Yaşadığımız orman yangınları ülkece hepimizi derinden etkiledi. Birçoğumuz kendimizi üzgün, çaresiz ve savunmasız hissediyor, ağlıyor, kendimizi kötü hissediyoruz. Peki bu yaşadıklarımız normal mi? Psikolojik Danışman Dilşah Özcan konu hakkında bilgi verdi.
Dünya üzerinde küresel ısınmayla birlikte sıkça gündeme gelen yangınlar, öngörülemeyen doğal afetleri… Yangınlar kişiyi en beklemediği anda savunmasızca vuran, müdahale sırasında çaresizlik duygularını yoğun yaşatan, çoğu zaman kişileri yenilgiye uğratan doğa olayları arasında yer alıyor. Bu kadar belirsizliğin ve kaybın yaşandığı bir ortamda, yangınlara maruz kalan, müdahale eden ya da olayları dışarıdan izleyen bireylerde fiziksel ve psikolojik birçok sorun oluşturuyor.
İnsanların huzur bulduğu, nefes aldığı, rahatlayıp kendini güvende hissetmek için gittiği ormanların yanışı, oradaki binlerce hayvanın kaybı, insanların ölmesi, yaralanması, mallarını yitirmesi gibi pek çok örseleyici olay herkes için şok edici ve yıkıcı bir etkiye sahip oldu.
İnsan beyni ve bedeni açısından şok edici bu etki sonucunda bireylerde travma sonrası stres tepkileri ortaya çıkabilmektedir. Bu etkilerden ilki istenmeden akla gelen düşünce ve görüntülerdir. Bu görüntüler kişinin kontrolünde olmayarak, tekrarlayıcı ve şiddeti tıpkı ilk günkü gibi etki yaratan zorlayıcı tepkilerdir.
Bu anlarda kişi sık sık olayın en korkunç ve sıkıntı verici görüntülerini yeniden yaşamakta, böylece travmatik olayı tekrar tekrar deneyimlemektedir. Olayla ilgili her türlü, koku, ses, işittikleri şeyler, ilk günkü sıcaklığında gün yüzüne çıkmaktadır. Bu semptomların ortaya çıkması travma anını hatırlatan küçük tetikleyicilerle olmaktadır.
Örneğin ocakta yanan alev, kırılan bir kalemin sesi, gibi çok basit ipuçları bile bireyi travmatik ana yeniden götürebilir. Bu aşırı uyarılma karşısında insan bedeni de pek çok fizyolojik tepki vermektedir.
Bu belirtilere hızlı kalp atışı, iştah kaybı ya da iştahın artması, uykusuzluk, konsantrasyon sorunları, öfkeli-gergin ruh hali, ellerin ve vücudun terlemesi sayılabilir. Kişi kendisini sürekli bir tehlikeye maruz kalıyormuş gibi hissetmesi, yaşadığı bu zorluklarla ilgili kaçınma davranışları sergileyerek bedensel ve ruhsal olarak yorması sonucunda oluşan kaygının çıktılarıdır.
Yaşanılanların ağırlığı ve kayıpların büyüklüğü; olaylardan etkilenmiş kişilerde derin keder ve üzüntü duygularının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kayıplardan sonra bu duyguları hissetmek, ağlamak son derece doğal değerlendirilmektedir.
Bu eylemler kişide rahatlama yaratırken aynı zamanda kişinin çevresel kaynaklardan, sevdiği, güvendiği kişilerden yardım almak için sağlıklı tepkiler verdiğini ifade ediyor. Ancak derin elem duygusu uzun süre hissedildiğinde depresyona, kişinin işlevselliğinin bozulmasına neden olabiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.