• BIST 9675.44
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.213
  • Euro 36.6812
  • Lefkoşa 16 °C
  • Mağusa 14 °C
  • Girne 16 °C
  • Güzelyurt 14 °C
  • İskele 14 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 8 °C

Başbakan Erhürman ”Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözüm için mücadele devam etmelidir”

Başbakan Tufan Erhürman, Türkiye ile imzalanacak Ekonomik ve Mali İş Birliği Protokolü konusunda marifetin protokolü hızlı imzalamak değil, protokole doğru öngörüleri koymak ve o öngörüleri de hayata geçirmek olduğunu vurguladı.
Başbakan Erhürman ”Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözüm için mücadele devam etmelidir”

Başbakan Tufan Erhürman, Türkiye ile imzalanacak Ekonomik ve Mali İş Birliği Protokolü konusunda marifetin protokolü hızlı imzalamak değil, protokole doğru öngörüleri koymak ve o öngörüleri de hayata geçirmek olduğunu vurguladı.

Erhürman, meseleleri gelecek yıl nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden konuşup tartışanların sorumluluk duygusunun ciddi şekilde eksik olduğu kanaati taşıdığını söyledi.

Erhürman, bu sabah Kanal T’de canlı yayınlanan “Günaydın Kıbrıs” isimli televizyon programına katıldı.

Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün açıklamasına göre Başbakan Erhürman, hükümetin durumu, Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve bir takım güncel konuyla ilgili sorulara cevap verdi.

“Hükümette sorun var mı ?”sorusuna cevap veren Başbakan Tufan Erhürman, bu konuda değerlendirmeyi basından okudukları veya birilerinin söyledikleriyle yapmayı çok uygun bulmadığını söyledi.

Hükümeti oluşturan 4 parti başkanı olarak bir araya geldiklerinde, ara ara bu konuyu değerlendirdiklerini belirten Başbakan Erhürman, kendisinin daha önce yaptığı ve hatta zaman zaman karikatürize edilen “Ben ortaklarımın gözüne bakarak değerlendiririm” açıklamasının da sebebinin bu olduğunu kaydetti.

Prensip olarak insanlara güvenmek noktasında hareket ettiğini ifade eden Erhürman, bu nedenle kendisinin yüzüne “Böyle bir şey yoktur” denildiği müddetçe de böyle bir şeyin var olduğunu düşünerek zaman kaybetmeyi doğru bulmadığını dile getirdi.

Başbakan Erhürman bu konuyla ilgili açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Biz 14 aydır hükümetteyiz.  Bu hükümet kuruldu kurulalı 14 ayın 1 ayı bile geçmedi ki belli çevreler ‘hükümet gidiyor’ demesin. ‘UBP Kurultayı’ndan sonra yıkılacak. UBP Kurultayı bitti. ‘Bilmem nereden sonra yıkılacak’ gibi dedikodularla sürekli olarak uğraştık. Bununla uğraşırken de, bir tek yöntemle uğraştım. Ortaklarımla yüz yüze baktığım zaman gerektiğinde ‘Bunlar nedir diye sorduğumda’. ‘Yok, böyle bir şey’ denildiği zaman, ben insanlara güvenmeyi doğru buluyorum. Çünkü bir koalisyonu güven olmadan yürütemezsiniz.”

Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü ile ilgili olarak “Gidin Erdoğan’a sorun” dediğinin, ancak kendisinin bunun tam tersini söylediğinin ifade edilmesi ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş’la küs olup olmadığının sorulması üzerine Başbakan Tufan Erhürman, Maliye Bakanı Serdar Denktaş’la hiçbir şekilde küs olmadığını, Denktaş’ın konuşmasının hemen ardından çıkıp Meclis kürsüsünden söylediklerinin kendisinin yaşadıkları olduğunu dile getirdi.

Kendisinin Meclis kürsüsünden söylediklerinin, Denktaş’a da aktarıldığını kaydeden Başbakan Erhürman, Denktaş’ın o konuşmasında kendince bir tepki ortaya koyduğunu, onu da Serdar Denktaş’la konuşmak gerektiğini aktardı.

Başbakan Erhürman şöyle devam etti:

“Ama o lafın içerisinde başka bir şey vardır. Geçen akşamki programda muhalefetten gelen sorular üzerine protokol denilen şeyin içeriği ile ilgili bile hâlâ belli kesimlerde çok fazla bir algı ve anlayış birliği oluşmadığını fark ettim. Örneğin ‘Protokol imzalanmazsa maaşları dahi ödeyemeyeceğiz’ lafı kendi içinde doğru değildir. Böyle bir şey yoktur. Bu protokol neyle ilgilidir. Bir reformalar olur protokolün içerisinde, aynı protokolün içinde bir de askeri harcamalar için gönderilen hibe bütçe olur. Alt yapı için gönderilen para olur, bir de reel sektör için gönderilen bir para olur. Geçen yıl 100 milyon TL vardı. Sadece doğrudan bütçeye destek ödeneği olarak öngörülen doğrudan cari harcamalar için kullanılabilecek olan. O 100 milyon TL de zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin genel durumu nedeniyle aktarılamayan paralardan bir tanesiydi. 400 milyon TL vardı askeri harcamalar için aktarılması beklenen. Orada 188 milyon TL hâlâ geçen yıldan bu yıla aktarılamamış olan bir para vardır. Dolayısıyla burada o gelmezse maaşlar ödenemeyecek tartışması yoktur. Çünkü maaşlar zaten oradan gelen parayla ödenmiyor. Oradan gelen parayla biz altyapı yatırımlarını ve reel sektöre yaptığımız katkıları ve askerimizin maaşlarını ödüyoruz. Bir de o öngörülen reformlar var ya, o reformlardan bazılarını gerçekleştirirseniz, bunlarla ilgili Reform Destek Ödeneği’nden pay alıyorsunuz.”

Reform Destek Ödeneği’nden en son 2015’te sadece 4 milyon TL’lik katkı alındığına dikkat çeken Erhürman, özellikle yıllarca Maliye Bakanlığı yapan UBP Genel Başkanı Ersin Tatar’a ve “Protokol bir an önce imzalansın” diye feveran edenlere sorusu olduğunu belirtti ve “Siz bu protokolleri bu kadar önemsiyorsunuz? ‘Bunlar olmazsa yaşamsal olarak hayatta kalamayız diyorsunuz’ ama neden imzaladığınız protokolü hayata geçirmiyorsunuz?” diye sordu.

Başbakan Erhürman açıklamasına şu ifadelerle devam etti:

“2016-2018 protokolü niye çok büyük oranda hayata geçmedi? Niye bu protokoldeki reformlar yapılmadı? Hükümete gelir gelmez bu protokolü imzaladınız ama reformlar gerçekleşmedi. Marifet protokolü hızlı imzalamak değil, marifet protokole doğru öngörüleri koymak ve o öngörüleri de hayata geçirmektir.”

Protokolün imzalanma süreci içinde hükümeti oluşturan partilerin, Türkiye’nin veya Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’nin hiçbir ayak sürümesi veya katkı koymaması gibi bir durumun olmadığını daha önce de pek çok kez açıkladığını belirten Başbakan, muhalefetin bu söylediğinin aksinde somut bir bilgi paylaşamadığına dikkat çekti.

“Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hesaplarınız var mı ?” sorusuna cevap veren Başbakan Erhürman, şu şekilde konuştu:

“Bunu siyaset olsun diye söylemiyorum. Türkiye’deki genel durum içerisinde bir istikrar tekrardan sağlanmaya ihtiyaç varken, an itibarıyla Dolar 5.70 TL’yi, Brent Petrol 70 Dolar’ı tekrar görmüşken, 8 ay bekledikten sonra akaryakıtta 13 kuruşluk zammı yapmak zorunda kalmışken ve hâlâ biz atmamız gereken birçok adımı bu süreç nedeniyle atamamışken, eğer birileri gelecek yıl Nisan ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili ‘Ben şimdiden hükümette öyle tavırlar göstereyim ki, hükümeti öyle şekillendireyim ki, burada ittifaklar yapayım ki, Nisan ayında Cumhurbaşkanı ben olayım’ meselesi üzerindeyse, çok açık söylüyorum siyaseti bunlar üzerinde konuşup tartışan insanların bu memlekete sorumluluk duygusunun maalesef ciddi şekilde eksik olduğu kanaatini taşırım.”

Memlekette siyasetin yıllarca okul kaptanlık seçimleri gibi yapıldığını ifade eden Erhürman, “Okul kaptanlık seçimlerinde kazanana kadar herkes birbirini yer. Zannedersiniz ki biri kazandığında dünyayı yerinden oynatacak. Ama ondan sonra bir bakarsınız ki aslında bir yetkisi yoktur o işin. Burada da kaptanlık seçimleri gibi tartışılıyor. Sonucu tartışılmıyor” dedi.

Geçtiğimiz gün Meclis oturumunda Ersin Tatar’ın kendisine “Çok rahatsın” demesini de hatırlatan Başbakan Erhürman, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Hayır, rahat değilim. Şu anlamda rahatım. Ben siyasi ihtirasları olan bir insan değilim. ‘Hangi tilkilerin kuyruklarını birbirine değdirmezsem Cumhurbaşkanı olurum’ gibi şeyler hayatımın hiçbir döneminde umurumda olmadı. Hiç bu makamları önemseyen biri değilim. Ama şu anlamda rahat değilim. Bizim kontrolümüzün tamamen dışında döviz bu kadar yükselirken, bütçede bu kadar açık varken, reform yapmaya çalıştığımızda bu kadar dirençle karşılaşırken ve bunları konuşmamız gerektiği ortamda durmadan bu siyasi manevralar, tilkilerin kuyrukları konuşulmak zorunda kalırken ‘evet’ ben rahat değilim.”

Programda, Güney Kıbrıs’a açılan sınır kapılarında geçişlerin biraz daha kolaylaştırılması halinde, turist gelişinin daha fazla olacağı ve bunun da ülke ekonomisine olumlu katkı yapacağı yönündeki düşüncelerinin belirtilmesi üzerine konuşan Başbakan Tufan Erhürman, hükümetlerinin ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde olduğu ve ayrıca Anastasiadis’in Aplıç Kapısı’nı açma konusunda direttiği bir dönemde ihaleye dahi çıkmadan Aplıç ve Derinya Kapısı’nı açtıklarını söyledi.

Başbakan Erhürman, yine hükümetleri döneminde sınır kapılarında görev yapmak üzere 21 sivil hizmet görevlisi istihdam edildiğini kaydetti.

Güneyle olan sınır kapılarından “Kim geçerse geçsin” denmesi halinde suç örgütlerinin bundan faydalanabileceklerine dikkat çeken Erhürman, şöyle konuştu:

“Bu devlet olma iddiasını mesele haline getirmenizle ilgili değildir. Biz kapıları 2003’te açtık. İş insanlarının ortaklıklarını, çok göremedik. 2003’ten bugüne sosyal, kültürel aktivitelerin hızla artış içinde olduğunu da görmedik. Ama 2003’ten bugüne suç örgütlerinin ortaklıklarını çok net bir şekilde gördük. Şu anda Başbakan olduğum için o bilgilere daha da net ulaşabiliyorum. Dolayısıyla orada ‘Saldım çayıra, mevlam kayıra’ bir sistem oluşturmamız mümkün değildir. Bunu hızlandırmanın yolu oraya daha çok personel almaktı. Elektronik yöntemleri hayata geçirmekti. Bu konularda da girişimleri yaptık. Ama maalesef Kıbrıs Türk halkında hep şöyle bir şey vardır. Ağustosta başlayan bir akış için, Eylül ayında bir çözüm bulabileceğimizi zannediyoruz. Çözüm; Şubat, Mart veya Nisan ayında o personeli oralara yerleştirmenizle mümkün olur.”

Bir vatandaşın “Madem protokolde sorun yoktur. Narenciyede neden ödeme yapılmıyor?” yönündeki sorusuna yanıt veren Başbakan Erhürman, Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü ile narenciyenin birbirini tutan iki uç olmadığını, narenciyenin protokolle ilgisi olmadığını söyledi.

Başbakan Erhürman, başka bir vatandaşın “Bütçe nasıl toplanır? Serdar Denktaş parayı nereden bulur?” yönündeki sorusu üzerine, “Az önce anlattığım şey de tam da budur. İnsanlarımız zannediyor ki hâlâ biz maaşları Türkiye’den gelen parayla ödüyoruz. Çok net rakam veriyorum. 2018 yılında cari bütçeye yani maaşların ödenmesi için kullanılabilecek katkı protokolde sadece 100 milyon TL idi. 2018’de bu katkı da gelmedi. Türkiye’nin iç koşulları nedeniyle bu 100 milyon TL’de gelmedi. Biz 2018 yılı boyunca da bu maaşları ödemedik mi ?” şeklinde konuştu.

Bir soru üzerine Başbakan Erhürman, Ekonomik ve Mali İş Birliği Protokolü’nün maddelerini vatandaşların öğreneceğini söyledi.

Erhürman, “Geçen gece Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın da söylediği gibi, henüz son halini almamış bir metni basınla paylaşmak uluslararası antlaşma imzalama süreçlerinde doğru bir yöntem değildir” ifadelerini kullandı.

Bir vatandaşın sorduğu Milli Park’ın avlanmaya açılması ile ilgili sorusuna ilişkin konuşan Başbakan Erhürman, Milli Park bölgesinin ava kapatılması meselesini ve nerelerin ava kapatıldığı konusunun gerekçeleriyle tartışarak konuşulması gerektiğini dile getirdi.

Konunun İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ın sürekli gündeminde olduğunu ifade eden Başbakan, ilgili çevrelerce görüşülüp konunun muhakkak bir sonuca bağlanacağını açıkladı.

Başbakan Tufan Erhürman, “Her istihdamda sınav yapılıyor mu?” sorusuna şu şekilde yanıt verdi:

“2018 yılı içerisinde bizim yaptığımız kadrolu istihdam sayısı 550 civarındadır. Geçici işçi istihdamı da 55-60 civarındadır. Geçici işçi istihdamı 2017 yılında ise 160’lardadır. Farka bakın. Bizim Geçici işçi istihdamımız 55 civarıdır. Onların ise 2017’de 160’dır. Bizim kadrolu yaptığımız 500’ün üzerindedir. Onların kadrolu yaptığı 200’ün üzerindedir. Kadrolu demek münhalle ve sınavla insan almak demektir. Geçici işçi demek bizden önce her zaman sınavsız ve partizanca işçi almak demekti. Bizim dönemimizle ilgili sorulduğu için söyleyeyim. Örnek olarak Kalkınma Bankası’na sözleşmeli personel alındı. Bugüne kadar hiçbir sınav yapılmamıştı. Biz Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde sınav yaptırdık. Kooperatif Merkez Bankası’nda terfiler veriliyor. Bu ülkede tarihte terfilerin sınavla verildiği görülmedi. DAÜ’ye bu terfilerle ilgili 3 aşamalı sınav yaptırdık. Birinci aşamada İngilizce- genel kültür, 2’nci aşamada bankacılık- yazılım ve 3’üncü aşamada mülakat yapıldı. Bu şekilde terfi verdik. Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu’nun bizim yasalarımızda yeri yoktur. Bakanlar Kurulu kararıyla kuruldu. Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu’na bir ‘Alo’ hattı kurduk ve 4 psikolog aldık. Hepsini de sınavla aldık. Yine Başbakanlık’taki e-devlet yürütme kuruluna bilgisayar yazılımcı aldık. Sınavla aldık. Geçici işçiler bugüne kadar hep olduğu gibi sınavsız alındı.”

Bir izleyicinin gönderdiği “Mademki protokol imzalanmaz niçin artık bu memleket bizim, biz yöneteceğiz, kimseye ihtiyacımız yoktur. Ne Ankara’ya ne de başkasına ihtiyacımız var. Emir talimat yönetilmeye ‘hayır’ demezsiniz” şeklindeki mesaj üzerine Başbakan Erhürman, şöyle konuştu:

“Bizim alt yapı meselesindeki paraya ve reel sektördeki paraya ihtiyacımız vardır. Bu şununla ilgilidir. Bunu çok açık söyleyeceğim. Geçen yıl itibarıyla bilimsel bir çalışma yaptık ve bunu Türkiye’yle de paylaştık. Geçen yıl itibarıyla TL’nin döviz karşısındaki değer kaybının, KKTC ekonomisi içerisinde 750 milyon TL civarında alım gücünde bir eksilme yarattığı gerçeği karşımızdadır. TL döviz karşısında geçen yıl itibarıyla değer kaybetti diye biz oturduğumuz yerde, kendi halkımızın alım gücünden 750 milyon TL kaybettik. Bu böyle olduğu için de TL’yi kullanan Türkiye ile bizim aramızdaki protokolde bu kaybımızın özellikle alt yapı ve reel sektör açısından giderilmesi konusunda bir antlaşmaya ihtiyacımız vardır. Çünkü ben TL kullandığım bir noktada TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesinden dolayı 750 milyon TL kendi alım gücünden kaybediyorsam, o zaman sel felaketinde hasar gören yolları tamir etmem gerekiyor.  Ve yolları tamir etmem için bulacağım para ortadan kayboluyor.”

Üniversite mezunu olup, 2 dil bilen kadın bir CAS çalışanının işe alınmadığı ile ilgili mesajına yanıt veren Başbakan Erhürman, günümüze kadar CAS’tan ayrılmış kişilerden hemen hemen tamamının geçici işçi statüsünde odacı ve benzeri pozisyonlara istihdam edildiklerini söyledi. Erhürman, alınanların tümünün erkek olduğunu da bildirdi.

Bir hukukçunun geçtiğimiz günlerde “Taşınmaz Mal Komisyonu çalışmıyor” dediğinin belirtilmesi üzerine Erhürman, şöyle dedi:

“Taşınmaz Mal Komisyonu’nu 2005 yılında kurduk. Hala ‘Mal Tazmin Komisyonu’ diye gazete manşetleri görülüyor. Bu da bizim memleketin başka bir açıdan ahvalini gösteriyor. Mal Tazmin Komisyonu 2003 yılında kurulmuştu. Onun yerine biz 2005 yılında Taşınmaz Mal Komisyonu’nu kurduk.  Çünkü bu Taşınmaz Mal Komisyonu sadece tazminat ödemez, bazı durumlarda iade de yapar. Biz bu komisyonu kurarken aslında şunu söylemiştik.

Bu komisyon Kıbrıs’ta mülkiyet sorununu çözecek bir komisyon olarak kurulmadı. Bu komisyon çözüme kadarki sürede, Kıbrıs Rum tarafının mülkiyet üzerinde gerek Türkiye gerek KKTC üzerinde kurduğu baskıyı ortadan kaldırmak için kuruldu. Dolayısıyla bu komisyon aracılığıyla Kıbrıs’taki mülkiyet sorununu tamamen çözmek mümkün değildir. Kıbrıs’taki mülkiyet sorunu ancak bir çözüm metniyle çözebilirsiniz. Bu komisyon çok ciddi de çalıştı. Elindeki para oranında ödemeler de yaptı. Birçok başvuran Rum’un tazminatını ödeyip, bunun yerine bu koçanları Türkleştirdi de. Bir iki de küçük iade de yaptı. Ama mesela geçen yıl komisyona ayrılan para 75 milyon TL idi. Bu da deminki 100 milyon TL gibi Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullardan dolayı tam olarak gelemedi. Yarısı geldi.”

Komisyonun devamı için ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde etkili bir iç hukuk yolu olup olmadığının sorgulanması için bir kaynak aktarma ihtiyacı olduğunu ifade eden Başbakan Erhürman, komisyona Türkiye’den aktarılan kaynağın yanından, KKTC’den bir kaynak yaratabilmek için de çalışmalarının olduğunu söyledi.

“Ama şunu bileceğiz ki şu ana kadar başvuranlar ve başvurmaya devam edenlere baktığımızda bu ürettiğimiz kaynak öyle hızla hepsini birden ödememizi sağlayacak bir kaynak değildir” diye konuşan Erhürman, ama yine de KKTC’deki bu yöndeki sistemin, Güney Kıbrıs’taki vasilik sistemine göre daha iyi bir sistem olduğunu açıkladı.

Başbakan Tufan Erhürman, Kıbrıs konusuyla ilgili izleyicilerden gelen soruyu da yanıtladı. Başbakan Erhürman, Rum tarafının hâlâ Kıbrıs sorununu içinden çıkılmaz hale getirme ve zamana oynama düşüncesiyle hareket ettiğini belirtti.

Anastasiadis’in son 10 ay içerisinde ortaya attığı fikirlerin haddi hesabı olmadığına değinen Erhürman, Anastasiadis’in önce ‘Loose Federasyon’, bir süre sonra ‘Desantralize Federasyon’, arada ‘konfederasyon’, ‘iki devletli çözüm’ gibi lafları ortaya attığını anımsattı.

Başbakan Erhürman, Anastasiadis’in geçtiğimiz gün aniden “Dönüşümlü Başbakanlık” diye bir şeyi ortaya attığına dikkat çekti ve Anastasiadis’in bu kadar çok kavramı art arda belli aralıklarla ortaya atıp, uğraştırma yaklaşımı içerisine girdiğini kaydetti.

Anastasiadis’in “Kıbrıslı Türkler in siyasi eşitliği, benim kendi halkıma anlatabileceğim bir şey değildir” görüşünü sürekli bir şekilde söylemesinin, Anastasiadis’in kendi halkına bunu anlatmak konusunda ya yeterince cesaretli olmadığını, ya da istekli olmadığını gösterdiğini anlatan Başbakan, bu şartların sorunun kısa vadede çözümüne yönelik çok fazla beklentinin mümkün olmadığını gösterdiğini belirtti.

Başbakan Tufan Erhürman Kıbrıs konusuyla ilgili açıklamalarına şu şekilde devam etti:

“Mesela ‘Federasyon değil de başka şeyleri konuşalım’ diyenlere, ben de diyorum peki konuşalım. Ama o zaman şunu da anlatmak lazımdır. ‘Federasyonu 50 yıldır görüştük. Olmuyor’. Konfederasyonu hiç görüşmedik. BM çatısı altında iki devletli çözümü de hiç görüşmedik. İki ayrı devlette veya konfederasyonda mülkiyet ve toprak sorunu nasıl çözülecek?  Bunu şunun için söylüyorum. Federasyonda Annan Planı’nı hatırlayalım. Federasyonun bir anayasası vardır. Çünkü federasyonların anayasaları olur, Amerika’da olduğu gibi… O anayasayı referanduma sunarsın. O anayasa içinde mülkiyet sorunu ile ilgili hükümler vardır.  Halk gelir ona oy verir, ‘evet’ dediyse o anayasadaki mülkiyetle ilgili çözüm formülü herkes için bağlayıcı olur. Ama konfederasyonda ve iki ayrı devlette ortak anayasa yoktur. Halk da referandumda o ortak anayasaya ‘evet’ demez. O zaman mülkiyet konusunda herkes kendi malının peşine düşer.”

“Kıbrıs sorunun çözümüyle, tüm sorunlarımız çözülür” sözü ile ilgili görüşlerini belirten Başbakan Erhürman, kendisinin bir an önce Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözüm olsun diye 50 yıldır mücadele veren bir partinin genel başkanı olduğunu hatırlattı.

Bu mücadelenin aynı şekilde devam etmesi gerektiğini düşündüğünü belirten Erhürman, Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı şekilde çözülmesinin ülkede öngörülebilirliğin oluşması anlamını taşıdığı gibi nesillerin kendi hayatlarını ve geleceklerini planlayabilmeleri anlamına da geldiğini ifade etti.

“Kıbrıs sorunu çözülmeden hiç bir şey yapılamaz” veya “Kıbrıs sorununu çözmek için yeterince uğraşmıyorsunuz” söylemlerine katılmadığına vurgu yapan Başbakan Tufan Erhürman, “Çünkü Kıbrıs sorunu çözülmeden hiç bir şey yapılamaz” demek, ışık görmüş tavşan gibi, Anastasiadis siyasi eşitliği kabul etmediği müddetçe donup kalmak demektir” dedi.

Toplum olarak donup kalmak gibi bir lüksleri olmadığının altını çizen Erhürman, “Kıbrıs sorunu çözülmeden hiçbir şey olmaz” diyenlerin, akaryakıt zammından, hastanelerde hizmet olmadığından ve benzeri sorunlarından sürekli şikâyet ettiklerine de değindi.

Başbakan Erhürman, Avrupa Parlamentosu’nda oy kullanacak mısınız sorusuna; “Hayır. Ben 14 aydır Güney Kıbrıs’a da geçmedim zaten” diye cevap verdi.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler