1974 Sonrası kurulan ekonomik düzenimiz elde bulunan fabrikalar nedeniyle üretim ekonomimizin gelişimini sağlayacak bir yapıdaydı.
Bir de bu yapıya ilaveten bedelsiz ithalat rejimi ile ülkemizde önemli bir ticaret alanımız vardı.İthal edilen mallar o zamanlarda Türkiye’de bulunmadığı için bavullarla Türkiye’ye gönderilmekte ve ciddi biçimde piyasa canlılığı sağlanmaktaydı.
Bu iki yapı o dönemde ciddi büyüklükte Otellerimiz olmaması veya az olması nedeniyle ekonomimize yeterli katkıyı yapmamaktaydı.
Üniversitelerimiz da yoktu.
Olmayan turizm ve okulları bir tarafa bırakırsak çok ciddi biçimde Güney ekonomisinden daha büyük bir ekonomiye sahiptik.
Bunun en büyük göstergesi çalışanların alım gücünün yüksek olmasıydı.
Maalesef bizi yönettiğini zanneden seçilmişler, aldıkları talimatlar nedeniyle başta üretim sektörümüzü dar boğaza sokarak tüketmişler, arkasından ABAT kararları ile ambargo var diye Narenciye sektörünü iflas ettirmişlerdir.
Kıbrıs Türkünün idam kararını ise ‘’Siz üretmeyin biz verelim siz dağıtın’’mantığını ülkeye taşıyan Özal olmuştur.
Artık ülkemizde tamamıyla popülist politikalar hakim olmuştur. En güvenli kapı devlettir.Bir de devlete bağlı kurumlar.
Zaman içinde buraları abartılı bir şekilde hükümetlerin çiftliği haline getirilmiştir. Artık özel sektör çalışanları ile devletten maaş alanlar arasında alım gücünden kaynaklanan ciddi uçurumlar oluşmuştur.
Zaman ilerledikçe uygulanan bu ekonomik programlar nedeniyle devlet gelirleri çalışanlarına yapacağı ödemelerde ciddi açıklar vermeye başlamış hemen hemen tüm yatırım kalemlerini Türkiye’ye devretmemize rağmen her ay sonu devlet çalışanlarını ödemek için Türkiye’ye avuç açmak durumunda kaldık. Adaletli bir vergi politikası uygulayamadığımız için kazanandan vergi alamadık ve hala daha bu gün almamakta ısrar etmekteyiz.
2008-2009 yılında itibaren çalışanın maaşları kısıtlanarak ekonominin yüzdürülmesine çalışılmakta dışa bağımlılığın bütçe açığının daraltılması ile sağlamaya çalışmak hatasına düşmüşlerdir.
Çalışanlara bu kısıtlama getirilirken aklılarına hiç adaletli vergi alma gelmemiş hep özveriyi çalışanların sırtına yüklemişlerdir.
Maaşlarda bu geriletilme ve özellikle 2011 sonrası uygulanan göç yasaı ile ve de asgari ücretin hep sefalet sınırında belirlenmesi ile piyasa her gün daralmaktadır.
Esnafların iflasları her geçen gün artmaktadır ve bu günden güne de artarak devam edecektir.
Bu iflasların ana nedeni uygulanan düşük ücret politikası nedeniyle halkın alım gücünün düşmesidir.
Artık her geçen gün ekonomimiz yüzdürüleceğine egemen sınıfın tekeline teslim olmuş hükümetler aracılığı ile halkımız büyük bir açmazın içine girmiştir.
Çalışan kesim ancak karın tokluğuna çalışır hale getirilmiştir. Piyasaya para arzı da olmadığı için artık esnaflar önce borçlanmaya sonra da ödeyemediği için iflaslara sürükleneceklerdir.
Maaşları düşürerek ekonominin düzeldiği hiçbir ülke gösterilemez.
Eskiden düğünlerde takılan takılar o gençlerin geleceği için harcanırdı. Şimdi daralan alım güçleri nedeniyle boşanma masrafı diye avukatlara gitmektedir.
Kırk yılı aşkın süredir bizi yönetenler gurur duyabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.