Kıbrıs Türk halkı arasında yapılan bir anket sonucuna göre, Sayın Hocam Tufan Erhürman’ın kitabında aktardığına göre; 2007 yılında Kıbrıs Türk Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (KADEM) yapmış olduğu bir araştırmaya göre, hükümet tercihi ile ilgili bir soruya, halkın; %16’sı mevcut sistem devam etsin, 14.3’ü mevcut sistem korunmalı ama cumhurbaşkanı yetkileri artırılmalı, %35.6’sı ise BAŞKANLIK SİSTEMİne geçilmelidir diye cevap vermiştir (Tufan Erhürman, Çare Başkanlık Sistemi Mi?, Işık Kitabevi Yayınları, Lefkoşa, 2011, sf. 94 dipnot). Yine ayni eserinin “Giriş” kısmında da; Başkanlık Sisteminin KKTC’ye uygun olduğunu ilk dile getirenin birinci Cumhurbaşkanı Denktaş olduğunu, ikinci Cumhurbaşkanı Talat’ın ise, Denktaş’ın cumhurbaşkanlığı döneminde bu sisteme karşı çıkarken, cumhurbaşkanı olduktan sonra, Denktaş’ın daha önce gündeme getirdiği görüşlerde haklılık payı gördüğünü ve artık kendisinin de başkanlık sisteminin KKTC için daha uygun bir hükümet sistemi olduğu düşüncesine katıldığını dile getirmiştir. Siyasi parti başkanlarının önemli bir kısmının son dönemde açıkladıkları görüşlerin de başkanlık sistemine geçiş yönünde olduğunu söylemek mümkündür. CTP Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, başbakan olduğu dönemde, konuyla ilgili açıklamasında, “bu ülkede başbakan olarak açık bir şekilde ifade ediyorum. Hiçbir zaman başkanlık sistemine kesinlikle kapalı değilim” demiştir. Benzer biçimde, dönemin Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Tahsin Ertuğruloğlu, “ben başından beri KKTC’ye başkanlık rejiminin daha uygun bir rejim olduğuna inanan birisiyim”, DP Genel Başkanı Serdar Denktaş da, “kuruluşumuzdan itibaren bu ülkede başkanlık sisteminin daha çalışan, daha denetlenebilir bir sistem olduğunu söyleye gelmekteydik” diyerek başkanlık sistemine geçişi desteklediklerini belirtmektedir. Yapılan kamuoyu yoklamaları ve siyasilerin görüşlerinin sistem yönünde olumlu olması, sistem tartışmalarına başlandıktan sonra sürecin hızla ivme kazanacağı bu vesileyle düşünülebilir. Türkiye’de sistemin kabulü “Diktatörlük” ürküntüleriyle bizden çok daha sancılı seyredecektir. Zaten bu korkunun haklılık payı da AKP tarafından Aralık 2012 tarihinde meclise sunulmuş olan tasarı ile artmış bulunmaktadır. AKP tarafından sunulan bu öneri içerisinde SAF BAŞKANLIKTAN çokça sapmalar bulunmaktadır. Latin Amerika ülkelerinde YAPILMAMASI tavsiye edilenler bu tasarı ile Türkiye’ye dayatılmaktadır. Dikkat edilmediği takdirde içine düşülecek tehlikeden çıkış çok zor olacaktır. Bu SAPMALARI kısaca sıralayacak olursak;
- Üst düzey devlet görevlileri, TBMM’nin uygun bulma ya da onaylama şartı olmaksızın Başkan tarafından atanabilecek.
- Başkan, kanun kuvvetinde kararname çıkarabilecek ve bunlar TBMM denetimine bağlı olmayacak.
- Başkan, gerekli gördüğünde TBMM’ni FESHEDEBİLECEK.
Yukarıdaki özellikler bir başkana hangi ülkede verilirse verilsin, kısa süre içinde kişisel yönetime ve giderek de otoriter bir rejime kapıları açması yeterli olacaktır. Yargının bağımsızlığı sorunu da bu hesaba katıldığında sonucun üzücü olabileceğini sanırım tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır. Gelelim, KKTC’de başkanlık sisteminin uygulanabilirliği meselesine… Kanımca en önemli getirisi, “hesap sorulacak kişinin” tam anlamıyla belli olduğudur. Parlamenter sistemde yapanın yanına kar kaldığı bir durum söz konusudur. Başkanlık sisteminde, yaptıklarından ve yapamadıklarından sorumlu olan, tek bir “sorumlu” mevcuttur. “Parti disiplini” konusu, parti içi demokrasi ile de çelişebilmektedir. Kişilerin bile düşüncelerini açıkça söyleme hakları varken, bir parlamenterin düşüncesini söylemesinin ve hele hele bu yönde oy kullanmasının engellenmesi çağımızda kabul edilebilir bir durum olmamalıdır. Ilımlı siyasi partiler yönündeki adımlar da kolaylıkla atılabilir seviyededir. Arada kesin çizgilerle “ayrık” siyasi ideolojilerin olduğunu kim iddia edebilir ki? Mevcut partilerden hangisi “serbest Pazar ekonomisi” dışında politika yürütmektedir? Başkanlık sistemi sayesinde, milletvekilleri tabiri caiz ise “iş takipçiliği” yapmaktan vaz geçip, gerçek görevleri olan “yasa yapma” ve “denetim” görevlerini yerine getireceklerdir. Yürütmeden sorumlu ve etkili olmadıklarından, sempatizanlarına “iş, aş, kredi” sözü veremeyeceklerdir. Başkan ise tüm bu sorumluluğun altına tek başına girip, bir sonraki seçimde tek suçlu ilan edilebileceğinden çekinik davranma yolunu seçecektir. Kuvvetler ayrımı net ve kesin çizgilerle birbirinden ayrıldığından tam anlamıyla göreve yönelik uzmanlaşma da uygulanabilir olacaktır. Yıllardır bir faydasını görmeyip, gittikçe kokuşan bu sistemi değiştirmenin, kime ne zararı olabilir ki? Parlamenter sistem uygulamalarıyla sabit, iyi değil ise, Başkanlık siteminin kötü olduğunu kim iddia edebilir ki? Peki, çare mi? Hiç tartışmadan bilemeyiz ki! Bu yazı dizimde sadece rutin dışı farklı bir ufuk açmaya çalıştım. Tartışmalıyız!
LED LAMBA İHALESİ İLE İLGİLİ SAYIŞTAYLIĞA VERDİĞİM DİLEKÇE: 3.11.2014 Sayın Osman Korahan, Sayıştay Başkanı Lefkoşa. Sayın Başkan, Sayıştay Başkanlığı olarak sizlerden aşağıda, yayınlanmış olan bir köşe yazısı ile de belirtmiş olduğum, Kıb-Tek’in 120.000 adet “Led Lambalı Armatür” alımı hazırlığı için, bir denetim başlatmanızı ve yanlış olacağı şimdiden belli olan bu SARFİYATI engellemenizi rica etmekteyim. Lütfen bu dilekçemi ayni zamanda da bir ihbar kabul ediniz. Bu konuda; “Sayıştay mali denetim yapmaya yetkili olduğu alanlarda hesap verme sorumluluğu çerçevesinde kamu kaynaklarının verimli, etkin ve tutumlu kullanılıp kullanılmadığını da denetler. Denetim ile ilgili usül ve esaslar Sayıştay tarafından hazırlanacak, Bakanlar Kurulunca onaylanacak ve Resmi Gazete'de yayımlanacak bir tüzükle düzenlenir.” Ayrıca; “Sayıştay denetimine giren daire, kurum ve kuruluşların işlemleri ile ilgili kayıtları, eşya ve malları, işleri ve hizmetleri görevliler veya görevlendireceği bilirkişiler tarafından işlem ve olayın her safhasında incelemeye yetkilidir.” İfadelerinin yer aldığı yasanızdan alacağınız güç ile harekete geçmenizi, vergi veren bir vatandaş olarak, kurumunuzdan talep etmekteyim. Boşa harcanacak olan bu SERVET hepimizindir. Yazımın içerisinde verilen linklerin incelenmesi sonucunda bile bu projenin bilimsel hiçbir veri dikkate alınmadan, yol sınıfları belirlenmeden, TEDAŞ A.Ş.’nin teknik şartnamesi kırpılarak, bazı standart veriler değiştirilerek hazırlanmış olduğu ve bu LED LAMBA’nın dünyada ve Türkiye’de henüz deneme safhasında olduğu rahatlıkla görülebilecektir. Kıb-Tek’in dünyanın kullanımdan kaldırmaya çalıştığı “civalı lamba” kullanmaya devam ettiği ve bunun Türkiye’de kullanımının yasaklandığı bilinmektedir. Bu lamba yerine önerilen başka alternatif bulunmakta ve sadece lamba değişimi sayesinde bile yüksek bir tasarruf oranı sağlanabileceğine göre, neden denenmemiş ve hakkında ayrıntılı bir “bilimsel sonuca” varılmamış teknoloji kullanılacaktır? Bu bağlamda sorulacak sorular çoğaltılabilir. 12/2006 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Yasası altında, bu konu ile ilgili harekete geçip geçemeyeceğiniz, geçecekseniz ne zaman geçeceğiniz ve geçemeyecekseniz neden geçemeyeceğinizin tarafıma bildirilmesini, yasal süresi içerisinde talep etmekteyim. Saygılarımla, Cenk Diler. KK.No: 117722 Cep Tel.: Gelibolu Bölgesi 12.Sokak No: 3/C Lefkoşa EK: 1.1.2014 tarihli, içerisinde ayrıntı ve link bulunan, Detay Gazetesi’nde yayınlanan köşe yazım. [review]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.