• BIST 9644.27
  • Altın 2928.974
  • Dolar 34.6381
  • Euro 36.4981
  • Lefkoşa 13 °C
  • Mağusa 13 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 11 °C
  • İskele 13 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 2 °C

Ayşe Buğra: ‘Gezi’yi bir kişi organize etti’ iddiası katılan milyonları aşağılıyor

Prof. Dr. Ayşe Buğra eşi Osman Kavala’nın 1413 gündür devam eden tutukluluğunu değerlendirdi.
Ayşe Buğra: ‘Gezi’yi bir kişi organize etti’ iddiası katılan milyonları aşağılıyor

Prof. Dr. Ayşe Buğra eşi Osman Kavala’nın 1413 gündür devam eden tutukluluğunu değerlendirdi.

Kavala, ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandığı Gezi davasından 18 Şubat 2020’de beraat etmiş ancak hakkında başka bir soruşturma olduğu gerekçe gösterilerek tekrar gözaltına alınmıştı. 9 Mart’ta, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında ‘casusluk’ suçlamasıyla bir kez daha tutuklanmıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Aralık 2019’da Kavala’nın siyasi nedenlerle tutuklandığına hükmederek, ihlalin ortadan kalkması için derhal tahliye edilmesi çağrısı yapmıştı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi haziran ayında AİHM’in Kavala’nın tahliye edilmesi yönündeki kararlarının uygulanmaması halinde Türkiye’ye yönelik ilk kez ihlal prosedürü başlatacağını açıklamıştı.

Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuşan Buğra “Eşim Ekim 2017’den beri cezaevinde. Son derece ağır suçlamalarla yargılanıyor. Bu anlaşılması zor süreç, bizim hayatımızın dört yılına mal oldu. Onun cezaevinde geçirdiği dördüncü yazın sonuna gelmiş bulunuyoruz” dedi.

Bunun alışılacak bir şey olmadığını vurgulayan Buğra sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumun buna alışmakta olduğu düşüncesi ise yaşadığımız şeyin ağırlığını daha da artırıyor. İnsan bazen takatının tükendiğini hissetmiyor değil, ama ne kadar zor olsa da dayanmak ve güçlü durmak zorundayız. Başka çaremiz yok.”

İktidarın eşi Kavala’dan ne istediğini bilemeyeceğini belirten Buğra ortadaki varsayımlara değindi: “Gezi protestolarının 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilendirilerek kriminalize edilmesi bunlardan biri. Eşimin, darbe teşebbüsüne destek vermek ve casusluk gibi inanılmaz suçlamalarla süren tutukluluğunun, Gezi’nin kriminalize edilmesi çabasına hizmet ettiği makul bir varsayım olabilir. Başka bir varsayım, onun tutukluluğunun sivil toplum kuruluşlarını sindirmek amacına hizmet ettiği. Bu da doğru olabilir. Ama dediğim gibi, bunlar varsayımlar ve bu tutukluluk anlaşılmaz bir biçimde sürüp gittikçe ortada başka varsayımlar atılabilir.

Buğra, Gezi’yi kriminalize etmek ya da sivil toplumu sindirmek gayesinden siyasi çıkar umanların olabileceğini ifade ederek şu noktaya dikkat çekti: “Ama şu da görülüyor ki özellikle AİHM’nin ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin çok açık ve çok güçlü haksız tutukluluk tespitlerinden sonra, bu dava bütün demokratik ülkelerde ciddi bir hak ihlali olarak değerlendiriliyor ve bu yüzden Türkiye, eleştirilere hedef oluyor. Bu durum ülkenin dış ilişkilerine zarar verir hale gelmiş durumda. Ekonomik açıdan da Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı görüşünün yaygınlaşması ve güçlenmesi, Türkiye’ye yatırım yapmayı düşünenleri, özellikle uzun vadeli üretken sermaye yatırımlarını, olumsuz etkileyebilecek bir şey. Eğer bu tutukluluğun uzamasının siyasi bir anlamı varsa, bunun yanında bir de ülkeye maliyeti var.”

İktidarın neden Gezi hareketinin örgütsüz çıktığını kabullenmediği ve bir finansör aradığı sorusunu ise bir sosyal bilimci olarak yanıtlayan Buğra araştırmalara dikkat çekti: “Ciddi akademik dergilerde bu konuda pek çok makale yayımlandı. Bunların birleştiği nokta, protesto eylemlerinin, pek çok farklı siyasi görüşten insanın ve örgütün katıldığı, kendiliğinden, belirli bir merkezden örgütlenmemiş bir hareket oluşturduğuydu. Arkasında Türkiye karşıtı dış güçlerin ve onların yerli destekçilerinin bulunduğu, bir kişi tarafından organize ve finanse edilmiş bir hareketten bahseden ciddi bir analize hiç rastlamadım. Resmi rakamlara göre, eylemlere ülkenin her yerinde toplam 3,5 milyondan fazla insan katılmış. Böyle bir hareketin bir kişi tarafından organize ve finanse edilmiş olması, mantıkla bağdaşması zor, fantastik nitelikli bir iddia gibi görünüyor. Ayrıca, bu eylemlere katılmış olan milyonlarca insanı aşağılayan bir iddia.”

Kavala’nın 95 yaşındaki annesinin oğlunu göremediği ve üzgün olduğunu söyleyen Buğra, AKP’li siyasetçiler arasında Kavala’nın tutukluluğunun hukuki yanıyla ilgili rahatsızlık duymayanların bile annesinin durumuyla ilgili insani bir rahatsızlık duyuyorlardır diye düşünmek istediğini anlattı.

Etiketler: , , ,
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler