Kıbrıs’ta yine normal olmayan şeyler oluyor ve yine normalmiş gibi “es” geçiliyor.
Nedeni ise kafalara yerleştirilen “Türkiye ne isterse o olur” algısı.
Oysa olay hiç de öyle değil.
Türkiye’nin her istediği KKTC’deki siyasilerin çıkar uğruna Türkiye siyasilerinin her isteğini koşulsuz kabul etmesinden dolayı oluyor.
Misal Sn. Kudret Özersay gizli gizli Anastasiadis ile görüşmeler yapıyor.
Bunu da Türkiye hükümetinin isteği doğrultusunda yapıyor.
Çünkü Cumhurbaşkanı olmak istiyor.
Oysa son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sn. Kudret Özersay %21.17 oy alarak ikinci tura dahi kalmayı başaramamıştı.
Hem de yanında gerçekten şeffaflığa ve dürüst siyasete inanan ve Sn. Özersay’ın gerçek niyetini o günlerde göremeyen, bu gün ise yanında olmayan binlerce pırıl pırıl gencin oyunu aldığı halde %21. 17 de kalmıştı.
Seçimi boykot eden ve bu gün Özersay mı,Akıncı mı? diye sorulsa tereddütsüz Akıncı diyecek olan %40 oranında sandığa gitmeyen seçmene rağmen ikinci turda sandığa giden halkın %60.4 oyunu alan Sn. Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanı olmuştu.
TC yetkilileri bu durumdan memnun olmasa da halkın istediği olmuştu.
Yani halka istediğini yaptıramadı.
Hükümetin kurulmasında da başarılı olamadı ancak o dönem için bunu çok da önemsemedi.
Ne de olsa hükümet içerisinde isteklerini kabul ettirecek siyasi çoktu.
Gerçi birkaç direnen siyasi dışında hükümet her istenileni yerine getiriyordu ve yerine getirilmeyenler de “para gelmez” tehditi ile hallediliyordu ama büyük bir sorun vardı ve bu sorunu giderecek bir zayıf halkaya ihtiyaç vardı.
Evet Temmuz sonunda AİHM de Maraş Davası görülecekti, muhtemelen de Türkiye tekrar büyük bir tazminata mahkum edilecekti.
Ayrıca Rum kesimi federasyon istemiyordu ama reddeden taraf olmak istemiyor ve bunu Türk tarafına yaptırmak istiyorlardı.
Çözümü ya da federasyonu neden istesinler ki?
Federasyon istedikleri dönemde garantörlerinin üye olmadığı hiçbir yere üye olamıyorlardı ve dünya tarafından sorun olarak görülüyorlardı.
Oysa şimdi Tansu Çiller sayesinde AB’ye üye oldular. Türkiye bile Kıbrıs’ın resmi yönetiminin Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu kabul etti.
Tüm dünya ile her konuda ilişkileri resmi olarak üst düzeyde. Halkı dünyayla kucaklaşmış durumda.
Kuzeyde kalan mal ve mülke gelince, uluslararası hukuka göre o malların gerçek sahibi olduklarını ve önünde sonunda o malları alacaklarını biliyorlar.
Alana kadar da Türkiye’den bu mallar için tazminat ödenmeye devam edileceğinin bilincindeler.
Neden sahip olduklarını paylaşsınlar ki?
Neden bir federasyon istesinler ki?
Kıbrıs sorunundaki bu statik yapı ve çözümsüzlük tıpkı kuzeyde haksız yere mal mülk alıp kazanç elde edenler gibi onların da işine gelir.
O yüzden de federasyonun reddedilmesini istiyorlar.
Dünya önünde suçlu konumuna düşmemek için de bunu Türk tarafına yaptırmak istiyorlar.
O yüzden Rum tarafı ile gizli bir pazarlığa ihtiyaç vardı ve TC yetkililerinin bu pazarlığı Sn. Akıncı’ya yaptıramayacakları kesindi.
Dolayısıyla önce koalisyon bozduruldu.
Sonrasında da halk tarafından görüşmeci olarak seçilemeyen Sn. Özersay , halkın kendi adına görüşme yetkisini verdiği Sn. Mustafa Akıncı ’yı devre dışı bırakarak ile gizli gizli görüşme yapmaya başladı.
Anastasiadis hem Sn. Özersay’la hem de Sn. Mevlut Çavuşoğlu ile görüşerek Halkına ve ülkesine büyük kazanımlar sağlama peşinde.
O yüzden kimse Anastasiadis’ı suçlayamaz.
Peki ya bizim seçtiklerimiz?
Dünya’nın tanımadığı ve etkisiz makamlarda oturmak için Kıbrıslı Türklerin geleceğini karartmaya değer mi?
Eğer bizim seçtiklerimiz maşa olmayı kabul etmese TC yetkilileri Kıbrıs’a bu denli müdahale edip, Cumhurbaşkanımızı devre dışı bırakabilir miydi?
Kıbrıs konusunu “Milliyet” kılıfı ile tabu haline dönüştürdüler ve bunun arkasına sığınarak hem Kıbrıs halkına hem de Türkiye halkına zarar veriyorlar.
Türkiye halkının alın terini Rumlara tazminat olarak ödedikleri yetmiyormuş gibi Hem Kıbrıs’ı hem de Türkiye’yi dünyadan koparıp, yalnızlaştırıyorlar.
Halkı da Kıbrıs’ın kuzeyi bizim diyerek kandırıyorlar.
Bizimse neden buradaki mallar için kullanamadıklarından dolayı Rumlara tazminat ödüyoruz?
Bizimse neden bu gün Maraş bölgesini açmak zorunda kalıyoruz?
Eğer bizimse Anastasiadis ile gizli gizli neyi görüşüyoruz?
Kuzeyde iki devletlilik üzerinden popülizm yapan Sn. Özersay Anastasiadis ile iki devlat esasında mı görüşüyor?
“Ben dış işleri bakanıyım görevimi yapıyorum” diyen Özersay’ı Rum tarafı dışişleri bakanı olarak mı kabul ediyor?
Bu durum aklımızla alay etmenin ötesinde bu halka hem ihanettir, hem halkın iradesini yok saymaktır hem de halkın seçtiği Cumhurbaşkanını yok sayan bir hadsizliktir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.