Yeni Boğaziçi bölgesinde 27 Aralık 2013 tarihinde Crystal Rocks Otel ile Marinero Restoran arasında bulunan kumluk alanda önceden planlayarak içerisine “Metomil” türü zehir koyup hazırladıkları profiterol tatlısını öldürmek kastı ile Ahmet Aybak’a yedirdikleri ve ardından yine “Metomil” türü zehir içeren sıvıyı iğneli enjektör ile Ahmet Aybak’ın boğazına sokarak vücuduna boşaltıp öldürdükten sonra kazdıkları çukara gömdükleri iddiasıyla tutuklu yargılanan sanık İbrahim Maraşlı ve Mustafa İlhan Tuncay’ın duruşmasına dün de devam edildi. Dünkü oturumda İddia Makamı, Türkiye’den getirttiği Adli Tıp Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz ile Adli Kimya ve Toksikoloji Uzmanı Prof. Dr. Salih Cengiz’i tanık olarak dinletti.
Gamze PİR BAYKUR
Yorulmaz: “Metomil ile zehirlenerek öldürüldüğü kabul edilmeli...”
İddia Makamı tarafından mahkemede tanık olarak dinletilen Adli Tıp Anabilim Dalı Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz, kendisine gönderilen ifade tutanaklarını, Aybak’a ait otopsi raporunu ve uzmanlık raporlarını inceleyerek bir değerlendirme raporu hazırladığını söyledi. Yorulmaz, incelediği raporlar ışığında cesedin üzerinde metomil zehirinin tespit edilmesinin mümkün olmadığını ancak, incelediği sanık Mustafa İlhan Tuncay’ın ifade tutanağına göre ve sanık Tuncay’ın ifadesinde belirttiği titreme, göz kayması, karın ağrısı, terleme gibi belirtilerin metomil zehirlenmesi vakasının kilinik bulgusu olduğunu açıklayarak “Maktülün metomil ile zehirlenerek öldürüldüğünün kabul edilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
“Bu çok güzel bir delildir...”
Adli Tıp Anabilim Dalı Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz, şahadetinde devamla, bir kişinin boyun bölgesine metomil enjekte edilmesi halinde boyun bölgesinde beyine giden damarların olmasından dolayı zehirin direkt olarak beyine giden sinir sistemini çökerttiğini ve 6-7 dakika içerisinde ölümün gerçekleştiğini açıkladı. Yorulmaz, İddia Makamı adına davayı yürüten Savcı Mustafa İldeniz’in “Enjektör üzerinde DNA tespit edilebilir mi?” sorusu üzerine, normal şartlarda enjektörde yüzde 70 civarında DNA’nın tespit edilebileceğini ancak bu olayda emare olarak bulunan enjektörlerin olaydan yaklaşık 1 ay sonra bulunduğunu ve muhtemelen DNA hücrelerinin öldüğünü bu sebepten dolayı ise enjektör üzerinde DNA bulmanın çok düşük bir ihtimal olduğunu söyledi. Cesette lavra, böcek ve sinek olması halinde maktülün ne zaman öldüğünün tespit edilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Yorulmaz, bu meselede cesedin üzerine dökülen çimento ve kireç gibi maddelerin sineklenmeyi, böceklenmeyi ve lavrayı önlediğini ancak cesedin sineklenmemesini ve bakteri oluşmamasını çimentoya bağlamadığını da ifade etti. Yorulmaz, bunun çok güzel bir delil olduğunu çünkü maktülün zehir ile öldürüldüğü için sineklenme ve böceklenme olmadığını açıkladı.
Avukat İlhan: “Çok önemli bir çelişki var...”
İddia Makamı tanığı Adli Tıp Anabilim Dalı Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz’ı sorgulayan sanık İbrahim Maraşlı’nın avukatı Yunsal İlhan, cesette ve cesedin çıkarıldığı çukurda lavra olmamasının sebebinin zehir olmuş olsaydı cesetten alınan dokularda da zehirin çıkması gerektiğini ancak cesette zehir tespit edilemediğini söyleyerek bunun önemli bir çelişki olduğunu ileri sürdü. Prof. Dr. Yorulmaz ise bu iddialara yanıt olarak zehirin yavaş yavaş inaktiv hale geldiğini ve metomilin midede kaldığı sürece mide asidi tarafından yok edildiğini açıklayarak hiç bir çelişki olmadığını söyledi.
Cengiz: “Sinir sistemini çökerttiği anda ölüm gerçekleşir...”
İddia Makamı tarafından bir diğer tanık olarak dinletilen Adli Kimya ve Toksikoloji uzmanı Prof. Dr. Salih Cengiz, metomilin öldürücü olduğunu ifade ederek, metomilin direkt olarak sinir sistemini etkilediğini ve sinir sistemini çökerttiği anda ölümün gerçekleştiğini belirtti. Prof. Dr. Cengiz, olayda kullanıldığı iddia edilen ve emare olan enjektörün 10 ml’lik olduğunu ve bu enjektörle ölümün kesin olduğunu söyleyerek, zar zor nefes alan bir kişinin boyun kısmına metomil enjekte edilmesinin ölümü hızlandırdığını ve ölümün 30 saniyeden az bir sürede gerçekleştiğini anlattı.
Cengiz: “Cesedin üzerinde metomil bulunursa şaşarım...”
Adli Kimya ve Toksikoloji uzmanı Prof. Dr. Salih Cengiz, cesedin üzerinde metomilin bulunmamasının normal olduğunu belirterek “Bulunursa şaşarım” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Cengiz, metomil maddesinin çürüyen cesetlerde bulunamama nedenini ise PH değerinin değişmesinden dolayı olduğunu anlattı. Olayda kullanıldığı iddia edilen ve mahkeme huzurunda emare olarak bulunan enjektörde DNA incelemesi konu hakkında ise bilgi veren Prof. Dr. Cengiz, konu enjektörün 25 gün kadar dışarıda kaldığını ve enjektörün metomilin etkisine, havadaki oksijene ve güneş ışığına maruz kalmasından dolayı enjektörde DNA aramanın anlamsız olduğunu anlattı.
“Mutlak surette bir zehir vardır...”
İddia Makamı tanığı Adli Kimya ve Toksikoloji uzmanı Prof. Dr. Salih Cengiz, cesette sinek, lavra ve böcek görülmemesi konusunda verdiği bilgide ise “Eğer bir yerde sinek, lavra vs. yoksa orada mutlak surette bir zehir vardır. Ceset de zehire maruz kalmıştır ki sinek, böcek ve lavraya rastlanmadı” dedi.
Av. İlhan: “Metomil 2 sene sonra bile tespit edilebilir...”
İddia Makamı tanığı Adli Kimya ve Toksikoloji uzmanı Prof. Dr. Salih Cengiz’i sorgulayan sanık İbrahim Maraşlı’nın avukatı Yunsal İlhan, cesedin çıkarıldığı çukurdan 50-55 gün içerisinde örnek alınsaydı ve alınan örneklerde metomil olmuş olsaydı metomilin tahlillerde çıkacağını iddia etti. Prof. Dr. Cengiz ise cesedin çürümeye başlamasından dolayı çukurdan metomilin çıkmasının imkansız olduğunu söyledi. Avukat İlhan, yine metomilin çürümüş cesetlerde 2 yıl sonra bile tespit edilebileceğini ileri sürmesi üzerine Prof. Dr. Cengiz böyle bir şeyin olmadığını ve metomilin tespit edilemeyeceğini savundu.
Duruşma 6 Haziran’da devam edecek...
Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, duruşmaya devam etmek üzere davayı 6 Haziran tarihine tehir etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.