Dün yine trafik gencecik bir can aldı.
Trafik mi aldı biz mi verdik, ,işte onu biraz düşünmek lazım.
Tamam yollar çok bozuk, ışıklandırma yetersiz, sıcak hava bunaltıyor.
Ama bunların dışında, hem de bizim kendimizden kaynaklı hatalarımız yok mu?
Alkollü araç kullanırız, hız yaparız, emniyet kemeri takmayız, hatalı geçiş yapıp
trafik kurallarını ihlal ederiz ve işin en kötü tarafı bunları da kendimizde hak
görüp, polis kontrollerini atlatmayı da “uyanıklık” sayarız.
Yolda seyir halindeyken polis kontrollerini selektör yaparak yani ışık çakarak
karşıdan gelenlere haber vermek kime iyilik kime kötülük?
Bunu yaparak karşıdakine ne diyoruz?
“Yolda polis var hızını azalt, kemerini tak, eğer eksik evrakın ya da kusurun
varsa yolunu değiştir”
Peki ya polis kontrolünü geçtikten sonra?
Hıza da, her tür kural ihlaline de devam edilir.
Sadece selektör yapmakla da kalmıyoruz, elimizde telefon ya sağı solu arayıp
haber veriyoruz ya da sosyal medya üzerinden resmen yayın yapıyoruz.
Hatta öyle ki sosyal medyada “ANTİ AYNASIZLAR” diye sayfalar açılmış ve
her sayfanın binlerce takipçisi var.
Düşünsenize, eldeki telefonlarla kendimizi riske sokmakla yetinmeyip hem takip
halinde olanları riske atıyoruz hem de trafikte tüm kurallara uyan masumların
hayatını tehlikeye atıyoruz.
Hız yapan, kemer takmayan, ışıklara ve levhalara uymayan birisini polis var
diyerek uyardığımız müddetçe bu kişiler bu hatalarından dönerler mi?
Biz caydırıcı cezaları önlediğimiz müddetçe ne caydırıcı olacak?
Tamam insanların bir birine haber vermesinde polislerin hatası çok.
Misal, İstediğine ceza yazıp istediğine göz yumuyor, ya da sadece uyarılması
gereken bir eksikte bile ceza yazıyor.
Kafaya ceza yazmayı takmışsa mutlaka bir sebep buluyor, hatta radar tutma
olaylarında bile önemsenmeyecek hız fazlalığına ceza yazabiliyor ya da daha
önceden radar üzerindeki başka araca ait veriyi size ceza olarak kesenler de var.
Doğal olarak da halkta, “polisin trafik cezalarını bir gelir kapısı gibi gördüğü”
algısı var.
Polisin hatalı davranışlarının hatta bazı polislerin sürücülere yaklaşımındaki
kabalığın bu uyarı sistemine neden olduğunun farkındayım.
Ancak biz polise kızıp cezayı kendi sevdiklerimize kesiyoruz.
Benim üzüldüğüm kısım burası.
Biz bir birimize haber vererek, hız tutkunlarının hıza devam etmesine, kırmızı
ışıkta geçenlerin polisin olmadığı noktalarda geçmeye devam etmesine,
ehliyetsizleri uyararak ehliyetsiz araba sürmesine, kısacası yanlış davranışlarını
düzeltmeyip, devam etmelerine sebep oluyoruz.
Sonuçta da bu kuralsızlıklardan dolayı meydana gelen kazalarda canı yanan yine
biz oluyoruz.
Polis bu haber verme konusunda gereğini yapmıyor.
Sosyal medyada paylaşılan haber verme paylaşımları polisler de görüyor.
Hadi bu bireysel haber vermeleri geçtim sosyal medyada açılan “Anti
aynasızlar” sayfaları polislerin gözleri önünde paylaşımlar yapıyor.
polislerin nerede hangi yolda trafik görevinde olduklarını biri birlerine anında
hatta canlı yayın yaparak bile tüm sayfadaki takipçileri uyarıyorlar.
Ehliyetsiz araç kullanandan, kanunsuz kaçaklara kadar, uyuşturucu kullanandan
banka soyguncusuna kadar herkes bu sayfalar sayesinde polisin nerede
olduğundan haberdar.
Polis tüm sayfalarda olan biteni görüyor ve hiçbir önlem almıyor.
Oysa yapılan bir suç değil mi?
Resmen bu sayfalar hem polisin görevlerini yapmasına engel oluyor hem de
vatandaşların can güvenliğini ortadan kaldırıyor.
Bu sayfalar sadece polis kontrol noktaları haber verilmekle kalmıyor, polis
noktalarından kaçış ya da ihlal edilen bir kural övünç meselesi haline getiriliyor.
Polisi bu konuda göreve çağırıyorum.
Bu yazımı bir ihbar kabul etmesini bekliyorum.
Çünkü aslında bu bir suç duyurusudur.
Tabi ki görevi sadece polise yüklemek de sorunu çözmez.
Her birimiz, kendi sevdiklerimiz için, kendi can güvenliğimiz için kendimizi
birer trafik polisi olarak görmeliyiz.
Zira yapılan ya da örtülmeye çalışılan her kuralsızlık, bir cana sebep olabilir.
Başkalarının kuralsızlıkları masum insanlarının canını alabilir.
Trafikte az mı tanık olduk böyle durumlara?
Peki ya çocuklarımıza karşı tavırlarımız?
O normal mi?
Daha ehliyet almamış ya da ehliyet alamayacak yaşa gelmemiş çocukların araba
almasına izin vermek ya da almaması için ciddi tavır koymamak ne kadar
doğru?
Tamam çocuğunuz çok iyi araba kullanıyor olabilir ama eğer yaşı ehliyet alma
yaşının altındaysa, mantıktan çok duygularıyla hareket edeceği bir yaştadır.
Macera arayacak, hız yapabilecek ya da herhangi bir tehlikeyi bertaraf
edemeyecek bir yaştadır.
O yüzden araba kullanmasına müsaade etmek ya da göz yummak ne kadar
doğru.
Bu bu şekildeki kaçıncı genç ölümü?
Ergenlik çağındaki çocuğa araba kullandırmak, çocuğumuza yaptığımız en
büyük kötülük değil midir?
İşte dünkü kaza!!
17 yaşındaki ehliyetsiz genç, 15 yaşındaki kuzenini de alarak yola çıkıyor.
Baba düğünde ve haberi yok.
Sonuç, yaptıkları kazada bir genç can verdiği için yaşamıyor, diğeri de bu ölüme
sebep olduğu için vicdan azabından yaşamıyor artık.
Baba O gence arabayı vermemiş olsa bile, o gencin arabayı izinsiz alma
cesaretini bulması da ebeveynler olarak kendimizi sorgulamamızı gerektirmez
mi?
Dünkü kaza elbette ki hepimizin içini yaktı, giden genç ışıklarda uyusun ve
ailesine sabırlar diliyorum.
Ancak artık kendimizi de sorgulamanın zamanı gelmedi mi?
Kurulan anti aynasızlara karşılık olarak hepimizin vicdanlarını aynasız yapma
zamanı gelmedi mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.