Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Başkanlık Ofisi Müdürü Petros Dimitriu haftalık Simerini’ye verdiği geniş mülakatta, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs sorununda sözünü ettiği B planı, Güven Yaratıcı Önlemler, Enerji bağlamlı üçlü işbirlikleri ve Türkiye ve NATO üyeliğiyle ilgili soruları da cevaplandırdı.
“Başkan Kıbrıs sorununda B planından söz ederken ne kast ediyor” sorusuna karşılık, müzakerelerin son müzakere turunda varılan noktadan olduğu gibi dış gelişmelerden de etkilenebilecek dinamik ve gelişen bir prosedür olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Dimitriu “bütün bunlar bir lideri düşündürmezse vahlar olsun” dedi, özetle şöyle devam etti:
“Başkan Anastasiadis’in söylediği de budur, herhangi bir B planı düşüncesi değil. Ülkemiz liderliği karşı karşıya kalabileceğimiz herhangi bir senaryodaki tepki noktalarına şimdiden hazırlanmazsa vay halimize. Başkan, aktif vatandaş olarak bu müzakere prosedürünün başarısızlık olasılığını; ertesi günün ne olacağı, başarısızlık olması halinde yeni bir müzakere prosedürünün başlangıç noktasının ne olacağını düşünüp kaygılandığını söyledi. Bu elbette Kıbrıs sorununun yalnız iki bölgeli iki toplumlu federasyon temelinde değil, bize garantiler ve müdahale hakları ile hassasiyetlerimize yanıt veren toprak düzenlemeleriyle ilgili net ifadeler kazandıran Crans Montana’da kaldığı yerden devam ederek çözümüne ilişkin hedefimizin ortadan kalktığı anlamına gelmez. Sayın Lute’un referans şartlarının bu çerçevede belirlenmesini istiyoruz.”
“GYÖ’LER İLETİŞİM KÖPRÜLERİNİN VE TEMASIN CANLI TUTULMASI İÇİN”
Dimitriu “Kıbrıs sorununda referans şartları ve Guterres Çerçevesi’nin izahı beklenirken yeni Güven Yaratıcı Önlemler’in (GYÖ) maksadının ne olduğu” sorusuna “iletişim köprülerinin ve iki toplum arasındaki temasın canlı tutulması” cevabını verdi.
“Maraş’ın iadesi” gibi diğer GYÖ’ler dururken yeni GYÖ’lerde anlaşma yapıldığı hatırlatıldığında ise “koşamıyor olman, yürüyemeyeceğin anlamına gelmez” diyen Petros Dimitriu, tercihlerini hangi GYÖ’nün tercih edileceği noktasında değil “durumu canlı mı tutacağız yoksa gömecek miyiz” noktasında yaptıklarını anlattı, bu GYÖ’lerin mantığının Kıbrıs sorununun özünün yerine geçmek değil, sadece iki toplum arasında köprü vazifesi görmek olduğunu da ekledi.
Dimitriu’ya “Glafkos” yatağındaki keşiften sonra Rum Yönetimi Başkanlığı’nın, enerji planlamalarında hangi istikamete yönelmekte olduğu ve terminal inşaatının stratejik hedef olmaya devam edip etmediği de soruldu. Rum yönetimin ana isteğinin güç katsayılarını, büyüklüğünü ve ülkenin olanakları ile karşılaştığı meydan okumaları anlamak olduğuna işaret eden Dimitriu, enerji planlarının güvenliğini sağlayacak enerji şirketlerinin cezp edilmesi ilkesini benimsediklerini, henüz ruhsatlandırılmamış parseller için de aynı temel öncelikleri bulunduğunu söyledi. Dimitriu 7’nci parsele sondaj ruhsatı verilmesi konusundaki müzakerelerin son aşamasına girmekte olduğunu da söyledi. Doğal gaz sıvılaştırma terminali kurulmasının çok maliyetli bir proje olduğunu, şirketlerin bütün sondajların sonuçlarını inceledikten sonra karar vereceklerini, kendilerinin de siyasi-ekonomik açıdan en avantajlı istifade formülünü bulmak için sürekli değişmekte olan verileri incelediklerini anlattı.
“BORU HATTININ TÜRKİYE’DEN GEÇMESİNİN ŞARTI ÇÖZÜMDÜR AMA BU, ÇÖZÜM OLURSA HER HALÜKARDA TÜRKİYE’DEN GEÇECEK ANLAMINA GELMİYOR”
Türkiye üzerinden boru hattı ihtimali sorulduğunda ise “Türkiye üzerinden olası boru hattının ana şartının Kıbrıs sorununun çözümü olduğunu her zaman söyledik. Bu elbette çözüm olursa boru hattı her halükarda Türkiye’den geçecek anlamına gelmiyor” diyen Dimitriu, Türkiye’nin “Doğu Akdeniz havzasındaki geriye kalan ülkelerle arasındaki ilişkilere bakıldığında, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Türkiye’nin en büyük sorunu olarak görmüyorum” dedi.
Rum yönetiminin bölgedeki diğer ülkelerle yaptığı işbirliklerinin, Türkiye’nin gerek MEB gerek toprağa dair meydan okumalarını hayata geçirmesi halinde yatıştırıcı olarak işe yarayıp yaramayacağı sorusuna karşılık “bu işbirliklerinin Türkiye’yi dışlama maksatlı olmadığını” savundu, şöyle devam etti: “sorunuza gelecek olursak, işbirliklerinin derinleştirilmesi enerji planlarımızın metodik şekilde düşük tonlarda uygulanmasının Ankara’nın bütün meydan okumalarına karşı caydırıcı olacağına inanıyorum.”
“Bölgesel işbirlikleriyle birlikte karşılıklı savunma yardımı da ileri götürülmesi gerekmez miydi” sorusu üzerine ise “Kıbrıs’ın Fransa, ABD, İsrail, Mısır ve hatta Ürdün ile çıkarlarını bağdaştıran iyi bir işbirliği caydırıcı bir unsurdur. Sadece uçak gemileri veya savaş uçakları caydırıcı güç olmaz” cevabını verdi.
NATO’YA ÜYELİK
Dimitriu “NATO’ya üyelik olasılığı araştırılacak mı?” sorusuna karşılık “mesele olasılığın olup olmadığı değil. Mesele, bunu başarma olanaklarının neler olduğudur. Unutmayalım ki bu aşamada NATO ile ilişkileri krizden geçiyor olsa bile Türkiye Kuzey Atlantik Paktı’nın ciddi bir ortağıdır. Ancak bu dönemde, ajandayı hangi düzeyde açabileceğimizi ve çıkarımızı ve hedeflerimize ulaşma kabiliyetimizi artıracakları seçmemiz gerekir” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.