Türkiye’de yayınlanan ve en çok satan aylık dergiler arasındaki yerini koruyan usta gazeteci Mete Akyol’un yönetimindeki Bütün Dünya dergisinin sürekli yazarlarından Nuray Bartoschek uzun zamandır sayfalarımıza konuk olmamıştı..Derginin nisan sayısında yer alan “Bir Vardılar ,Şimdi Yok Oldular..” başlıklı hoş yazısı bu haftamızın öyküsünü oluşturdu.. Aynı zamanda İngilizce öğretmeni de olan Nuray Hoca’ nın yazıya uyan gene hoş bir fotoğrafı da sayfamızı süslüyor…Selam olsun Güzel Kıbrıs’ tan ,Sayın Bartoschek’in yaşadığı güzel Akdeniz kasabası Fethiye ‘ye de…
“Uzun zamandır işsizim” diye yakındı Pinokyo. “Artık çocuklar benim yalanlarımı duymak istemiyorlar çünkü dünya burnu uzamayan usta yalancılarla ve onlara inanan etten kemikten kuklalarla doldu neredeyse. Zaten benim yalanlarım, insanların yalanları karşısında öylesine masum kaldı ki, burnum bile uzamıyor artık! Burnu uzamayan, insanlardan daha iyi yalanlar söyleyemeyen bir kukla ne işe yarar ki? “
Rapunzel, sırma saçlarını arkaya savurup, teselli için elini Pinokyo’nun omzuna koydu. “Haklısın Pinokyo kardeş, seni çok iyi anlıyorum ama inan bana yalnız değilsin. Ben de uzun zamandır sıkıntıdan patlıyorum. Benim masalım hiç kimseye inandırıcı gelmiyor çünkü artık öyle sevdalar yok. Erkeklerin kadınları saçlarından tutup yerden yere vurduğu, şiddet uyguladığı, hatta öldürdüğü bir dünyada kim sevgilisiyle birlikte olabilmek için saçlarını ip gibi kuleden aşağı sarkıtan bir kızın masalını dinlemek ister ki? “
“Siz sadece kendinizi düşünmek zorundasınız, ya ben ne yapayım?” diye sordu Ali Baba. “Ne denli düşünürsek düşünelim, yaptığımız hiçbir soygun planıyla insanların önüne geçemiyoruz. Dünya usta haramilerle dolu olunca insanlar artık hırsızlıkları kanıksadılar. Çocuklar Ali Baba ve Kırk Haramiler masalını ilginç bulmuyor. Bizim öykümüz artık sıradan, sıkıcı bir masal.”
Kurbağayı öperek onu prense dönüştüren genç kız gözlerinden yaşlar süzülerek “Bizim masalımızın en romantik masallardan biri olduğuna inandım yıllar yılı ama şimdi … Şimdi kızların öptüğü prensler hızla kurbağaya dönüşürken kim inanır ki bana? “ diye sızlandı.
Ferhat bir yanına, Şirin diğer yanına oturarak teselli etmeye çalıştılar onu. Ferhat “Üzülme lütfen güzel kız. “ dedi. “Bak, bizde unutulanlar arasındayız. Ben Şirin’im için dağları deldim, artık dağları delmeye gerek yok ama bizimki gibi duygusal aşklarda yok denecek denli az olunca bizi hiç kimse tanımıyor. Aşklar, sevgiler üçüncü, bilemedin beşinci tartışmada son buluyor. Öyle kırk yıl bir yastıkta kocamak diye bir şey yok. “
Yanında sevimli keçisiyle küçük bir kız yaklaştı yanlarına. “Ben de sizin yanınıza oturabilir miyim?” diye sordu. “Uzun zamandır o denli yalnızım ki…” Hemen yer açtılar küçük kıza. O da tanıttı kendisini. “Heidi, benim adım” dedi. “Keçimle birlikte yemyeşil kırlarda, bayırlarda yaşıyorduk biz ve çocuklar mutlulukla okuyorlardı bizim masalımızı. Oysa artık yeşil alanlar giderek azaldığı gibi, çocuklar sokağa bile çıkmaz oldular. Okullar olmasa sanırsınız bu gezegende hiç çocuk yaşamıyor! Hepsi dört duvarla çevrili evlerinde, hayata bilgisayar pencerelerinden bakarak yaşıyorlar. “
Tom ve Jerry aynı anda “Ah, sorma seni en iyi biz anlarız küçük kız” dediler. Bizim masumane birbirimizi kovalamacamızla hiç kimse ilgilenmiyor artık. Bir kedinin fareyi yakalamaya çalışması ne ki? Çocuklar ellerindeki o modern oyuncaklarıyla insanları öldürüyor, dünyaları yok ediyorlar. Yalnızca biz değil , geçmiş zamanların tüm sevimli çizgi film kahramanları da en az masal kahramanları denli yalnız ve unutulmuş durumda ne yazık ki.”
Masalların ve çizgi filmlerin unutulmaz kahramanları birbirlerini avutmaya çalışırlarken, uzakta bir köşede başında tacıyla yalnız oturan yaşlı bir adam ilgilerini çekti. Ona “Hey sen, tek başına oturan yaşlı adam, neden yalnızsın ? Gel, sen de katıl aramıza” dediler.
Yaşlı adam usulca “Ben utanıyorum “ diye kekeledi. “ Çıplağımda… “
Kurbağa prens hemen koşup pelerinini yaşlı adama verdi.
Yaşlı adam pelerine sarılarak diğer masal kahramanlarının yanına geldi. “Şey, kusura bakmayın, terzimin bir oyununa geldim de..” dedi.
Masal kahramanları hep bir ağızdan “ Çıplak kral !” diye bağırdılar. “Evet “ dedi “Çıplak Kralım ben. “
“İyi ama senin gerçekten çok ilginç bir masalın var, sen neden yalnız kaldın ki?” diye sordular.
Çıplak Kral, hüzünle gülümsedi. “Sizler gördüğünüz için beni hala ilginç buluyorsunuz. Oysa şimdi dünya çıplak krallarla dolu ama insanlar görmeyi unuttular. Bakıyorlar ama görmüyorlar. Onlar görmeyi öğreninceye ve “Kral Çıplak!” diye bağırıncaya dek, ben de burada sizlerle bekleyebilir miyim?”
Gökten üç elma düştü. Biri bu hikayeyi yazanın başına, diğeri bu hikayeyi okuyanın başına, üçüncüsü de bu hikayeyi okuyup, düşünüp, paylaşanların başına. “
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.