Aslına bakarsanız Demokrat Parti çoktan siyasi hüviyetini yitirmiş bir parti olmuştu.
Ve/fakat UBP’de Eroğlu-İrsen Küçük kavgası bu süreçte parti kimliğini yitirmiş, hatta baraj altında kalmakla yüz yüze gelmiş Demorat Partiye can vermişti.
UBP’de siyaset yapamayacağını anlayan Derviş Eroğlu’na yakın isimler DP’ye geçmişlerdi.
Elbette seçmenleri ile birlikte.
Nitekim 2013 genel seçimlerinde bu durum sandıklara yansımış, baraj sorunu yaşamakla yüz yüze kalan DP, UBP’den katılanlarla birlikte 12 milletvekili sayısına ulaşmıştı.
Büyük bir ivme yakalamıştı siyasi geleceğine dair.
Baraj altı kalır derken bir anda hükümetin ortağı olmuştu.
Bu durum DP’yi bir süre daha idare etti.
Zira iktidar olmanın verdiği güç vardı artık ellerinde.
Serdar Denktaş bu güçle vekillerini idare etmeye çalıştı.
Kah bakanlık dağıttı, kah vekillere yakın bürokratların atanmasını sağladı, kah kendine yakın vekiller ile ilişki içerisinde olan hatta ortaklıklar kuran birtakım iş insanlarına devletin olanakları ile finansal yönü olan çeşitli imkanlar sağladı.
Ve böylelikle DP’yi birarada tutmaya çalıştı.
Ta ki iktidar ortaklığı elden gidene kadar.
İktidar ortaklığı elden gidince DP ve tabi ki yönetimi zayıfladı.
Menfaatler üzerine kurulan siyasi yelpaze anında çöktü.
Bunun üzerine Serdar Denktaş, muhtelif zamanlarda gündem şaşırtmak ve elindeki milletvekilleri idare etmek adına televizyonlara çıkıp, gazetelere demeçler vererek mevcut hükümetin yani CTP-UBP koalisyonunun bozulmak üzere olduğunu, DP’nin ise tekrar koalisyon ortağı olarak hükümete girebileceği yönünde açıklamalar yapmaya başladı.
Burada güdülen amaç dağılmak üzere olan Ulusal Güçler kanadını, hükümete ortak olabiliriz yeniden bakanlık alabilirsiniz, güç elinize tekrar gelebilir gibi olasılıklar üzerinden bir müddet daha partide tutabilmekti.
Ancak bunların altı boştu.
Nitekim böyle birşey de olmadı.
DP şimdi özüne dönüyor.
Yalnızlığı ve gücü ile sınanıyor.
Emanet oylar da kuvvetle muhtemel ilk seçimlerde geri alınacak.
Dolayısı ile DP gerçeği ile bir kez daha yüzleşecek.
DP’de yaşanan hadisenin özetle durumu budur.
Ha bu durum daha farklı gelişebilir miydi?
Evet gelişebilirdi.
Eğer DP kurumsal bir kimlik kazanmış olsaydı.
Serdar Denktaş siyasetteki tecrübelerini doğru yerlerde kullanabilseydi.
Fakat bu olmadı.
DP alışılagelmiş Serdar Denktaş’ın tek adamlılık profili ile bu süreci yürütmeye çalıştı.
Parti içerisinde kendisine sadık kalan bir kaç isimle kararlar aldı.
Yanlış kararlar.
Etrafında küçük küçük hesaplar yapan çıkar grupları oluşturdu.
Bu çıkar gruplarını bizzat kendisi yönetti.
Tartışmalı birçok icraata öncülük etti.
Partisini şaibeli işlerin ortasında bırakarak tartışmalı bir pozisyona sürükledi.
DP’nin kurumsal yapısını geliştirmek, demokratik düzenini tesis etmek yerine bireysel kazanımların esas alındığı başka bir yöne doğru kaydı..
Şimdi ise mecliste grup olma yetisini kaybetmekle karşı karşıya kaldı Demokrat Parti.
Pamuk ipliğine bağlı o da.
1 milletvekilinin daha partisinden istifası ile, ki o da eli kulağında bu pozisyonunu da yitirecek.
Kısacası bu yapıda ve yönetim anlayışında siyasi parti olamayan ve sırf menfaatleri için bir araya gelen topluluklarda er ya da geç beklenen akibet budur.
DP’nin de karakteristik yapısı gereği bu akibet süpriz olmadı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.