Bir kadın ve bir kız çocuğu kapkara çarşafa bürünmüş ve yanlarındaki bir adamla herkesin görebileceği ve herkesin kullandığı bir alanda yürüyorlar.
KKTC’nin alışık olmadığı bir manzara olduğu için de gazetecinin birisi bu manzarayı resimleyip yayınlıyor.
Sonrasında kadının kocası gazeteciden şikayetçi oluyor ve gazeteci de “özel hayatın gizliliği” ihlalinden göz altına alınıyor.
Bu durum KKTC’nin geleceği açısından her yönü ile çok vahim bir durum.
Birincisi çok farkında olmadık ama geçenlerde sessiz sedasız çok önemli bir yasa geçirildi.
Artık KKTC’de her hangi bir “cemaate” (ki bu çok esnek bir tanım) yönelik kitap, broşür, dergi ve ya yazı yazmak suç sayılacak.
İşte bu gazetecinin göz altına alınması da geçirilen bu yasa ile medyaya göz dağı verilmektir.
Yani, özellikle AKP’nin KKTC’de de “benim istemediğim, hoşuma gitmeyen, halkı bilinçlendirip uyandıran yazılar yazamazsınız, bilgilenmek ve aydınlanmak için kitap okuyamazsınız “ dediği bir yasadır bu.
Diğer yandan bir yasa daha çıkarıldı ,” Özel hayatın gizliliği”
İsmine baktığınız zaman ne kadar demokratik ne kadar insan haklarına uygun bir yasa değil mi?
Ancak isimlerden ve içeriklerden çok yasaların kullanış amaçları ve kullanma biçimleri önemli.
Zira burada da erki rahatsız eden konular “özel hayat” sayılıp susturma politikası çok rahat uygulanabilir.
Tıpkı çarşaflı kadın fotoğrafında olduğu gibi.
Oysa bu resim kamuya açık bir alanda ve zaten herkesin kişileri bizzat gördüğü bir yerde çekilmiş.
Tabi ki insanların tercihleri konu edilmemeli ve korunmalı.
Ancak burada maksat önemli.
Çünkü savunulduğu gibi bir kadının dini tercihi değil, İslamiyet ve din kullanılarak yayılmak istenen Arap kültürünün belirtisidir.
Çünkü son dönemde Türkiye’de başlayıp KKTC’ye de sıçrayan kültür Din ve inançla alakalı değil sadece Arap kültürünü yaymakla alakalıdır.
Yoksa İslamiyet’in yayıldığı dönemin modacısı da Gabrielle Bonheur Chanel miydi ki çarşaf, peçe ya da türban modelleri çizip İslami kıyafetin şeklini belirledi?
Çölün ortasında deniz mi vardı da, Müslüman kadınların denize nasıl girecekleri tarif edilip haşema üretildi?
O dönemde cep telefonu mu vardı ki günah mı sevap mı olduğuna karar verildi?
O dönemde daha icat edilmemiş şeyler hakkında bu gün şekil çizmek ne kadar doğru?
İnanç sömürücüleri kendi işlerine geldiği gibi kural koyuyor, bazıları da özgürlük adı altında bu kuralları savunuyor.
Okumayan, araştırmayan ve okuduğunu anlamayan bir yığın insan akıl yürütmek yerine konulan “kurallara” mutlak biat etmeyi İslamiyet ya da inanç sayıyor.
Oysaki İslamiyet NİYET dinidir, ŞEKİL dini değildir.
Kadının üzerindeki kıyafetin şekliyle değil, kıyafetin içindeki insanın niyetinin önemi vardır.
Canlılara zarar verip vermemek önemlidir.
Bu gün kara çarşaflarla, günahla ya da vaat edilen cennetteki hurilerle, insanları dizayn etme çabası, şekilci din ise siyasallaşmış ve hurafelerle insanların uyuşturulduğu yapay bir inanç sömürüsüdür.
Çarşaf v.s yi "inanç özgürlüğü" diye savunmak siyasal İslam'a hizmet ederek, O'nu meşrulaştırarak gerçek inançlı kişilere saygısızlık etmektir.
Hepsinden öte, İslam Dininin kullanılarak siyasal hale getirilip insanların uyuşturulmasında kullanılmasına hizmet etmektir.
O yüzden bu gün yaşanan olay bir özgürlük değil, tam aksine toplumu karanlığa sürükleyecek bir zihniyetin başlangıcıdır.
İnanç Allah ile insan arasındadır. Ne reklama ne de başkalarının hayatını etkilemeye izin vermez.
Lütfen bir özgürlük savunulacak diye binlerin özgürlüğünü göz ardı etmeyelim.
Zira İslamiyette zorlama olmadığı gibi, her bir bireyin hakkı önemsenir.
Onu bu şekilde yasaklara ve zorlamaya sokan insanlardır.
Kaldı ki özgürlük demek saygı demektir.
Kadınlar kapatılmaya zorlanıyorsa ve buna da erkeklerin cinsel iç dürtüleri sebep oluyorsa buna özgürlük denemez çünkü bu bir köleliktir.
Bu kadın kendisi gidip şikayet edecek kadar özgür değilse ve şikayete bile kocası karar veriyorsa, bunu savunmak kadının haklarına saygısızlıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.