Geçen hafta , Lefkoşa’da hepimizi saygıya davet eden bir eylem vardı.
Ancak ne yazık ki, insanlık adına yapılan bu eylem, insanlık dışı bir başka eylemin gölgesinde kaldı.
KKTC’de motosiklet ve bisiklet tutkunu gençler, insanları, insana saygı duymaya çağırıp, “artık kimse ölmesin” diye eylem yaparken, belki de aynı saatlerde, İstanbul Beyoğlu’nda, insanlıktan çıkmış ya da çıkarılmış başka bir genç, kendisiyle birlikte, suçsuz insanları öldürdü.
Aslında ne kadar tezat iki olay gibi gözüküyor değil mi?
Oysa her ikisinin özünde de aynı şey yatıyor.
Sevgi.
Bir taraf içindeki insan sevgisiyle, ölümlere isyan ederken.
Diğer taraf, sevgisizliğinin kurbanı olup ölüm saçıyor.
Her iki tarafta da özne, insan hayatı.
Bir tarafta, çevreden saygı görmedikleri için ölen gençler var.
Diğer tarafta insan hayatına saygı göstermeyen bir gencin saçtığı ölüm var.
Elbette ki, her iki olayda da çözüm eğitimde.
Ancak, eğitim aldığımız ve bu konularda bilince sahip olduğumuz halde kaçımız, saygıyı davranışa dönüştürebilmişiz?
Dürüstçe konuşursak, kaçımız, motosiklet ya da bisikleti araç sınıfına koyuyoruz.
Hani direksiyon başına geçtiğimizde, yolun tek hakimi oluyoruz ya, işte o zamanlarda, yolda gördüğümüz bir bisikletliyi ya da bir motosikletliyi , kaçımız, o yolda, araba kullanan kadar hak sahibi görüyor?
Yoksa olaya, onlar her buldukları aradan geçebilirler mantığıyla mı bakıyoruz?
Gerçi bu şekilde davranılmasında, motosiklet ya da bisiklet sürücülerinin de suçu yok değil hani.
Hepsi, profesyonel ya da bilinçli sürücüler değil ki.
Hız tutkunu, kendi tabirleriyle “asfaltı ağlatan” motosikletli mi ararsınız,
Kural tanımayan, her an bir kazaya sebep olabilecek fast food yada paket servisi dağıtıcısı motosiklet sürücüsü mü ararsınız,
Bisikletine bindikten sonra, “saldım çayıra, Mevlam kayıra” hesabı, dünyadan bi haber yol alan bisikletli mi ararsınız.
Ne ararsanız var yollarda.
Bir de bunlara, yolları sadece kendisine ait gören, bisikleti ve motosikleti, araç yerine koymayan hatta, kendisi bile uyması gereken kurallara uymayan otomobil sürücülerini koyarsanız, alın size, trafik cehennemi.
Alın size, kazaya ve ölüme davetiye.
Elbette gönül ister ki, ayrı bir bisiklet yolu olsun.
Ancak, doğru dürüst yollarımız yokken, yollara düzgün ışıklandırma bile yapılmazken, ayrı ayrı yollar istemek, lüks olmaktan çok, soruna çözüm bulmaktan kaçmak olur.
O yüzden, var olan şartlarda olsun, herkes, bir birine saygı duymak zorunda.
Evet gençler!
Tüm sürücüler, sizi görmeli ve sizin de bu yollarda hak sahibi olduğunuzu bilmeli.
Sizin hayatınıza saygı duymalı.
Ancak, siz de kendi hayatınıza saygı duyun ki, ölümler olmasın.
Daha dün, yolda giderken iki motosikletli yada motorlu, ismine her ne deniyorsa, biri sağımdan diğeri solumdan, adeta bir birleri ile dalaşarak geçip gittiler.
Arabalar arasında zigzag çizip, kendi hayatlarını da, başkalarının hayatlarını da tehlikeye attılar.
Kaldı ki, hızlarını tahmin etmek de mümkün değildi.
Zaman zaman neredeyse yan yatacak pozisyonda gittikleri yolda, bir kendilerini gördüm bir de kaldırdıkları tozu.
Bu kazaya davetiye değil midir?
Evet gençler!
Ben kendi adıma, sizlerin yollardaki hakkınıza saygı duymaya devam edeceğime söz veriyorum.
Peki ya siz?
Siz kendi hayatınıza saygı duyacağınıza söz veriyor musunuz?
Sadece bir arkadaşınızı kaybettiğinizde duyduğunuz acıyla değil de, her zaman kendinizi önemseyecek misiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.