Hayatıma dokunan, bende iz bırakan en sevdiklerimden olan bir büyüğüm geçen gün çok güzel bir çift laf etti bana;
“Hayat kitaplarda yazıldığı gibi değil, yaşayarak öğrenir insan, yaşayarak kendi çıkış yolunu bulursun...Sen kendin bunu ancak bulur ve yaşarsın...”dedi...
Bunu çok düşündüm sonra...
Vakit harcayarak okuduğumuz yüzlerce kişisel gelişim kitaplarını çöpe atmak değil de, kendi hayatımızla ilgili duyguları, düşünceleri kısacası her ne varsa yine kendimiz hissedip karar vereceğiz sanırım.
Aklıma Mevlana’nın sözleri geldi;
“Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin. Geçer dediklerimi geçirdim, biter dediklerimi bitirdim. Nefret ettiklerimi sildim, artık yeter dedim. Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana. Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz…”
Kimsenin başka bir kimse için ahkam kesmesi, ya da onların doğruları, onların yanlışları ile hayatını şekillendirmesine veya bir insan için duygu ve düşüncelerini değiştirmesini ne kadar doğru veya sağlıklı bir karar olabilir ki?...
Öğreniyorum...Öğreniyoruz... Ve öğreneceğiz...
Oldum değil, ne olacağım demeli insan...Her insanın bir hikayesi var, öyle ya da böyle...
Birgün geriye dönüp baktığınızda nasıl bir hayat yaşadım demek isterdiniz? Sanırım esas olay bu galiba...
Bunu niçin yapalım biliyor musunuz?
Ertelediklerimiz için...Keşkelerimiz için...Pişmanlık duyuyorsak, duyduklarımız için...
En azından bundan sonraki günlerimizde, içimizde ukte kalmadan neyi istiyorsak, nasıl hissediyorsak öyle yapalım ve yaşayalım.
Bu düşünce ile ben mesela yıllardır uzak kaldığım tenis kortlarına döndüm. Ertelediklerimdendi..Ne güzel özlemişim anlatamam...O kadar iyi geldi ki bana. Hayatıma bu vesile ile tekrar girmiş oldu.
Şimdilik çok uzun bir liste yok önümde, neyi es geçtiysem hepsini yapacağım. Ertelediğim, ihmal ettiğim...Ve neyi de yaşamak istiyorsam onu da dibine kadar yaşayacağım. Bu yüzden artık çok iyi anlıyorum insanların bize göre ani olan verdikleri kararlarını...
Demek ki o noktaya geldiğinizde bazılarına göre radikal olan kararları verebiliyorsunuz. Sıfır noktası gibi birşey bu...
Benim için önemli olmayan, herşeye ve herkese boşvermeyi öğrendim. Hem de bu yaşımda...Bu kendim için verdiğim en güzel ellinci yaş değeri, hediyesi oldu...Şiddetle tavsiye ederim.
Bu demek değildir ki sürekli pembe gözlükler ile dolaşıyorum; şu an veya başka bir an beni üzen kötü şeyler olabilir, berbat hissedebilirim...Kıbrıs tabiri ile, “haspa çıkarsın” ya da “ziligurti çıkarasın” deyip aynaya bakıyorum, rujum çıkmış mı, çıktıysa tazeleyim diye...Meğer benim yaptığım bu hareketler ve tavırlar, son günlerin çok satanlar kitabı olan Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatını okumadan bildiğimdenmiş...
Hayatıma dokunan, bende iz bırakan en sevdiklerimden olan bir büyüğüm geçen gün çok güzel bir çift laf etti bana;
“Hayat kitaplarda yazıldığı gibi değil, yaşayarak öğrenir insan, yaşayarak kendi çıkış yolunu bulursun...Sen kendin bunu ancak bulur ve yaşarsın...”dedi...
Nihayet kedi olalı bir fare tutabildim dermişim...
Ne olursa olsun, sizin havanız yerinde olsun diyerek yazımı bitiriyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.