Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte Kıbrıs görüşmelerinin en öncelikli olduğu dönemde İç politikada da vizyonu gereği yapması veya sonuçlandırması gereken konular da vardı.
Bunların bazıları Ombustman atanması,Amme hizmetleri komisyonunun teşkili ile ilgili yasa değişikliği,YÖDAK’daki sıkıntılar nedeniyle yapması gerekenler olarak sıralayabiliriz.
Akıncı attığı her adımın arkasından yükselen seslerden rahatsız olmak
istemeyen ve bu konuda azami gayret gösteren bir yönetici profili olduğunu yıllarca Lefkoşa Belediye başkanlığı döneminden itibaren kendine şiar edinmiş bir yöneticidir.
İşte bu nedenle hep aldığı kararın doğruluğuna önce kendisinin şaibesiz şekilde inanması gerekir.
Bu konularda ilk uygulaması Ombustaman seçimi oldu. Boş bir makamdı ve ataması için sadece seçim yapması gerekmekteydi. Öyle da oldu en uygun adayı seçtiğine inandığı noktada atamayı gerçekleştirdi.
Doğru seçim olması nedeniyle hala daha kamuoyu yoklamalarında en güvenilir makam olarak yerini almaktadır.
Fakat ne yazık ki bu güvenilir makamın raporlarını ciddiye alıp gereğini yapacak meclis aritmetiği mevcut değildir. Raporları aynen Sayıştay raporları gibi muhtemelken raflarda kalacaktır. Fakat bu konuda suçlanmayacak makamlar atayan Cumhurbaşkanı ile birlikte atanan Ombustman olmayacaktır.
İkinci girişimi ilk kez bakanlar kuruluna başkanlık yaparak Başbakana sunduğu Kamu hizmetleri komisyonu yasası olmuştur.Yasa değiştiği zaman bu kuruma yapması gereken atamaları yapabileceğini da bakanlar kurulunun bilgisine getirmiştir.
Toplantı çıkışı Başbakan’ın yaptığı açklama ilginçti ‘’Akıncı bize TDP’nin hazırladığı yasayı getirdi. Hâlbuki bizim da bu konuda hazırladığımız yasa var’’
Ne yazık ki bu konuda hükümet ne Akıncı’nın sunduğu yasayı ne de kendi hazırladığını iddia ettiği yasayı yasallaştırmamıştır. Artık böyle bir yasa da bu meclis aritmetiği ile çıkmaz.
Üçüncü konu başta sendikaların şikayetci olduğu YÖDAK başkanının görevden alınması isteği.
Bu konuda sendikaların neredeyse muhtıra niteliği taşıyan talep yazılarını ciddiye almış ancak hukuki prosedürlerin tamamlanmasına kadar da duruşunu ortaya koymuştur.
Atadığı bir yöneticiyi görevden almak kolay fakat haklı bir şekilde hiçbir hukuki sonuca sebep olmayacak bir görevden alma olmaması konusunda gerekli hassasiyeti göstermiştir.
Sonuç itibarı ile önce savcılıktan başlayarak daha sonra ombustman ve sonunda ombustmanın talebi ile bağımsız bir hukukçunun raporunu talep ederek süreci tamamlamıştır.
Bu süreç uzun sürmüş olabilir ancak artık alınan kararın hiçbir şaibesi kalmamıştır. Herkes bu karara saygı duymak durumundadır.
Bu konuda Akıncı’nın ikinci büyük başarısı Atanan YÖDAK başkanıdır. Kurumun yassına bağlı olarak başkanın Prof.etiketine sahip olması gerekmektedir. Bundan önce ülkemizdeki Üniversitelerde görev yapan Prof.’lar arasından bu atamalar yapılmaktaydı.Kurul ise Üniversitelerin görevlendirdiği birer temsilciden oluşmaktadır. Nitekim her atama sonrası o Prof.’un geldiği üniversite konusunda spekülatif yazılar ve yorumlar yapılmaktaydı.
İşte ilk kez Kıbrıslı fakat yurt dışında görev yapan ve Türkiye Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurumu Danışma ve Eğitim Komisyonu Başkanlığı görevini yürüten bir hoca.YÖDAK başkanı olarak atanmıştır.
Bir taşta iki kuş hem Ülkedeki Üniversitelerden bağımsız hem de yurt dışında yaşayan beyinlerden birini ülkeye kazandırmak.
Tebrikler Akıncı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.