Üzerinden çok zaman geçmedi. Geçtiğimiz haftaydı. Meteoroloji üç günlük yağış raporu vermişti ama havalar o günlerde yazı aratmayacak kadar sıcak ve günlük güneşlikti ki verilen bilgi pek inandırıcı gelmemişti. Meteoroloji zaman zaman yanılabilirdi ama bu sefer yanılmamıştı ki kış, yaza ulaşmaya perende alan baharı sabote edercesine araya girmiş ve ertelediği mevsim özelliklerini sağanak yağmurlarıyla hatırlatmıştı. Aniden bastıran sağanakla yollar, sokaklar adeta göle dönüşüp hayatı olumsuz yönde etkilerken geçmişte yaşanan facia boyutundaki sel baskınlarını; ayaklarım sulara gömülü yürürken bu memleketin şanssızlığını; gelmiş geçmiş iktidarların acizliğini hatırlamamak mümkün değildi. Yağmur!.. Sesiyle, gök gürlemeleriyle, toprağın müjdesi olan yağmur… Hele bu kurak adada özlenmesi gereken yağmur… Ne yazık ki sel baskınlarından, dere yataklarının taşmasından, kanalizasyon sorunlarından dolayı vermesi muhtemel zararlarla korkulacak hale geldi.
O yağmurlu günlerin birinde Güzelyurt’ta gitmem gerekiyordu.Malûm!.. Nisan ayıydı ve belediyenin aldığı emlâk vergisini ödemem gerekirdi. Vatandaş olmanın gereklerinden biri de buydu. Vatandaş görevini yapmalıydı her zaman yoksa suçlu olurdu, ceza öderdi. Ben görevimi yapıyordum ama ne tezattır ki belediye yapmıyordu. Yollar adeta göle dönmüştü. O kadar ki yürüyebilmek için paçaları sıvamak ve ayakkabıların içine su dolacağını göze almak gerekirdi. Öyle de yaptım ama bu bana üç günlük hastalığa mal oldu. Ne yapalım vatan için canımız feda!.. Yeter ki iktidarlar baki kalsın, çok yaşasın!...
Biz vatandaş olarak da bozulduk galiba. Eeee!… Körle yatan şaşı kalkarmış diye boşuna dememişler. Öyle idare, böyle vatandaş… Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. Aldığı bir haberle acele Lefkoşa’ya gitmesi gerekiyormuş. Belli ki iyi bir haber değilmiş aldığı. Otuz yıldır araba kullanıyorum başıma böyle bir iş gelmedi diye hayıflanarak anlatıyor arkadaşım. Yola çıkmış ama yanlışlıkla gidiş yolu yerine dönüş yoluna girmiş. İnsanlık hali. Herkesin başına gelebilir. Demek ki kafası karışmış ve bir hata yapmış. Yolların boş oluşu da yanıltmış olabilir beni diyor arkadaşım. Daha birkaç metre gitmiş ki yanlış yolda olduğunu anlamış ve ilk gördüğü ara yoldan dönmek için işaretini vermiş ama magandanın biri taa uzaktan bunu fark etmiş ve nerdeyse hızını yüzeli km. ye çıkararak gelmiş ve arkadaşımın girmeye çalıştığı ara yolun önünü keserek adeta bir barikat oluşturmuş; onun geriye dönebilmesini engellemiş. Arkadaşım izah etmeye çalışıyor, yanlışlıkla girdiğini ve dönmeye çalıştığını söylüyor ve ara yola girmesi için arabasını çekmesini rica ediyormuş ama dinleyen kim?... O, Israrla cep telefonuyla arkadaşımın resmini çekmeye çalışıyor ve gerekli görüntüyü alamadığı için işi daha da uzatıyor yolu engellemeye devam ediyormuş. Bu arada yol da boş kalacak değil ya!.. Uzaktan gelen arabalar da oraya birikmiş. Adam hâlâ ısrarlı… Yolu açmıyor, Sanki cinayet işlemiş, uyuşturucuyla yakalanmış veya hırsızlık yapmış birini yakalamış ve bir zafer kazanmış gibi bağırıyor ve resim almaya devam ediyor. Neticede oraya biriken arabadakilerin ısrarıyla yolu açıyor. Arkadaşım bu olaydan bu o kadar korkup tedirgin oluyor ki gideceği yere gitmekten vazgeçip eli ayağı titreyerek gerisin geriye evine dönüyor.
Hangisi suçu diye düşünüyorum. Yanlış yola girip sadece birkaç metre gittikten sonra hatalı olduğunu anlayıp dönmeye çalışan mı? Yoksa yolu tıkayan, izdihama sebep olan ve geriye dönülmesine izin vermeyen mi? Ya o anda bir kaza meydana gelseydi bunun sorumlusu hangisi olurdu? Hatalı giriş yapan mı, macera merakıyla ortalığı birbirine katan mı?
Anlattığım belki de basit bir olay ama toplum olarak ne kadar yozlaştığımıza, insani ilişkilerimizin ne denli bozulduğuna ve empati yoksunluğumuza örnek bir olay. Biz karşımızdakini anlamak yerine suçlamayı seviyoruz galiba. Elimize küçücük bir fırsat geçtiği anda; birinin basit bir hatasını gördüğümüz anda kendimizin de ayni duruma düşebileceğini düşünmeyecek ve onu zor durumlara düşürmekten zevk alacak kadar sadist mi olduk artık?
Yazımdaki kullandığım “biz” lerin yerine “bazılarımız” demem daha doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü aramızda yine de sağduyulu, iyi niyetli, erdemli, insan gibi insanlar mevcut. Dilerim bu gurupta olanlar çoğunlukta olsun.
BİZ BU HALE DE Mİ GELDİK?..
- 21:21 - Sami Özuslu: Üstel hükümeti bugünkü eylemde verilen mesajı yine anlayamadı
- 21:14 - Başbakanlık: Hayat pahalılığı uygulamasının ortadan kaldırılması söz konusu değil
- 20:18 - Harmancı: Cumhurbaşkanlığı seçimi, Kıbrıslı Türkler için göz ardı edilemeyecek bir eşik noktasıdır
- 20:18 - Yatarken telefonla uğraşmak uyku sağlığını olumsuz etkiliyor
- 20:17 - Büyük bir kıvılcım, dinamizm ve enerji ile doğan sürükleyici bir güç!
- 20:15 - Tufan Erhürman, sendikaların direnişini selamladı
- 20:13 - Sendikalar yarın da örgütlü işyerlerinde greve devam edecek
- 19:17 - Bilim insanları insan düşüncesinin hızını ölçtüler: Şaşırtan sonuçlar
- 18:14 - İnsanlığın Güneş'e en yakın olduğu mesafe rekoru kırıldı
- 17:10 - PGM: Yeni yılda da 24 saat kesintisiz görevde olacağız
- 17:09 - TCMB 22 ay sonra faiz indirimine gitti
- 15:10 - Tam 34 kilogram... En çok yağış o bölgeye düştü!
- 14:47 - Yer Lefkoşa: Sarhoş olup kavga ettiler!
- 14:12 - Hüseyin Ulu'nun ölümü... Araç sürücüsü teminatla serbest...
- 13:59 - Özersay: Fransız uçaklarının hava sahamızı ihlali provokasyondur
- Atatürk'ün ilk kez yayınlanan fotoğrafları
- Atatürk’ün az bilinen fotoğrafları
- Beş bin yıllık problem: İyi karpuz nasıl seçilir
- Karpuz kilo yapar mı?
12345678
Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Detay Kıbrıs | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 392 444 79 79 - +90 533 851 38 51 Faks : haber@detaykibris.com
Tel : +90 392 444 79 79 - +90 533 851 38 51 Faks : haber@detaykibris.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.