• BIST 9917.05
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 19 °C
  • Mağusa 18 °C
  • Girne 19 °C
  • Güzelyurt 16 °C
  • İskele 18 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 12 °C

BU ÜLKENİN SAHİBİMİSİN ? YOKSA SEN HALA GÖÇMENMİSİN !!!

Ahmet İşcan

Kıymetli   okurlarım,

  Ülkemizde  yıllardır  bazı  kavramlar  ve  bazı  tanımlamalar  maalesef  doğru anlamları  ile ifade edilmemektedir.

 Çoğu  kez  bir  çok tartışmanın konusu olan, 

göç, göçmenlik ve nüfus  hareketlilikleri   çorba  misali  karıştırılmaktadır.

Kendini  orjin  Kıbrıslı  olarak  gören Türklerin  tamamının  Anadolu  coğrafyasının  çeşitli  yerleşim  yerlerinden  1571  tarihi   itibarı  ile  geldiği  tartışma  kaldırmaz  bir   gerçekliktir.

 1974  mutlu  barış  hareketi  sonrasında  Kıbrıs  Adasında  oluşan  yeni  durum nedeniyle  Türklerin  adanın  kuzeyinde  kendi  yönetim  şekillerini  oluşturması sonucunda  bu topraklarda yaşamlarını  idame  ettirmektedirler.

Kıbrıslı Türklerin  çok  büyük bir  bölümünün  güneyden  gelmesi  nedeniyle  şu anki  KKTC toprakları,

 hem   güneyden  hem de  kuzeyden  göç  eden  insanlarımıza  yurt olmuştur.

 Hal  böyle  iken  yıllardır  yanlış    ve  yanlı   yönetimlerinde  katkısı  ile  bu ülkenin   yurttaşları  bir arada  yaşama hususunda  çokta   başarılı  olunamamıştır.

Bölgeler  arası  gelir  dağılımı  ve  yurttaşlar  arasında  fırsat eşitliği   konularında  çok büyük  uçurumlar  yaratılmıştır.

 Bununla  birlikte  kuzeyden  devlet  vasıtası  ile  getirilmiş olan  vatandaşlarımızın  önemli  bir kısmı   kendini  hep  GÖÇMEN  statüsünde  nitelendirerek  bu yurt  topraklarını  yeterince  sahiplenememiştir.

Tam bu  noktada da  Mikro-  Milliyetçilik  Üzerinden   politik  yaklaşım  sergileyen  bir  kesimde  bunu  sürekli   istismar konusu yapagelmiştir.

Siyasi  figürlerin  çoğuda  bu  yaklaşımı bahane  ederek  KUZEY’den   gelen  KKTC  vatandaşlarının  duygu ve  ekonomik  zaaflarını  çok   acımasızca   kullanmışlardır.

  Göçmen  dernekleri  adı  altında  oluşturulan  yapılarda   yurttaşlara  aidiyet  duygusu  aşılanamamıştır.

 Sürekli  kendilerini  göçmen  olarak  görmeleri  veya gösterilmeleri  sonucunda şimdi  çokça  tartışılan  konular  gündem  olmaya  devam  etmektedir.

Değerli  okuyucularım,

   Göç,   göçün tanımı  ve göçmenlik   hususunda  sizlere  kısaca  bilgi  vermek  istiyorum.

 

GÖÇÜN TANIMI

Göç insanın fiziksel çevresindeki istemli veya zorunlu geçici veya kalıcı bir değişimdir. Sosyal, kültürel, ekonomik ve politik bazı değişikliklere yol açabileceği gibi aynı zamanda bu tür değişikliklerden de kaynak alabilir. Zorunlu göçte ise insanlar genellikle devletlerin ekonomik, sosyal veya siyasal bazı yaptırımları nedeniyle çevrelerini terk etmek zorunda kalırlar. Zorunlu göçün istemli göçten farklı özellik ve nedenleri vardır.

Dünyada yaşanan hızlı değişiklikler mültecilik ve göçmenlik tanımlarını da etkilemektedir.

AVRUPA BİRLİĞİNDE DURUM

Avrupa Birliği Ülkelerinde işçi göçü ve politik göç akışı yapısal bir olgu olarak günümüzde hala devam ediyor. Ekonomik alışverişin küreselleşmesi sosyal ve demografik eşitsizlikler, siyasal istikrarsızlıklar ve iç savaşlar göçlerin başlıca sebepleridir.

 Bu tür yoğun göçlerin toplumsal, ekonomik ve politik sonuçları birçok ülkede farklı şekillerde tartışılmaya devam etmektedir.

Baktığımızda yapısal bir işsizlik olgusuyla ve giderek büyüyen dışlanmışlar nüfusuyla karşı karşıya kalan Avrupa Hükümetlerinin ve uluslar arası göçmenlik merkezlerinin ilgilendikleri konuların başında bu konu gelmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde 1973 yılına kadar ekonomik kalkınmanın unsuru olarak görülen göç sorunu 2. Dünya Savaşının yaraları sarıldıktan sonra ise özellikle 1974 yılından itibaren Batı Avrupada göçmenlik önemli bir sorun haline gelmiştir.

Günümüzde göçmenlik Kuzey-Güney ekonomik düzlemde kalkınmış ve geri kalmış devletlerin politika gündemlerine oturmuş durumdadır. Dün Batı Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin ihtiyacını karşılayan ve de kalkınmalarına katkı koyan göçmenler bugün ise sorun olarak lanse ediliyor, kimi de ırkçı unsurların hedefi halinegelebiliyor.

Tüm bunlara rağmen göçmenler Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomisinin vazgeçilmez öğesi olmaya devam etmektedirler.

 

1974 ÖNCESİ İŞÇİ GÖÇÜ

1975-1980 Aile Göçü

Sosyolojik alanda göçmenler homojen yapıdan heterojen bir yapıya sıçramıştır. İşçi, öğrenci, aydın, sanatçı, doktor, hukukçu, işveren, tüccar, vs. dolayısı ile göçmenlik işçilik yapısından bir topluluk yapısına geçiş yapmıştır diyebiliriz.

 

KIBRIS’TA GÖÇ

Osmanlı Devletinin 1878’de Kıbrıs’ı 92.799 sterline İngiltere’ ye devri ile birlikte Kıbrıs’tan Anadolu ya Türk göçü başlamıştır.

 Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşı sırasında Almanya’ nın yanında yer alması üzerine İngiltere hem Osmanlı Devletine savaş ilan etmiş, hem de Kıbrıs’ı ilhak ettiğini açıklamıştır.

 Kıbrıs’ın İngiltere tarafından ilhakı Kıbrıs tan Anadoluya göç hareketini hızlandırmıştır.

 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile İngiltere’ nin Kıbrıs üzerindeki hâkimiyeti Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiştir.

 Ancak Lozan Antlaşmasının 21. Maddesi ile Kıbrıs Türklerine Türk vatandaşlığına geçerek Türkiye ye göç etme imkânı da tanınmıştır.

 Lozan Antlaşmasıyla Kıbrıs’ tan Anadoluya Türk göçüne 2 yıllık bir zaman sınırlaması getirilmiştir. Bu sürenin dolmasından sonra da Anadoluya Türk göçü devam etmiştir.

 Kıbrıs’tan Anadoluya Türk göçünün devam etmesinde Kıbrıs’taki İngiliz Yönetiminin Kıbrıs Türklerine karşı uygulamış olduğu baskıcı yönetim ve Türkiye ‘nin göçü teşvik edici politikaları etkili olmuştur.

Sonuç itibarı  ile,

  bu ülkenin  asli  unsuru  olan  bazı yurttaşlarımızın   ekonomik  durumları ve duygularını  istismar eden   bazı   siyasi  ve  sivil toplum örgütü   yöneticileri   nedeniyle  göçmenlik  SENDROMU’nun   olumsuz  etkileri  daha  uzun  bir  süre  devam  edecektir..

Yazarın Diğer Yazıları