İnsanlara ‘en çok sahip olmak istediğiniz şey nedir?' diye sorulduğunda para, mutluluk, sağlık gibi kavramlardan hemen sonra gelen cevap aşk olur. Aşk, yüzyıllardır insanlığı meşgul eden bir konu olmuş, insanlar tarih boyunca aşk iksirlerine, büyülere başvurarak aşkın esrarını çözmeye ve denetlemeye çalışmışlardır. Aşk, bütün toplumlarda, her kültürde ve tüm zamanlarda var olmuştur ve hemen her insanın yaşamının bir döneminde en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durumdur.
AŞK NEDİR?
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi'nden, Uzm. Psikolog Gizem Ünveren , aşkın insanın sevebilme ve üretme kapasitesinin psikolojik yatırımı olduğuna dikkat çekiyor. Çünkü insan sevgi üreterek, sevilmek gereksinimini doyurma ister. İşte bu süreçte; yaşarken sıkıntı verse de yüreğimizi titreten, aklımızı meşgul eden ve sürekli yaşamak isteyeceğimiz duygu olarak karşımıza çıkar aşk… Geçici bir görme kusurudur. Hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar. Aynı zamanda olağanüstü bir kaynaşma halidir. Bu kaynaşma sürecinde, ‘ben'ler ‘biz' olabilmek pahasına yok olabilmektedir.
AŞK VE SEVGİ ARASINDA FARK VAR MI?
“Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var” ile “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum” arasındaki fark gibidir. Hoşlanmayı içinde barındırmakla birlikte sevginin karakteristik özelliği bağlılıktır. Sevgide bağımlılık yoktur fakat aşkta bağımlılık vardır. Aşık olan kişide muhakeme ikinci plana düşmüş, öncelik duyguların olmuştur.
KİME AŞIK OLUYORUZ?
Aslında kişiler eşlerini de kendisine benzeyen kişilerden seçiyor. Yapılan bir çalışmanın sonucuna göre, eş seçimi ile ilgili yapılan testlerde kişilerin, kendilerine gösterilen ve içinde yüzlerin olduğu fotoğraflardan, genellikle kendilerine benzeyenleri seçme eğiliminde olduğu saptanmış. Görünüşte olduğu gibi kişilik seçiminde de kendi geçmişi (çoğunlukla aile ya da çocuklukta yakın olanlar) hatırlatan kişiler tercih ediliyor.
AŞK MUTSUZ EDER Mİ?
*Aşık olan kişi öğrenmeye daha açıktır.
*Çalışmaktan keyif alır, daha coşkuludur.
*Sağlıklı aşk kişiyi mutlu eder, bağımlı aşk ise depresif yapar.
*Aşk agresifliği azaltır, kişi daha hoşgörülüdür.
*Aşık olan kişi çevresine baskı ve öfke saçmaz, tam tersi pozitif ve uyumludur.
AŞK VÜCUDUMUZA NELER YAPIYOR?
Aşık olan kişilerin beyinlerindeki kan akışının değiştiği saptanmıştır. Özellikle aşırı yoğun tutku ile birlikte beyinde ‘Dopamin, Oksitosin, Prolaktin, Noradrenalin, ve Feniletilamin' maddelerinin salgıları artar.
-Ellerde titreme ve terleme
-Kalp çarpıntısı
-Nefes alışverişinde artma
-Tükürük salgısının azalması
-Yüzün soluklaşması veya kızarması gibi bedensel tepkimeler gözleniyor.
AŞIK OLAN VE OLMAYAN KİŞİLERİN BEYNİ FARKLI ÇALIŞIYOR
Aşk, vücutta aralarında endorfinin de bulunduğu mutluluk hormonlarını artırır. Aşk beyindeki kimyasal işleyişi canlandıran, hızlandıran, aktive eden en temel duygudur. Beyin ne kadar donanımlı ise aşk hayatı da o kadar iyidir. Kişinin beyni kısır, donuk, paylaşıma açık değil ise aşk hayatı da o kadar kısırdır. Aşk zihni açar, adeta hormonları canlandırır.
Aşık beyin daha üretken daha sağlıklıdır. Beynin en sağlıklı besini; aşk ve sevgidir. Aşk, beyin kabuğunun işlevini hızlandırır. Bağışıklık sistemi üzerinde de olumlu etkileri vardır, direnci artırır. Sevdiğini kaybedenlerde ise tam tersi olur, vücut direncinin azalmasıyla hastalıklara yakalanma riski artar.
PEKİ AŞK NEDEN BU KADAR ACI VERİYOR?
İlişki istendiği gibi gitmediğinde hayat kabusa dönebiliyor. Pek çok kişi hayatının bir döneminde sevdiği kişi tarafından reddedilme durumuyla karşılaşabiliyor. Özellikle geçmişinde büyük kayıplar yaşamış kişiler ayrılığa karşı daha duyarlı ve savunmasız olabiliyor. Bu gibi durumda genel olarak kişide; umutsuzluk, öfke gibi duygular oluşuyor. Yalnızlık korkusu, karamsarlık, hayatı yaşamaya değer bulmama, hayatın anlamsızlığı, düşünülüyor. Evden dışarı çıkmama, günlük hayatın aksaması gibi durumlarla karşılaşılıyor. Derin bir acı yaşanıyor. Ölüm düşünceleri, intihara eğilime kadar giden depresyon görülebiliyor.
AŞK MI TAKINTI MI?
Takıntılı aşk; kişinin gerçek ya da ulaşılamayan (platonik) bir aşkı takıntı haline getirip bütün benliğini ona adaması, hayatını ona göre yönlendirmesi çok yoğun duygular yaşaması fakat bu aşkın gitgide kişinin kendine ve çevresindekilere zarar vermeye başlaması kişinin günlük hayattaki işlevselliğini azaltmasıdır. Takıntılı aşık yalnızca aşık olduğu kişinin onu mutlu ve tatmin edebileceğine inanır. Onsuz bir hiç olduğunu düşünür ve kişi kendini mutsuzken, aşık olduğu kişinin de mutlu olmasını istemez. Aslında kişi kafasında bir illüzyon oluşturmuş ve aşık olduğu kişi için oluşturduğu anlama aşık olmuştur. Takıntı sınırları aşıldığında tehlikeli sonuçlar da doğurabilir; aşık olunan kişiyi, takip etme, şiddet uygulama, taciz tecavüz, cinayet, kişinin intihar etmesi gibi…
Takıntılı aşıklar genelde depresyon, davranış bozukluğu, bağımlı kişilik özellikleri, kaygı bozukluğu, takıntılı kişilik yapısı, bilişsel çarpıtmalar ( olayları olduğundan farklı algılama, değerlendirme ve yorumlama eğilimi), takıntılı aşk ile tetiklenmiş psikiyatrik hastalıklar,madde bağımlılığı ve düşük hayat işlevselliği sıkça görülmektedir. Bu tür psikolojik problemlere karşı karşıya kalan kişilerin, uzman desteği almaları gerekmektedir.
AŞKIN ÖMRÜ 3 YIL MI?
Aşkın ömrü üzerinde uzun süreden beri tartışmalar devam etse de bilinen gerçek şu ki, tutkulu aşk zaman içinde azalıyor. Yapılan araştırmalarla, aşkın ömrünün 2-3 yıl olduğu saptanmıştır. Aşk için gerekli olan dopamin, noradrenalin ve feniletamin gittikçe azalıyor. Zaman içinde, aşık olunan kişinin hataları birdenbire göze batmaya başlıyor. Aslında aşık olunan insan değişmiyor ancak aşık olan kişi mantık çerçevesinde değerlendirmeye başlıyor. Bu durumda, iki seçenek çıkıyor kişinin karşısına; aşkınız bitiyor ya da sağlam bir ilişki haline dönüyor. Eğer ilişki devam ederse endorfinler devreye giriyor ve huzur, güven gibi duygular ilişkiye ekleniyor. Seksle beraber oksitosinin salınması ile doyum ve bağlanma gerçekleşiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.