Yakın Doğu Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Şevki Kıralp’ın “Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği: Bir Lider, Siyaseti ve Ötekileri” başlıklı kitabı, Mağusa’da Khora Kitapevi’nde tanıtıldı.
Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü'nden verilen bilgiye göre, Heterotopia Yayınları’ndan çıkan, önsözünü Kıbrıs Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Niyazi Kızılyürek’in yazdığı, kapak tasarımını Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Fatoş Miralay’ın hazırladığı kitabın tanıtım etkinliğinde moderatörlüğü Khora Kitapevi adına Münür Rahvancıoğlu yaptı. Konuşmacılar Niyazi Kızılyürek ile kitabın yazarı Şevki Kıralp oldu.
“Makarios Kıbrıs’ta Son Sözü Rum Halkının Söylemesinden Yanaydı”
Kitabını tanıtırken konuşan Yakın Doğu Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Şevki Kıralp, Makarios’un Kıbrıslı Türkleri 1974’e kadar sıradan bir azınlık olarak gördüğünü ve iki toplumun eşit siyasal statüde olmasından rahatsız olduğunu, bunu Kıbrıslı Türklerin haddinden fazla hak elde etmesi olarak yorumladığını ifade etti. 1950’li yıllarda Enosis için Self-Determinasyon talebinde bulunan Makarios’un, adada “Rum çoğunluğun sözü geçmelidir” yaklaşımıyla hareket ettiğini söyleyen Kıralp sözlerini şöyle sürdürdü: “Makarios 1960 Cumhuriyeti kurulduğu zaman devletin iki toplumlu bir güç-paylaşımı ilkesine dayanmasından rahatsızdı. Kıbrıs’ta son sözü Rum halkının söylemesinden yanaydı. 1963 yılında anayasayı değiştirmeye çalışmasının sebeplerinden biri buydu. 1968 yılında başlayan barış sürecinde Kıbrıs Türk tarafı veto haklarının sınırlandırılmasını kabul etti, ancak Türk bölgeleri için yerel yönetim özerkliği talep etti. Başpiskopos yerel yönetimde özerklik fikrine şiddetle karşı çıktı ve 1974’e kadar görüşmeler bir çözüm üretemedi. Makarios bunun yanında Yunan hükümetlerinin Kıbrıs siyasetine müdahale etmesinden de rahatsızdı. Onlara da Kıbrıs’ta son sözü Rum halkının söyleyeceğini ifade ediyordu. Yunan hükümetleri ise Makarios’un Atina’yı dinlememesinden rahatsızdı. Sadece Yunan Cuntası değil, sivil hükümetler de Makarios’un Atina karşısındaki tavrını tepkiyle karşılıyordu. Atina-Makarios kavgaları 15 Temmuz 1974 darbesine kadar devam etti’”.
“Makarios Din İle Siyaset Arasında Gidip Geldi”
Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Kıbrıs Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Niyazi Kızılyürek, Başpiskopos Makarios’un Helen-Ortodoks değerleriyle ve Bizans gelenekleriyle bezenmiş bir dünya görüşüne sahip olduğunu, bundan dolayı da siyasi kariyeri boyunca Kilise ile Siyaset arasında kaldığını ifade etti. Kızılyürek daha sonra şu açıklamayı yaptı: “Makarios Enosis’i Helen-Ortodoks değerlerini yüceltmek için benimsemişti. Yunanistan’ı Enosis’i desteklemeye zorlamak için EOKA’nın kurulmasını sağladı. Bir yandan İngiltere, bir yandan Türkiye öte yandansa Kıbrıslı Türklerin Enosis’e karşı olması ve Yunanistan’ın bile Enosis’i desteklemekte zorlanması, Makarios’u bir süreliğine bağımsızlığı benimsemeye razı etti. Fakat Makarios Zürih-Londra anlaşmalarını imzaladığı için uzun bir süre vicdan azabı çekti. 1961’den itibaren yeniden Enosis’e sarıldı. Akritas örgütünü kurdu ve yeniden Enosis için çalışmaya başladı. Aslında, 1963’te Makarios’un anayasayı değiştirmeye çalışmasına Atina da karşıydı. Makarios’un düşünsel dünyasında Helen-Ortodoks Yunanistan imajı ile reel siyaseti mistik idealizmden ayırma özelliğine sahip Yunan hükümetlerinin tavırları birbirleriyle örtüşmüyordu. Yunanistan karşısında hayal kırıklığı yaşadıkça Helenizm’e sırt çevirmeye başladı. En nihayet, Kıbrıslı Türklerin ortaklığını sınırlayan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir tür Rum ulus-devleti haline getirmeyi amaçlayan yeni bir siyaset benimsedi ve Enosis’ten uzaklaştı”.
“Makarios Solcu Değildi, Ama Siyaseti Solcularla Örtüşüyordu”
Kitap tanıtımı etkinliğine katılan dinleyicilerin soruları üzerine, Kıralp ve Kızılyürek, Makarios’un gerek Kıbrıs’taki, gerekse dış ülkelerdeki solculardan destek aldığını ancak kendisinin sol bir dünya görüşüne sahip olmadığını belirtti. Kıralp şunları kaydetti: “Makarios 1961’de Kıbrıs’ı Bağlantısızlar’a üye yaptı çünkü Kıbrıs’ın geleceğini NATO çerçevesinde tasarlamak demek, Türkiye’nin rızası olmayan hiç bir değişikliğin hayata geçmemesi demekti. Makarios bunu görünce siyasetinde bazı değişikliklere gitti ve içeride AKEL’in, dışarıda Bağlantısızlar, Üçüncü Dünya ve SSCB’nin desteğini aldı. Yoksa kendisi sol siyaseti benimsemiş değildi. Ayrıca, Kıbrıs Rum solunun liderleri ve yayın organları Yunan Cuntasına ağır ithamlarda bulunurken Makarios bu söylemleri baskı altına alacak hiçbir adım atmıyordu. Çünkü kendisi de Atina’ya tepkiliydi ve kendisinin söylemek isteyip de söyleyemediklerini Kıbrıs Rum solu söylüyordu. Öte yandan, Makarios’un Kıbrıs’taki üslerden U-2 uçaklarının uçmasına ve ABD’nin adada iletişim tesisleri kurmasına göz yumduğunun hatırlatan Kızılyürek şu şekilde konuştu: “ABD’nin sorunu Makarios değildi. ABD’nin istediği Türkiye ile Yunanistan’ın iyi geçinmesiydi ve buna engel çıkaran temel unsur Kıbrıs Sorunuydu. Doğu bloğu ve Bağlantısızlar Makarios’u anti-Emperyalist bir lider olarak görseler de, Matarios Batı karşıtı bir kültüre sahip değildi. Ayrıca, solcuları hiçbir önemli göreve getirmemişti. ABD Başkanı Nixon’u ziyaret ettiği zaman da, Kıbrıs’taki Komünistleri önemli görevlere atamamakla övünmüştü”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.