ARİSTİDİ KAPTANS “Atatürk ün Rakısından Getir, Bir de Fenerbahçe Rozeti…” Tam da Fenerbahçe'nin erken şampiyonluğunu ilan ettiği günlerde düştü internete, Göksel Beydilli’nin Denizci – Yazar - Ressam Haldun Sevel’ in o unutulmaz “Aristidi Kaptan” öyküsünü görsel ve işitsel bir şölene dönüştürdüğü yapıtı… Unutulmaz çizgi roman ve film kahramanı “Ustura Kemal”e kan ve can veren sanatçı olan Haldun Sevel’in “Böyledir Denizler Ülkesinde Yaşamak” adlı kitabını epey aramıştım… Naviga Yayınları arasında çıkan bu kitabı, bana yine her sıkıştığımda imdadıma yetişen, İstanbul Beyoğlu’ndaki Denizler Kitapevi’nin sahibi -zaten kendi de bir eski deniz subayı olan- Turgay Erol kaptan buldu. Eğer denizcilik ile ilgili çok ama çok özgün yayınlara, haritalara, objelere ilişkin merakınız veya bilgiye ihtiyacınız varsa Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerindeki, dünya denizcilerinin de yakından bildiği “Denizler Kitapevi”ne bir uğrayın… Seslendiğinizde, sivillerin “kaptan köşkü” dedikleri, üst kattaki “köprü üstü”ne benzer yerden, üstünde çalıştığı bitmez tükenmez denizcilik kitaplarının, belgelerin, sahafiyenin arasından Turgay Kaptan’ın bilge ve nazik yüzü size gülümseyecektir... Kıbrıs’ tan da selam götürün… …Birkaç yıl önce bu öyküyü bir televizyon programımda seslendirmiştim. En çok ilgi toplayan öykülerden biri olmuştu. Okuyun bana hak vereceksiniz… İşte Aristidi Kaptan’ın öyküsü; "Haldun Sevel, Haziran 1994'te, Maviş adlı küçük teknesiyle, Ayvalık'tan yola çıktı. Bir süre sonra Midilli'nin 'Kolpos Yares' koyuna demirledi. Geceyi orada geçirdi. Ertesi sabah teknede tembellik ederken, kulağına bir türkü çarptı; 'Ela popses tukoma/ Masu pekso baklama/ Naka tebu niyageli/ Napoleksu çiftetelli, çiftetelli, çiftetelli... ' Sevel, ayağa kalkıp bakındı. Az ötedeki kayıktan geliyordu bu ses. Civardaki teknelere balık satan yaşlı bir adam, hem sazının tellerine vuruyor, hem de türkü söylüyordu. Kayıkta kürek çeken, 12 - 13 yaşlarında bir kız çocuğu daha vardı. İhtiyar birkaç el kol hareketi yapınca, tombul kız kayığı Maviş'e yanaştırdı. Haldun Sevel, yarım Yunancası ile balığın fiyatını öğrenmeye çalışırken; ihtiyar, gayet temiz bir Türkçe ile sordu: 'Siz yoksam Türk müsünüz? İstanbul'dan, Fenerbahçe'den mi yoksam?' Sevel, olumlu yanıt verince, ihtiyar ile küçük kız birbirine bakıp gülmeye başladılar. Ardından ihtiyarın soruları geldi: 'Belvü duruyor mu Belvü? Murat'ın babası Mustafa Kaptan yaşıyor mu? Todori ne durumda?' Eski günleri anlatmaya başlamıştı: 'Ben, bundan 40 - 50 yıl önce Belvü Gazinosu'nda Müzeyyen Senar Hanımefendi okurken, ona sahnede beyaz karanfil verdim, benim elimi sevdi, onu yanaklarından öptüm.' Artık balık satmayı boşlamıştı ihtiyar adam. Anlattıkça anlatıyor, anlattıkça anlatısı geliyordu. İstanbul Rumlarındandı. . Ona burada Aristidi Kaptan derlerdi. Yanındaki, Atina'da yaşayan kızından olma torunu Panayota idi, tatil için gelmişti... Yoksa Aristidi orada yalnız yaşıyordu... Aristidi Kaptan sordu; 'Sende rakı var?' Evet, vardı. 'Ama Atatürk'ün rakısından? ' diye, açıklama getirdi sorusuna ihtiyar. 'Herhalde Kulüp Rakısı istiyor' diye düşündü Haldun Sevel. Sonra birlikte Aristidi'nin koya bakan küçücük evine gittiler. Az sonra yemek masası; çiroz salatası, lakerda, sirkeli cacık, salata çorbası ve zeytinyağında kızartılmış iri barbunlarla donatılmıştı. Anlatmayı sürdürdü Aristidi Kaptan: Babası dedesi hep İstanbulluydu... Son olarak Moda'da, Mektep Sokak'ta oturmuşlardı. 6 -7 Eylül (1955) olaylarından sonra ayrılmak zorunda kalmışlardı... Şimdi 80'ini aşmıştı... Haldun Sevel'in: 'Yaşlısın, hastasın, niye kızının yanına taşınmıyorsun? Burada doğru dürüst hastane yok, doktor yok...' demesi üzerine; Aristidi Kaptan elini Türkiye kıyılarına doğru sallayarak şöyle dedi: 'Gitmem... Bak buradan memleketim görünüyor, memleketimi görüyor, memleketimi seyrediyorum buradan, hiçbir yere gitmem...' Bu arada rakılar bitmiş, Uzo’ya geçilmişti... Böyle sıcak anılarla dolu birkaç günden sonra ayrılık vakti geldi. Sevel sordu: 'Tekrar geleceğim... Benden ne istersin? ' Aristidi Kaptan iki şey istedi: 'Atatürk'ün rakısından getir... Bir de Fenerbahçe rozeti...' Haldun Sevel, o an ayırtına vardı. Aristidi'nin yakasında yıpranmış, solmuş bir Fenerbahçe rozeti vardı. Merakla sordu Haldun Sevel: 'Neden Fenerbahçe? . İhtiyar da anlattı... 'Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul işgal edildi... İşgalci İngilizlere, Fransızlara beddua ediyorduk... Mütarekenin sonuna doğru, babam heyecanla geldi... Maça gidecektik... İngiliz takımı ile Fenerbahçe karşılaşacaktı. . İngilizler bu maç için kendi memleketlerinden, Malta'dan profesyonel futbolcular getirtmişler; günlerdir, haftalardır bu maça hazırlanıyorlardı... Herkes Fenerbahçe'nin perişan olacağını sanıyordu... Çok sert maç oldu... Fenerbahçe kazandı... Ortalık bayram yerine döndü... Sokaklarda fener alayları yapıldı... İstanbul halkı evindeki gaz lambalarında kullandığı gazı dahi, meşaleleri yakalım, galibiyeti kutlayalım diye bize verdi. İşte bu rozeti o gün yakama taktım, bir daha da çıkartmadım.' Futboldan anlamasa da Fenerbahçe taraftarı olan Haldun Sevel bunun üzerine Aristidi'nin elini öptü. Aradan iki yıl geçti. Söz vermesine, çok istemesine rağmen Haldun Sevel, Midilli'ye gidemedi. Nihayet, 1996 yazında bir fırsat bulup; rakıları ve Fenerbahçe rozetlerini teknesine yükleyip yola çıktı. Ve Aristidi Kaptan'ın kapısını çaldı... Ama bu geçen süre içinde Aristidi iyice kötülemişti, ayakta zor duruyordu. Önce onu tanımadı. Haldun Sevel, Kulüp rakılarını, Fenerbahçe rozetlerini çıkarınca belleği yavaş yavaş yerine geldi: 'Niye bu kadar geç kaldın?' diyebildi. Zar zor yerinden kalkan Aristidi, eski ceketini giydi... Yakasına yepyeni Fenerbahçe rozetini taktı... Haldun Sevel'in koluna girip kahvenin yolunu tuttu. Oflaya puflaya, dura kalka, nefes nefese kahveye vardı ve Fenerbahçe rozetini gururla arkadaşlarına gösterdi: 'Size demiştim. Geldi işte rozetim, geldi...' Ağlıyordu... Kahveden koca bir alkış sesi yükseldi birden. Kısa bir süre sonra, Aristidi dünyaya gözlerini yumdu. Mezarına, Haldun Sevel'in Fenerbahçe ve Moda'dan alıp götürdüğü memleket toprağı serpildi."
ARİSTİDİ KAPTANS
- 15:23 - Ay bilinenden yüz milyonlarca yıl daha yaşlı olabilir
- 14:16 - Havalimanında unutulan saati çaldı!
- 14:08 - Hükümete Çağrı: Ekonomiye Odaklanın, Yasaklardan Kaçının
- 14:07 - Gece Kulübü’ne silahlı saldırı: Zanlılara ek tutukluluk
- 14:05 - Sendikalar taleplerini iletti... Toplantıya ara verildi!
- 14:04 - Trodos’ta kar ve fırtına alarmı: Pazar gününe kadar dikkat!
- 14:03 - Ön izin vaadiyle akrabalarını dolandırdı... Tutukluluğu devam edecek!
- 14:02 - Karar verildi: 2 Ay hapis yatacak sonra sınır dışı edilecek!
- 14:02 - Uyuşturucu ile yakalandı, kurye olduğunu itiraf etti!
- 13:28 - İş araçları Meclis önüne geldi, arbede yaşandı...
- 12:42 - DAÜ, Dünya Paramedikler Günü’nde Dr. Semra Çelikli ile Çevrim İçi Seminer Düzenledi
- 12:39 - Sadık Gardiyanoğlu: Asgari ücret toplantısı ocak ayında yapılacak
- 12:18 - DAÜ’de Prof. Dr. Esin Konanç Anısına “Dijital Çağda Fikri Mülkiyet Hakları” Paneli
- 12:14 - BES “iş bırakma” eylemi başlatıyor!
- 11:50 - Kıbrıs Modern Sanat Müzesi’nden Sanat Dolu Veda: 2024’ün Son Sergisi Açıldı
- Atatürk'ün ilk kez yayınlanan fotoğrafları
- Atatürk’ün az bilinen fotoğrafları
- Beş bin yıllık problem: İyi karpuz nasıl seçilir
- Karpuz kilo yapar mı?
12345678
Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Detay Kıbrıs | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 392 444 79 79 - +90 533 851 38 51 Faks : haber@detaykibris.com
Tel : +90 392 444 79 79 - +90 533 851 38 51 Faks : haber@detaykibris.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.