İsviçre-Fransa sınırında yer alan CERN’de şu anda 100 ülkeden 10 bin civarında bilim insanı çalışıyor. 2010 yılından bu yana CERN’in deneylerinde çalışan Buğra Bilin, “Burada çalışan ilk Kıbrıslı Türk ben değilim ve umarım son Kıbrıslı Türk de ben olmayacağım” diyor. Buğra Bilin halihazırda “CMS Deneyi” için çalışıyor. Bu deney Büyük Hadron Çarpıştırcısı’nda devam eden dört ana deneyden biri…
Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabiri, resmi olarak akredite olarak CERN’ü ziyaret etti; hem Buğra Bilin ile röportaj yaptı hem de dünyanın en büyük elektromanyetik mıknatıs kompleksi olarak tanımlanan “Büyük Hadron Çarpıştırıcısını” yerinde gözlemledi.
Fransa-İsviçre sınırında, yerin 100 metre altında bulunan, 27 kilometre uzunluğundaki “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı”, on yıl süren inşa sürecinin ardından 2008 yılında faaliyete geçti. Bu muazzam yapı, atom altı parçacıkları neredeyse ışık hızına çıkarıp çarpıştırarak onların temel özelliklerini ortaya çıkarıyor. Nitekim 2012 yılında Büyük Hadron Çarpıştırcısı’nda yapılan deney gözle görülemez, elle tutulamaz bir fiziksel olayın maddelere kütle ve hacim verdiğini gösterdi. Böylece teorik olarak 40 yıldır varlığı bilinen “Higgs Bozonu” ya da daha popüler adıyla 'Tanrı parçacığı' ispatlanmış oldu.
Fizik merakı O’nu CERN’e taşıdı
Lefkoşa’da 1986 yılında doğan Buğra Bilin, inşaat mühendisi bir baba ile memur bir annenin oğlu. Lise eğitimini tamamladığı 2003’e kadar Kıbrıs'ta yaşayan Bilin, bilimsel çalışmalarına 2010 yılından bu yana CERN’de devam ediyor.
Bilim insanı olma hevesi ortaokul dönemine dayanan Bilin, “Doğa olaylarına, örneğin fırtına, güneşin doğuşu ve batışı gibi gözlemleyebileceğim her şeyi en ince detaylarına kadar anlama merakı vardı. İlkokuldayken Almanya'ya gitmiştim ve hiç unutmuyorum, orada ilk kez metroyu ve metro çalışma sistemini gördüğümde ‘bu nasıl işliyor’ diye merak etmiştim. Bu, önemli bir dönüm noktasıydı” diyerek anımsıyor o günleri...
“Etrafımda gördüğüm şeylerin işleyiş prensiplerini anlama merakı beni buraya getirdi” diyen Bilin, lisede kesin olarak fizik okumak istediğine karar vermiş. “Ailem her zaman bu kararıma destek oldu. Hiçbir şekilde ‘mühendis ol, doktor ol’ gibi baskılarla karşılaşmadım” diyen Bilin, bölümü okuduktan sonra ne yapacağı kaygısına da girmemiş, sadece bilimsel sorunları ve nasıl çözülebileceklerini öğrenmek amacıyla fizik bölümünü seçmiş.
“Kariyer gibi bir düşünce hiç aklımda yoktu” diyen Bilin, lisansını tamamlamak üzereyken yüksek enerji fiziği ve parçacık fiziği konularına ilgi duymaya başlamış, Dan Brown'un ‘Melekler ve Şeytanlar’ adlı romanını okuması da bu merakını artıran etkenlerden olmuş.
Ankara ODTÜ'de lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2009 yılında yüksek lisansa başlayan Bilin, CERN’e ilk kez 2010 yılında yüksek lisans tezini yazarken gelmiş. 2011 yılında ODTÜ’de doktora eğitimine başlayan Bilin, 2012 yılında CERN'e giderek doktora tezini hazırlamaya başlamış ve 2017 yılında bu süreci tamamlamış.
“Doktoramı tamamladıktan sonra CERN'de Belçika grubunda dört yıl boyunca doktora araştırmacısı olarak çalıştım ve silikon dedektörünün geliştirilmesi üzerine çalışmalarda bulundum” diyen Bilin, sonraki süreci şöyle anlatıyor:
“2021 yılında CERN’ün kendi kontratını aldım ve şu anda burada çalışıyorum. Yani 2010'dan 2023'e kadar 13 yıldır CERN'de araştırmalar yapıyorum. Burada bulunduğum süre zarfında Büyük Hadron Çarpıştırıcısı 2008'de faaliyete geçti. 2010 yılında bir arıza sonrasında veri toplamaya başladık ve bu süreç devam ediyor. 2022'den itibaren üçüncü veri toplama dönemine girdik ve 2024'ün sonuna kadar bu süre devam edecek. Daha sonra yeni bir geliştirme dönemine geçerek daha yoğun proton çarpışmaları yapabilen ve daha fazla veri toplayabilen bir çarpıştırıcı inşa etme sürecine gireceğiz.”
“İlk günkü heyecanı taşıyorum”
Buğra Bilin, “CERN'e ilk geldiğimde heyecan doluydum ve hâlâ aynı heyecanı taşıyorum. Burada olmak ve bu projelere katkıda bulunabilmek benim için çok önemli” ifadeleriyle bu deneyin bir parçası olmanın gurur verici olduğunu vurguladı.
Bilin, CERN’de farklı milletlerden insanların bir araya gelip, bilimsel amaçlar doğrultusunda çalışması, kimliklerden bağımsız olarak herkesin ortak bir işe katkı koymasının onu en çok etkileyen unsurlardan olduğunu söyledi.
“CERN, savaş sonrası oluşturulan bir laboratuvar olmasına rağmen insanları bir araya getirme amacı güdüyor. 1954'te kurulan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nin bu amacı hâlâ sürdürülüyor ve projeler devam ediyor” diyen Bilin, CERN'de çalışmanın, bilinmeyeni anlamak amacıyla bir araya gelmiş bir topluluğun parçası olmak anlamına geldiğini belirtti. Bunun bilimsel keşiflere katkı sağlamak için büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu da anlatan Bilin, Kıbrıslı Türk gençleri hayallerini takip etmeye çağırdı.
“CERN’e lise ve üniversite öğrencileri başvurabilir, projeler önerebilir”
CERN’in lise düzeyinde öğrencilerin küçük bilimsel proje başvurularına açık olduğunu ifade eden Buğra Bilin, okulların CERN’i fiziksel olarak ziyaret etmenin yanında internet aracılığıyla “virtual visit” denilen sanal ziyaretler de gerçekleştirebileceklerini aktardı. Üniversite öğrencilerinin de yüksek lisans ve doktora çalışmaları için de CERN’e başvurup gelebileceklerini belirten Bilin, fizikle ilgilenen gençlerin çekinmeden başvuru yapmaları tavsiyesinde bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.