Belçikalı ve Japon bilim insanlarının 2012'de bulduğu küçük nesne, şimdi Asuka 12236 olarak adlandırılan bir göktaşı.
Göktaşı, Güneş Sistemi'nin çok erken aşamalarında oluştu, hatta ondan daha eski bile olabilir. Dolayısıyla bilim insanları bu göktaşında gezegensel çevremizdeki yaşamın yapı taşlarını inceleyebilir.
Araştırmacılar Asuka 12236'nın içinde büyük miktarda (en iyi korunmuş bir sonraki göktaşı olan Paris'ten iki kat fazla) amino asit buldu.
Amino asitler proteinlerin gelişiminde kullanılan ve nitrojen, karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan organik bileşikler.
Bu bileşikler hem sol elli hem de sağ elli varyantlarla görülüyor ve sol elli olanlar, ağırlıklı olarak göktaşları içinde bulunuyor. Bilinen yaşamın tamamında yalnızca sol elli amino asitler kullanıldığı biliniyor.
NASA'nın Goddard Uzay Uçuşu Merkezi'nden astrobiyolog Daniel Glavin "Bu göktaşları bize yaşam başlamadan önce bile sol elli amino asitlere karşı içsel bir eğilim olduğunu söylüyor" dedi.
“Asıl gizemli olan şu: Bu neden böyle?”
Göktaşlarının içinde amino asitlerin oluşumu için mükemmel koşullar bulunuyor. Bilim insanları farklı göktaşlarının içindeki asit türlerini ve miktarlarını inceleyerek bu moleküllerin zaman içinde ve zorlu koşullar altında nasıl evrimleştiğine dair daha iyi fikir edinebiliyor.
Öte yandan bu göktaşı, diğer sorulara cevap verse bile, ortaya yeni sorular çıkarıyor. Çünkü nesnede bulunan sol elli moleküllerin gelişmesi için göktaşının maruz kaldığından daha fazla su gerekiyor.
Glavin, "İlkel göktaşlarında böyle büyük, sol elli fazlalıkların bulunması hayli alışılmadık bir durum" dedi.
“Nasıl oluştuklarıysa bir muamma. İşte tam da bu yüzden çeşitli göktaşlarına bakmak iyidir, böylece bu organiklerin zaman içindeki gelişimine ve farklı değişim senaryolarına ilişkin bir zaman çizelgesi oluşturabiliriz.”
Cevaplardan biri göktaşının Dünya'yla temasından dolayı kontamine olması, yani "kirlenmesi" olabilir, ne var ki bu da pek olası görünmüyor. Örnekten alınan ve (göktaşının 50 miligramının test edildiği) NASA'nın Goddard merkezine gönderilen amino asitlerden bir çoğu serbest durumdaydı: Eğer kaya kontamine olmuş olsaydı, proteinler halinde bağlanmış olmaları daha olasıydı.
Asuka 12236'daki su, göktaşının kendisinin içinde üretilmiş olabilir; yani radyoaktif bozunmadan kaynaklanan ısının, göktaşı oluşurken ortaya çıkan buzu eritmiş olması mümkün.
Bilim insanları bu kayanın hem suya hem de ısıya ya da ikisinden birine çok az maruz kaldığı için böyle iyi korunduğuna inanıyor. Bu düşük maruziyet daha büyük bir asteroidin parçasıyken veya Antarktika'ya indiği vakit gerçekleşmiş olabilir.
Bilim insanları bunu yüksek miktarda kil materyali ve henüz oksijene maruz kalmadığı için paslanmamış durumdaki demir metali bulunması sayesinde anladı.
Ayrıca muhtemelen Güneş'imizden daha eski kadim yıldızlarda oluşan ve genellikle suyla temas yüzünden tahrip olan birçok silikat tanesi de vardı.
Asuka 12236'nın niteliğini göz önüne alan bilim insanları, suyun bir asteroidin soğuk dış katmanından gelmiş olabileceğini tahmin ediyor.
Glavin "Çeşitli amino asitler üretmek için biraz sıvı halde suya ve ısıya ihtiyacınız var" diyor.
“Ama çok fazla olursa hepsini yok edebilirsiniz.”
İncelenmesi için Asuka 12236'dan alınan bir örnek NASA araştırmacıları tarafından havan ve tokmakla toza çevrildi. Amino asitler daha sonra bir su çözeltisinde süspanse edildi ve molekülleri de güçlü bir makineyle ayrıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.