Kıbrıs Türk Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği, “çevre olmadan turizmin olamayacağına” işaret ederek, çevre dostu bir turizm gelişiminin hedef seçilmesinin, Kuzey Kıbrıs turizmini planlı bir şekilde geleceğe taşımanın en önemli yolu olacağını vurguladı.
Dernek, KKTC açısından, turizmin gelecekteki yükselen değerleri “Tarih, Kültür ve Doğa Dostu Turizm” modellerini ön planda tutan, toplama dayalı sorumlu turizm, yerellik, otantiklik ve çevreci anlayışın oldukça önemli olduğuna dikkat çekerek, Kuzey Kıbrıs turizminin geleceğinin,”çevre, tarih ve kültür dostu özel ilgi turizmi” etrafında şekillendirilmesi gerektiğine inanç belirtti.
Kıbrıs Türk Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği Başkanı Nazmi Pınar, 5 Haziran Dünya Çevre günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak, çevrenin turizm açısından çok büyük öneme sahip olduğuna dikkat çekti.
Dünya Turizm Fuarı (World Travel Market) endüstri raporuna göre, turizmin gelecekteki yükselen değerlerinin; “Tarih, Kültür ve Doğa dostu turizm modelleri” olacağına işaret ederek, “Ülkemiz açısından da bu anlayışı ön planda tutan, toplama dayalı sorumlu turizm, yerellik, otantiklik ve çevreci anlayış oldukça önemlidir” dedi.
Dernek olarak Kuzey Kıbrıs turizminin geleceğinin çevre, tarih ve kültür dostu özel ilgi turizmi etrafında şekillendirilmesi gerektiğine inandıklarını belirten Pınar, bu vizyon ile dernek bünyesinde oluşturulan “Çevre, Tarih ve Kültür Komitesi”nin Hasan Karlıtaş başkanlığında çalışmalarına başladığını bildirdi.
Pınar, ülkedeki ilk ve son intibaının edinildiği yer olan Ercan Havaalanından başlayarak, ülkenin her köşesinin, doğal dokusu ile adından söz ettirerek, bir konuma getirilmesinin, tüm turizm paydaşları tarafından ortak hedef olarak belirlenmesi gerektiğine vurgu yaptı ve şöyle devam etti:
“Oluşturulacak Adalı ve Akdeniz’li Yeşil Kıbrıs imajı, ülkemizin en büyük zenginliği olacaktır. Yeşil turizm, son dönemlerin ilgi gören önemli bir kavramı olmuştur. Sürdürülebilir turizm hedefi doğrultusunda, turizmi doğa ve kültür turları ile çeşitlendirip, yıl boyuna yaymak, beraberinde ortalama kalış süresinin uzatılmasını ve toplumun farklı kesimlerine ulaşmayı getirecektir. Köy turizmi, yürüyüş yolları, kuş gözlem turları, sualtı gözlem dalış turları, macera turizmi, eko turizm, agro turizm, sağlık turizmi, inanç turizmi gibi özel ilgi turizmi modellerinin bir plan dahilinde geliştirilmesi, Kuzey Kıbrıs’ı alternatif bir destinasyon haline getirecektir.
Çevre ve turizm bilincinin ilkokul çağından başlayarak geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Okullarda turizm ve çevre bilincini yaygınlaştıracak eğitimlere ehemmiyet verilerek, ‘Turizm ve Çevre’ derslerinin müfredata girmesi bilinç oluşturulması açısından elzemdir. Turizm ve eğitimden sorumlu olan bakanlıklar ilgili sektör temsilcileri ile bir araya gelerek, bu önemli konuda adım atmalıdır. Derneğimiz bu hususta elinden gelen tüm desteği vermeyi hazırdır.”
Pınar, “Çevre Dostu Turizmin” hem ekonomik hem de ekolojik gelişme sağlayıp, ülke kaynaklarının gelecek nesillere dengeli olarak ve sürdürülerek aktarılmasını sağlayacağına inanç belirterek, bu yüzden turizmin, doğaya ve yerel kültürlere karşı sorumlu olduğunu kaydetti.
Çevre kirliliğine karşı ülkede halen etkin çözüm bulunamayışının önemli bir sorun olduğunu belirten Pınar, bu yüzden “sorunlu değil sorumlu turizm” dediklerini belirtti.
Pınar, iyi bir organizasyonla küçük ölçekli ülkenin en temiz ada ülkelerden biri haline getirilebileceğini belirterek, özellikle yol boyunca atılan çöplerin, biriken kirlilik ve hayvan ölülerinin artık sorun olmaktan çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Ülkemizin ihtiyacı olanın; planlı, sürdürülebilir ve uygulanabilir bir turizm ve çevre politikası olduğunu ifade eden Pınar, “Çünkü turizm ve çevre ayrılmaz bir ikili olup, kaybedilen çevre, kaybedilecek turizm ve gelecek demektir” dedi ve şöyle devam etti:
“Çevre dostu bir turizm gelişimin hedef seçilmesini, ülkemiz turizmini planlı bir şekilde geleceğe taşımanın en önemli yoludur. Temiz bir çevre, turizmin olmazsa olmazıdır.
Dünya'nın birçok ülkesinde taşıma kapasitesinin aşılmasından dolayı biyolojik çeşitlilik tehlike altındadır. Ülkemizdeki doğal alanlar, sahil şeritleri, kaya oluşumları, ormanlık alanlar, flora ve fauna, yerel kültür muhakkak surette kapsamlı çevre ve turizm planının bir parçası olmalıdır. Deniz, güneş, kum tatili çerçevesinde alışıldık tatil deneyimini yaşamak istemeyen ziyaretçiler, artık doğa ile iç içe yerel halk ile de temas ederek, bozulmamış bir çevrede dinamik bir tatil yapıp samimi bir hizmetin sunulduğu iyi bir tesiste hizmet almayı tercih etmektedirler. Arkeolojik alanlar, özgün mimariye sahip yerler ve doğal alanların korunması hayati önem taşır.
Çevreye en az zarar veren, sosyal, kültürel değerlere sahip çıkan yerel istihdam yaratan ekolojik sistemi sorumluluğu üstlenen hem bugünün hem de geleceğin değerlerini koruyan çevreci değerler turizm gelişiminin merkezinde olmalıdır. Mevcut kaynakları bir anda aşırı tüketimle eritmeden, sürdürülebilir kılmalıyız. Aksi takdirde, su-hava-gürültü-görüntü kirlilikleri en büyük çevresel sorunlar olarak karşımıza çıkar. Turizmin çevrenin doğal görünümüne uygun bir şekilde gelişimini sağlamak ülkemize yapacağımız en büyük iyiliktir.
Ayrılmaz ikili olan, Turizm ve Çevre’nin, duyarlı, planlı ve istikrarlı bir politika ile gelişimi ülkemizdeki tüm sıkıntılardan kurtulmamızın anahtarı olabilir.”
Pınar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla; “Yaşanabilir bir dünya adına hepimizin yerine getirmesi gereken sorumlulukları var. Unutulmamalıdır ki; Çevre olmadan turizm olmaz” mesajını da iletti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.