Biyologlar Derneği, ülkede yaşanan yangınların ‘‘doğal bir felaket’’ değil, doğayı hiçe sayan ve gerekli tedbirleri almayan anlayışın sonucu olduğunu, binlerce bitki ve hayvanın yanarak can verdiği yangınlarda ülkeyi yönetenlerin ‘‘can kaybı yok’’ şeklindeki açıklamalarının “doğayı dikkate almayan” siyaset anlayışın itirafı olduğunu ileri sürdü.
Dernek Başkanı Hasan Sarpten yaptığı yazılı açıklamada, aralarında Kıbrıs’ın bin yıllık en eski canlıları anıt zeytin ağaçları da bulunan çok sayıda can kaybı yaşandığını söyleyerek, “Üstelik, bunların telafisi de söz konusu değildir. Buna karşın, yine bakanların ‘‘yaraları saracağız’’ söylemi de içi boş hamasi söylemlerden öte bir şey değildir. 2006 yılından beri yasalarla devletin koruması altında olan anıt zeytin ağaçlarını koruyamayan hükümet yetkililerinin bunların yerine fidan dikerek yaraları saracağını düşünmek olanaksızdır” dedi.
Yangınla birlikte kül olan anıt ağaçların korunmasından sorumlu olan Turizm ve Çevre Bakanı’nın ise sadece ‘‘üzüldüğünü’’ söyleyerek hiçbir sorumluluk almadığını savunan Sarpten, şöyle devam etti:
“Sabotajdan dolayı suçu olanlar kadar, ihmali bulunan yetki sahibi sorumlular da suçludur. En başta da yangına karşı gerekli hazırlıkları yapmayan Tarım Bakanı ve tarihi zeytin ağaçlarını koruyamayan Turizm ve Çevre Bakanı sorumludur. Bir an önce bunu kabul etmeli ve özür dileyerek istifa etmelidirler.”
Aşırı iklim olaylarının gerçekleşme sıkılığında yaşanan artışın “Kıbrıslıların” geleceğini tehdit ettiğine dikkat çeken Sarpten, “Bir ada ülkesi olarak kendi küçük sorunlarımızla boğuşurken bizi bekleyen büyük tehlikeyi kaçıncıdır görmezden gelmekteyiz. Kalkınma adı altında özellikle Annan Planı sonrası dönemde Kıbrıs’ın kuzeyinde doğayı sömürme üzerine kurulu ekonomik faaliyetler ne yazık ki bizleri geri dönüşümü olanaksız bir noktaya getirmiştir. Tüm dünyayı etkileyen iklim değişikliğinin en yıkıcı etkilerinin göründüğü bir coğrafyada bulunan ülkemizde böyle bir sorun yokmuş gibi davranmak felaketlere felaket ekliyor” dedi.
Yöneticilerin doğayı hiçe sayarak aldığı kararların bedelinin hep birlikte ödendiğini ileri süren Sarpten, şöyle devam etti:
“İklim olaylarındaki değişikliği dikkate almayan ve ekolojik kaygılar taşımayan alışıldık yönetim anlayışları artık son bulmalıdır. Eğer gerekli adımlar atılmazsa, kışları seller ve yazları yangınlar artarak devam edecektir. Bu durum karşısında da toplum olarak aciz kalmamız kaçınılmaz olacaktır.
Sıcakların bir anda aşırı artmasıyla birlikte ülkenin dört bir yanında son üç günde meydana gelen yangınların yarattığı tahribat bunun en basit göstergesidir.”
Bakanların ‘‘yaraları saracağız’’ söyleminin de içi boş hamasi söylemlerden öte bir şey olmadığını savunan Sarpten, “2006 yılından beri yasalarla devletin koruması altında olan anıt zeytin ağaçlarını koruyamayan hükümet yetkililerinin, bunların yerine fidan dikerek yaraları saracağını düşünmek olanaksızdır” dedi.
Sarpten şöyle devam etti:
“Elbette, yangınlarda sabotaj ihtimali de mevcuttur. Gerek sabotaj, gerek farklı bir nedenle olsun önemli olan yangınların çıkması değildir. Daha önemlisi, yangın ihtimaline karşı emniyet şeritlerinin temizlenmesi, yangın kuvvet ekiplerinin oluşturulması, erken uyarı ve erken müdahale imkanlarının artırılmasıydı. Ne var ki, bunların hiçbiri yapılmamıştır. Buna karşın, bunları yapmaktan sorumlu bakan yangın alanında elinde bir dal ile basına poz vermeyi tercih etmiştir. Yangınla birlikte kül olan anıt ağaçların korunmasından sorumlu olan çevre bakanı ise sadece ‘‘üzüldüğünü’’ söyleyerek hiçbir sorumluluk almamıştır. Sabotajdan dolayı suçu olanlar kadar, ihmali bulunan yetki sahibi sorumlular da suçludur. En başta da yangına karşı gerekli hazırlıkları yapmayan Tarım Bakanı ve tarihi zeytin ağaçlarını koruyamayan Çevre Bakanı sorumludur. Bir an önce bunu kabul etmeli ve özür dileyerek istifa etmelidirler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.