Eline silah alacağı günü salyalarını akıtarak bekleyip de aldığı gün kudurarak önüne gelen herşeye ateş eden bazı avcı müsveddeleri son yazdığım köşe yazısında kendi kuduruk suratlarını görmüşler ve alışılageldik kuduruklukla, çarpık çurpuk Türkçeleri ile hem yazdığımı paylaşıyorlar hem de “bakın işte bir avcı düşmanı daha” diye başlayarak bana saldırıyorlar…
Böylelerinden beklediğim tepki…Belli ki bugüne kadar biri çıkıp da ne tür bir mal olduklarını, avcı kılığında yedikleri haltları suratlarına vurmamış…
Biraz aşağıda bir daha suratlarına ne tür bir mal olduklarını tekrardan vuracağım, hem de bu kez örnekleriyle!
Bu arada, işini adam gibi yapan, doğaya saygısı olan, yasalara uyan, avcılık yaparken çevresini rahatsız etmeyen “bilinçli avcılardan” ise gelen tek yorum “aman abi arı kovanına çomak soktun, şimdi üzerine saldıracaklar, aman dikkat et”…
Arı kovanına çomak soktuğumda bunların olmasını zaten beklerim…Zibidilerden korksaydım, değil yazı yazmak, sokağa bile çıkmazdım…
Ne ilginçtir ki, yazdığıma en büyük destek de bu memleketin en iyi atıcılarından ve en bilinçli avcılarından, adını herkesin bildiği bir dostumdan ve onun çevresinden geldi…
Demek ki avcı varmış, türlü türlü cinsinden avcı müsveddesi de varmış…
Avcı kılığındaki kuduruk sürüsüne söyleyeceğim tek şey, “yürüyün de ense traşınızı göreyim, erkekliği elinde silah olunca aklına gelen çakma avcı bozuntuları, anca gidersiniz…”
Giderken de;
Yolda belde gördüğünüz trafik tabelalarını Dipkarpaz’dan Yeşilırmak’a kadar vurursunuz,
Yasalara uymaz, evlerin içine kadar girer, önünüze çıkan herşeye ateş eder, insanları terörize edersiniz, korkularından evden çıkamaz hale getirirsiniz,
Elektrik direklerinde telleri, porselen fincanları vurursunuz, nişancılığınızla övünürsünüz,
Bostandaki karpuzu bir atışta patlattığınızda kendinizi Hollywood artisti sanarsınız,
Bir elinizde içki şişesi, diğer elinizde tüfek, beyniniz bulamaç, avcılık yaptığınızı zanneder, bir halt edemeyince şişeleri hedef tahtası haline getirmeyi alışkanlık haline getirirsiniz, ortalığı sayısız şişenin cam kırığıyla, bira kutusu artığıyla doldurur, yangın çıkmasına, doğada gezmeye çıkan çocuğun, insanların yaralanmasına, hatta diğer avcıların ve av köpeklerinin bile yaralanmasına, binbir rezilliğe sebep olursunuz,
“Vurulmayacak, vurulması yasaktır” denen her canlıyı fırsatını kesince vurur, yavrusunu yuvasında açlıktan, susuzluktan ölüme terkedersiniz,
Yediğiniz, içtiğiniz herşeyin pisliğini, artığını ortalık yerde bırakır, defolur gidersiniz, yaptığınız terbiyesizliğin ne rezil bir görüntü olduğunu, birinin çıkıp da arkanızdan lanet okuyacağı hiç umurunuzda olmaz,
Arabalarınızla şehir içinden, köy içinden geçerken sabahın köründe millet rahatsız etmek için havaya kasten ateş edersiniz,
Evlerimizden, bahçelerimizden çıkın diyen insanlara karşı elinizde silah var diye efelenirsiniz, erkekleşirsiniz, insanları terörize edersiniz,
Meyve bahçelerinde ağaçlardaki meyveleri hedef tahtası haline getirirsiniz, portakal, şeftali, ne görürseniz atıcılıktaki ustalığınızı sergilersiniz,
Doğadaki hayvanlar için duyarlı avcılar ve ilgili sorumlular tarafından bırakılmış sulaklarda gider pusuya yatar, dili damağı kavrulan hayvanları bir yudum su için suya geldiğinde alçakca katledersiniz,
İçtiğiniz sigarayı sorumsuzca doğaya atar, yangın çıkarırsınız…
Boş bulduğunuz tarihi binalara girer, bin yıllık, beşyüz yıllık fresklerin suratına ateş edersiniz, tarihi katledersiniz, duvarda saçmaların açılımına bakarsınız, “bilimsel balistik” incelemesi yaparsınız,
Köpek avlamadı diye köpeğe havlarsınız, ilk bulduğunuz ve herkesin görebileceği bir yerde ağaca asar, ipe çeker, zavallı hayvanı ya kıvrana kıvrana ölmeye bırakırsınız,ya da döve döve işkenceyle öldürürsünüz,
Bazınız köpek avlamadı diye “insaflı” davranır, çeker vurur, ölüsünü olduğu yerde kokmaya, erimeye bırakırsınız,
Köpek avlamadı diye olduğu yerde bırakır gidersiniz, arabadan atarsınız, zavallı hayvanlar sığınacak yer ararlar,
Avladığınız hayvanın neslinin tükenip tükenmediğine bakmazsınız, son ferdine kadar yok etmek için yarışırsınız, üstelik de kudurarak, birbirinizi bile vurmak pahasına,
Her sene yüzbinlerce boş fişeği doğaya atar, bırakır gidersiniz, boş fişekleri toplayıp da bir geri dönüşüm merkezi oluşturmak, yüzbinlerce, milyonlarca fişeği yeniden kazanmak aklınızın ucundan bile geçmez…
Daha sayayım mı, en az bir bu kadar dahası var, ama yerim yok, editör yine bana kızacak!!!
Bunları nerden mi çıkardım? On sene boyunca bu memleketin adım atmadık yerini bırakmadım, elimde fotoğraf makinesi dolaştım, fotoğraf çektim, doğada dolaştığım her yerde, dağda, bayırda, deniz kenarında bu rezillikleri gördüm…
Bir de utanmadan bütün bunları yapanlar üç beş kendini bilmez avcıymış diyorlar!
Tabi canım sen de, ne abartıyorsun, işte üç beş tane zibidi eline silahı alıp bütün adayı tavaf ediyor, yukarda saydıklarımı yapıyor…
Anlatın da heyecanlı oluyor refikler!
Her av döneminde polis de bütün işini gücünü bırakıp, sabahın köründen akşama kadar dağda bayırda bunların peşinde koşturuyor!
Gelelim silahtan korkma meselesine…Bu memlekette ve daha küçük yaştan silah kültürünü alan, yeri geldiğinde bacak kadar boyuyla Rum barikatlarından silah, mermi kaçırtan, hayvanlara değil de iki ayaklı hayvanatlara kurşunu acımadan basan birkaç insandan biri, üstelik de üzerine kayıtlı silah sayısı en fazla olanı da benim…
Üstelik de en alasından silahlar, öyle endek göndek, delikli boru türü değil…
Atıcılığa meraklıyım, avcılığa değil, av eti yemek gibi bir derdim de yoktur.
İkisi birbirinden çok farklı…
Silahı öldürme aracı olarak görmem, spor aracı olarak görürüm.
Atmasını da bilirim, evime gelip de ateş açacak, canımı, ailemi, malımı tehlikeye atacak avcı müsveddesinin kıçına gerekli namlu masajını yapmasını da…
Hele canı isteyen denesin de görsün ne olur, hem de bedeli ne olursa olsun…
Avcılığı yukarda saydığım sapıklıkları yapmadan adam gibi yapacak olan, kurallara, kanunlara uygun bir şekilde yapsın, elindeki delikli demirin sorumluluğunu bilsin, gerisi beni ilgilendirmez.
Neymiş efendim, avı sevmiyorsak, et ve balık da yemeylimmiş, hayvanlar böyle de öldürülüyormuş, nolmuş da gocunuyormuşuz!
Aklınızı sevsinler, isteyen yer, istemeyen yemez, zorla yediren mi var!
Lafı işine geldiği gibi yorumladığında vicdanını aklayacağını sanan sivrisinek beyinlilerin yorumuna bak, hizaya gel…
Yaşamak için mecburen yemek başka şey, avcılık sporu adı altında keyif için öldürüp de yaşamak için öldürüp yiyorum demek ve öldürmek, üstelik de kanunen verilen limitlerin üzerinde ve bir yudum suya muhtaçken canice ve vahşice öldürmek başka şey…
Ne acıdır ki aslında kendileri “özel korumaya muhtaç” bu “yaratıklarla” aynı toprakta yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz, bizimle aynı yollarda dolaşıyorlar, hem de sürüyle…
Devlet de, ilgili kurumlar da üç kuruş para kazanacak diye yaptıklarını seyrediyor, bile bile yanlışa devam diyor, insanların sadece yaşlarına bakarak, ellerine en tehlikeli silahlardan biri olan av tüfeğini veriyor, uyduruk bir eğitim veriyor, elinde silahla ortalığa salıyor, tek dedikleri şey ise “ava, doğaya saygılı olalım, kurallara uyalım”…Nokta!
Eline av tüfeğini alan adamın alkol sorunu var mı, uyuşturucu sorunu var mı, suç işlemeye, aile içi veya toplum içinde şiddete meyilli mi, toplum ve çevre sorumluluğu ne seviyede, kullandığı silahın ve mühimmatın balistik değerlerini ve zarar boyutunun farkında mı, avcılık gerçekten ne anlama geliyor biliyor mu, ve daha ekleyebileceğim bir yığın ilgili konuyu araştıran yok!
Atıcılık camiasında var ama…Atıcılık camiasına girmek isteyen adamın iliklerine kadar analizi yapılıyor, silah istiyorsa en ince elekten geçtikten sonra hak ve izin veriliyor…
Yukarda saydığım rezillikleri yapan avcı bozuntusu insan müsveddelerinin sahiplerinden kıyaslanmayacak kadar akıllı ve güzel köpeklerine hiç lafım yok, ama nedense rezillikleri suratlarına vurulduğunda gocunarak har har eden sahiplerine içimde kocaman bir “HOŞŞŞŞTTTT!” diyesim geliyor…
Bir de özür bekliyorlarmış!
Bardon yani!
Ve kendisini “avcılık camiasının” aklı başında üyesi olarak gördüğünü iddia eden ve “gelin sorun varsa birlikte üzerine gidelim” diyen insanlara şu kadarını belirteyim: Sorun dağ gibi karşınızda duruyor, gözünüzün içine giriyor, camianızın içindeki avcı müsveddelerini ayıklamanın yolunu siz bulacaksınız, aksi takdirde yukarda saydığım rezillikler diz boyu devam eder…İnsan olan insan gibi davranır, uyarıya bile ihtiyaç duymaz…Olmayanın da cehennemin ta dibine kadar yolu var…
Benim silahlı spor konusunda kafa yoracağım tek şey, kimseye ve hiçbir şeye zarar vermeden atıcılık sporunun ve disiplininin geliştirilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.