İstanbul’a Atatürk Hava Limanı’na kaç kez gittiğimin sayısını bilemiyorum. Bombanın patladığı mekanda defalarca bulundum. Üstelik televizyondan, ajanslardan hatta sosyal medyadan görüntüleri seyrederken dehşete düştüm.
Artık İstanbul’a her gidişimde terörün akıttığı kanın üzerine basarak yürümek zorunda kalacağımı düşündüm. Patlama haberi sonrasında ilk olarak Ercan – İstanbul uçaklarının kalkış ve varış saatlerine baktım.
Aklıma orada olma ihtimalim veya orada bulunduğum saatlerde de patlama olasılığının endişesi geldi.
Derken Ercan Havalimanı’ndaki görevli arkadaşlarımla görüştüm. Kıbrıslı yolcuların bu yaşanan olaydan bir zarar görüp görmediğini tespit etmeye çalıştım.
Havaalanındaki panik görüntülerini, kaçışmaları seyrederken eşim aklıma geldi. Sanki oradaymışız ve sanki kaçıyor veya patlama sonrasında biryerlere saklanmış bekliyormuşuz gibi hayal ettim bizi.
Derken Türkiye’de medyaya gelen yayın yasağı ile haber kanallarının geyik muhabbetine döndüğü bir ortamda, yine sağlıklı bilgiyi Atlanta’dan, Londra’dan hatta Doha’dan almaya başladım.
Tüm dünyanın gözü kulağı İstanbul’daydı. Türkiye kanallarının yarışma, film ve benzeri yayınlar yaptığı bir ortamda CNN International, BBC World ve El Cezire’nin haberlerinden detaylara ulaşmaya çalıştım.
Facebook’tan arka arkaya uyarılar ve yer bildirimleri geliyordu. Mesajlarda, patlama anında İstanbul dolaylarındaki dostlarım “güvende olduklarını” bildiriyorlardı.
Olay yerinde Türkiye medyasından arkadaşlarım kısa sürede gitmiş hatta sosyal medyadan paylaşımlara başlamışlardı.
Açıkçası çok korktum.
Kilometrelerce uzakta, sevdiklerime bir şey olmasından korktum. Sonrasında “ben de orada olabilirdim” endişesi beni korkuttu. Saatler ilerledikçe ölü sayısı arttı ve arttı. Ben bu satırları yazarken resmi rakamlar 41 kişinin yaşamını kaybettiği yönündeydi.
Türkiye bir kez daha teröre teslim oldu.
İşin bencilce yanı belki ama o 41 kişinin hiçbirini tanımadığıma sevindim. Diğer yandan onların ailelerini düşündüm ve hüzünlendim.
Gazeteci olmanın dezavantajlarını dün gün boyunca yaşadım.
Ajanslardan gelen parçalanmış cesetler, panik havası, ölümün kokusu, sesi, rengi dünkü gündemimdi.
Şimdi bundan sonrası için yalnızca temenniler var. Bundan sonrası için terörün sonlanmasının, huzurun tesis edilmesinin ötesinde bir şey ümit edemiyoruz.
Bir de hayattayız ya en azından kendimiz ve sevenlerimiz için o yetiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.