Milliyet muhabiri Sefa Karahasan’la yaptığı görüşmede ilginç mi ilginç, bilgiç mi bilgiç tespitlerde bulunan bizim Başbakan Hüseyin Özgürgün’e göre UBP-DP hükümeti tarafından Türkiye’den gelenlere vatandaşlık verilmesini eleştirmek (daha doğrusu, cevizcinin çuvalından dağıtır misali habure habure vatandaşlık dağıtılmasını eleştirmek) Rum politikalarına hizmet etmekmiş ve Türkiye düşmanlığıymış…
Bir zamanlar revaçta olan ama en revaçta olduğu zamanlarda en ateşli kullanıcılarının bile bugün “hade be ordan, kimi kandırırsınız, savaştan sonraki ganimetçi haramiler devrinde Ruma sövmekle Türkiye’yi övmek Rumun ganimetini yemekle aynı şeydi, o dönem çoktan kapandı” diyerek tersiyle güldüğü bu açıklamaların şimdiki Başbakan tarafından tekrar hortlatılmasına güler misiniz, ağlar mısınız!!!
1960’da Rum ve Türk nüfus oranı 7 Rum’a 3 Türk’müş de bugün bu rakam 8’e 2 olmuş…
Acınacak haldeyiz, acınacak!
Bitmişiz tükenmişiz de haberimiz yok!
Rum tarafının nüfusu vatandaş olmayanlarla birlikte 1 milyona yaklaştı, Başbakan’ın hesabına göre de bu hesapla KKTC’nin şu anki nüfusu 200 bin olmalı…
KKTC’de kayıtlı seçmen sayısı ise 180 bini çoktan geçti ama!
Son birbuçuk senede verilen vatandaşlıklarla da bu sayı rahatlıkla 190 bini geçmiş, hatta 200 bine dayanmıştır, peki seçmen olmayıp da KKTC vatandaşı olanlar nerde, KKTC vatandaşlarının çocuklar nerede, ki okuldaki öğrenci sayısına bakıldığında çocukların sayısı en az 50 bindir!!!
Bu nasıl bir hesap, nasıl bir kitap!
Bugün KKTC’nin nüfusu gerçekten nedir, bilen yok!
Bir bakanın açıklamasına göre en az 600-650 bin!
Cep telefonu kullanıcısı sayısına ve en azından ekmek tüketici sayısına, ve hatta günlük olarak yollarda kullanılan araç sayısına bakarsanız en iyimser tahmindir, bu tahmin.
Sorma gir hanına döndürülen ülkenin bugünkü nüfusunu biliyorsa, buyursun Başbakan açıklasın, ondan sonra konuşsun, dinleyelim...
Birbuçuk senede 11 bine yakın vatandaş yapılmasının ve daha da yapılacak olmasının, gelecek seçime kadar da bu gidişle en az bir bu kadar vatandaş yapılmasının mantığı nedir, bilen yok, çünkü dünyanın hiçbir yerinde böylesine körlemesine vatandaşlık dağıtan bir memleket, bir hükümet daha yok, olmayacak da!
Başbakan cevizcinin çuvalından vatandaşlık dağıtılmasının eleştirilmesini Rum’a hizmet ve Türkiye düşmanlığı olarak görüyorken, Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş daha insaflı davranıyor, insani meseleymiş diyor…
Mevcut olan insanların, vatandaşların en temel ihtiyaçları olan eğitim, sağlık, ulaşım gibi insani meselelerini bir tamam hallettiydiniz de kaldıydı bunların üzerine 11 bin kişi daha ekleyesiniz, ve hatta, bu rakamın 30 binlere kadar ulaşacağını dillendiresiniz, hedef de koyasınız…
Öyle Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst’ün mandırasının yolunu halletmekle, çocuklarımızı yollarda trafik canavarlarının insafına terketmekle, devletin kıyılarına köşelerine ahbaplerınızı, çavuşlarınızı yerleştirmekle, sabah tanışıp, akşam tanışığınızı vatandaş yapmakla olmuyor bu işler!
Ve dahası, 20 seneyi aşkındır bu memlekette insan gibi yaşayan ve vatandaşlık alamayanlar da soruyor, hükümetin keyfine ve rant hesaplarına göre torpil geçilenler vatandaşlık vermek midir marifet!!
Gerçekten vatandaşlık hakkı olanlar da haklı olarak adalet bunun neresinde diye isyanları oynuyorlar.
Bu arada, muhterem İçişleri Bakanı Kutlu Evren de vatandaşlık verilenlere vatandaşlık belgesini bizzat takdim ediyormuş, seçim zamanı kimin tarafından kendilerine vatandaşlık verildiğini hatırlatmayı da ihmal etmiyormuş!!!
Bu “taze” vatandaşların bazıları da tabi tabi efendim diyormuş, ama kapıyı dışarı çıktıktan sonra “günü gelince görürsünüz gününüzü” demeyi de ihmal etmiyorlarmış!!!
Hele bir tanesinin söylediğini buradan yazarsam, kendisi hariç, okuyanlar gülmekten çatır çatır çatlayacak, ancak kendisi başka türlü çatlayacaktır…
Şimdi çatlamasa da, sandıkta boyunun ölçüsünü alınca görür dünyanın kaç bucak olduğunu ve kimin kimi nasıl hatırladığını…
Devamla, Rum tarafında da vatandaşlık veriliyormuş da, hatta satılıyormuş da, kimse bunun için ağzını açmıyormuş diyor, Sn. Başbakan!
Belli ki değil dünyadan, yanındaki komşusunda olanlarda haberi bile yok!
Hariçten gazel okumak doğrusu çok ama çok hoşmuş!
Rum tarafında yabancı nüfus vatandaş nüfusunun 18%ine gelince, Rum tarafında isyanlar çıktı, Rum hükümeti bırakın vatandaşlık vermeyi, Rum tarafına gelip de bir şekilde yerleşmek, çalışmak isteyenlere bile binbir zorluk çıkarmaya, kapıdan döndürmeye başladı…
Hangisi sorma gir hanı, Rum tarafı mı, yoksa KKTC mi?…
Kim ne derse desin, ne idüğü belirsiz, sadece iktidar koltuklarında oturanların rantına hizmet eden bir devlet düzeninde (düzensizliğinde) sorma gir hanına dönen memleket her türlü pisliğin, rezilliğin, yolsuzluğun, soysuzluğun, düzensizliğin her köşede fink attığı bir yer haline geldi ve bunun da tek sebebi hesapsız kitapsız bir şekilde bu küçüçük toprak parçasına ucuz hesaplarla yığılan ithal nüfusdur ve buna çanak tutanlardır!!!
Belli ki Sn. Başbakan’ın ve yardımcısı Denktaş’ın, hatta Meclis’deki milletvekillerinin de güvenlik ve adli konulardan da pek haberi yok, Lefkoşa’daki mahkeme binalarının yanından da pek geçmiyorlar, ülkede işlenen envai tür suçun kökeninin nerden, kimlerden geldiğini de bilmiyor, pek ilgilenmiyorlar…
Tecavüzler, hırsızlıklar, uyuşturucu, cinayetler, kavgalar, mafia bozuntuları, trafik kaosu, eğitimdeki kaos, devletin birçok işlevini yitirmiş olması, Türkiye’deki cemaatlerin, tarikatların ayak takımının burada da örümcek ağlarını ördükleri, polisin ve güvenlik güçlerinin bütün bu rezillikler karşısında yetersiz kalması, hatta ve hatta, adalet sisteminin de giderek daha kör daha topal hale gelmesi, bütün bu rezillikler hiç ama hiç umurlarında değil..
Hatta ve hatta, polisin, güvenlik kuvvetlerinin ve adalet sisteminin altyapısının güçlendirilmemesinin, özellikle gelen giden iktidarlar tarafından bu konuların hep ötelenmesinin altında yatan tek sebep de bu kurumlar tarafından gün gele kendilerinden hesap sorulma korkusudur…
Amma ve lakin, suç oranlarına baktığınızda ortaya çıkan sonuç da tam bir felakettir, ülkede işlenen envai tür suçların sorumlusunun nerdeyse 99% oranında ithal nüfus olduğunu ortadadır…
Peki, sayısını bilmediğin ve en iyimser tahminle 600 binin üzerinde olan nüfusa hergün yeni nüfus eklendiğinde bunların yaratacağı adli sorunları, güvenlik sorunlarını, devlet yükünü ve temel ihtiyaçları da hesaba katmadığınızı anladık… Yoksa tek derdiniz seçimde “taze” nüfus sayesinde bir kez daha koltuğu kurtarmak mıdır???
Koltuğu kurtarma derdine düşmekte haklısınız ama, artık kendi seçmeniniz de size zırnık güven duymuyor ve seçim sandığında hesabınızı göreceği günü bekliyor, herhalde bunun da farkındasınızdır ki cevizcinin çuvalından vatandaş yapmaya ve kendi seçmeninizden size oy vermeyeceği artık garanti olanların yerine devşirme seçmen aktarmaya devam ediyorsunuz…
Sandığa geldiğinizde ve bugüne kadar yaptıklarınızın bedeli size, başkası tarafından değil, kendi seçmeniniz olan UBP ve DP seçmeni tarafından ödettirildiğinde, ve keza, “taze seçmenlerin” size pek faydası olmadığını gördüğünüzde, iğneyi kendinize, çuvaldızı da başkasına
batırmayı ihmal etmeyin, günü geldiğinde “too late” olacak…
Bir devleti yönetenlerin devlet adamlığı anlayışı sadece ranta ve hamasete odaklanırsa, olacak olan da budur…
Alın size benden bir Rum propagandası!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.