunup bir miktar sıcak paranın gelmesi, bu sürede kurların gevşemesi beklenebilir. Ancak bunun yetmeyeceği açık. Tablo bu kadar ağırken, ekonomide gerekenlerin yapılmaması ya da hukuk ve demokrasi reformlarının yeterli olmaması, makro dengenin yeniden kurulmasını engelleyip, tabloyu iyice ağırlaştıracaktır.
Erdal Sağlam
©Deutsche Welle Türkçe
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.