Çocuğa sevginin belli edilmediği durumlarda çocuğun kendisini değersiz hissedeceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğa değer vermiyorsan, onunla paylaşım yapmıyorsan çocuk kendisini değersiz hissediyor. Özgüveni düşük bir çocuk yetişiyor, ilerde ruhsal hastalıklara aday haline geliyor” uyarısında bulundu.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
1989 yılında Birleşmiş Milletler kararıyla 20 Kasım Çocuk Hakları Günü ilan edildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk Hakları Beyannamesi açıklandı. Burada çocuk haklarını konuşmamız neden ihtiyaç oldu? Küreselleşmenin getirdiği sorunlardan bir tanesi de çocuklara farkında olmadan yapılan zulüm ve haksızlıklar. Anne ve babaların bir kısmında çocuklarını çocuk gibi değil de bir eşya gibi görmesi durumları olabiliyor. Bazı anne babalar eziyet etmeyi, haksızlık yapmayı kendileri için bir hak gibi algılanıyor. Böyle örnekler çoğalınca Çocuk Hakları Günü ilan ediliyor” dedi.
Çocuğu aç bırakmak da sevmemek de ihmal
Çocukluk döneminde yaşanan travmaların ileride özgüven eksikliği gibi önemli nedenleri beraberinde getirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendilerine başvuran danışanlara uyguladıkları çocukluk çağı travma ölçeği sonucunda hastaların %80-90’ında çocukluk çağı travması ortaya çıktığını söyledi. Tarhan, şunları söyledi:
“Çocukluk çağı travma ölçeğinde eş değerli ana kriterler bulunuyor. Mesela bir fiziksel istismar var. Sopayla, kemerle dövmek, fiziksel istismar oluyor. Fiziksel ihmal oluyor mesela çocuğu aç bırakmak. Onun bakımına özen göstermemek fiziksel ihmal oluyor. İstismar yok, dövmek, şiddet yok ama sen onu aç bıraktığın zaman, çocuk eve geliyor kapıda kalıyor. Bu durumda da fiziksel ihmal ortaya çıkıyor. Aynı zamanda duygusal istismar da olabiliyor. Yani çocuğa ‘Şu dediğimi yapmazsan seni sevmem demek’ duygusal istismardır. İleri yaşta bir kimse ‘Çocukluğumda kimse beni sevmedi, sevilmeden büyüdüm’ diyorsa duygusal ihmale maruz kalmıştır. Yemeye, içmeye, proteine ihtiyacımız olduğu gibi aynı şekilde sevgiye, saygıya da ihtiyacımız var. Sevmek, değer vermek ve paylaşmak ebeveynlerin en büyük görevlerinden birisidir. Çocuğa sevgini belli etmiyorsan, ona değer vermiyorsan, onunla paylaşım yapmıyorsan çocuk kendisini değersiz hissediyor. Özgüveni düşük bir çocuk yetişiyor, ilerde ruhsal hastalıklara aday haline geliyor. Bunlar çocukluk çağı travması olarak kabul ediliyor.”
Çocuğa sevgi gösterilmeli ve hissettirilmeli
Çocuğa olan sevginin mutlaka ona söylenmesi ve gösterilmesi gerektiğini belirten Tarhan,
“Kimi zaman bazılarından ‘Ben babamın beni hiç kucağına aldığını hatırlamıyorum, beni hiç dizine oturtmadı’ şeklinde cümlelerini duyarız. Bir insan böyle düşünüyorsa burada duygusal ihmal vardır. Aslında bu bizim inanç sistemimize uymayan bir şey. Hz. Muhammed’in hayatına baktığımız zaman duygularını açıkça ifade etmiştir. Mesela literatür, sevdiğiniz kişiye sevdiğinizi söyleyin diyor. Sevgiyi saklamak beceri değil. Bu bizim geleneklerin oluşturduğu yanlış bir zemin. Ayrıca İslam’dan geliyor zannediyoruz ama alakası yok. Şiddet uygulamak, çocuğu dövebilmek veya herhangi bir olayda şiddet uygulamak İslam geleneğinde yoktur” dedi.
Çocuk korunmaya muhtaçtır
Şiddeti onaylayan kültürlerde çocuk ihmal ve istismarlarının çok fazla olduğunu belirten Tarhan, “Çocuk, yetişkin olana kadar korunmaya muhtaçtır. Anne ve baba onun haklarını korumakla mükelleftir” dedi. Çocukların günümüzde artık haklarının bilincinde olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, anne ve babanın çocuğu yetiştirirken ona örnek olacak şekilde davranmasının da önemine işaret etti.
Çocuğa iyi örnek olunmalı
Çocuğa değer vermek ve bunu çocuğa hissettirmenin de önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Muhakkak çocuğa değer vermek bu çocuğun kendini doğru tanımasını sağlıyor. Özgüven oluşuyor. Özgüven ve öz beğeni hep karıştırılıyor. Öz beğeni kendinde olmayan şeyleri kendinde var gibi görmektir ama özgüvende kusurlarınla da yüzleşmeyi başarırsın. Eksiklerini ve kusurlarını görebilmek buna rağmen hayatta zevkle, enerjiyle ilerleyebilmektir. Pozitif bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışmak özgüven gerektirir. Bunu çocuklar anneden, babadan ve çevreden öğreniyorlar. Bunu öğrenebilmeleri için çocuğa iyi örnek olmamız gerekiyor. Bu nedenle çocuğumuza nasihat vermekten daha önemli olan şey ona doğru bir şekilde örnek olmaktır. Anne babanın çocuğuna rol model olmasıdır. Çocuk haklarını ihmal eden, eziyet eden, hayvanlara eziyet eden bir çocuk yetiştiriyorsak burada kusur anne ve babanındır” diye konuştu.
Çocuk yetiştirmede dengeli tutum önemli
Çocuk yetiştirmede dengeli tutumların önemini de vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bazen bazı şeyleri farkında olmadan yapıyoruz. Mesela çocuğa bir şeyleri verirken yalvartarak verme de çocuğu ihmal etmek anlamına geliyor ya da çocuğa baskı yapmak, korkutmak da bir çeşit ihmal oluyor. Elbette çocuğun her istediğini yapmak, her dediğine evet demek de yanlış. O zaman da çocuk erkil aile oluyor. Çocuk evin küçük hükümdarı gibi yetiştiriliyor. Bu da çocuk haklarında öbür uca kaymaktır” uyarısında bulundu.
Hakları olduğu gibi sorumlulukları da var
Çocuğun hakları olduğu gibi sorumlulukları da olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunu çocuğa anlatmamız gerekiyor. ‘Evet senin hakkın var ama bu evde senin de sorumlulukların var.’ Hak ve sorumluluk, özgürlük ve sorumluluk dengesini de öğrenmesi gerekir. Yani ‘senin bu evde bir işin ucundan tutman gerekir. Mesela şu kadar saat ders çalışman lazım. Anne ve babana yaz tatillerinde yardım etmen lazım’ şeklinde ona görev ve sorumlulukları anlatılmalı. Ama bunu çocuğa buyurgan tarzda, emir vererek değil ona seçenekler sunarak yapmak önemlidir” dedi.
10 yaşına kadar bütçe yönetimi öğretilmeli
Çocuğa bütçe yönetimi yapmasının da öğretilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk 10 yaşına gelene kadar bütçe yönetimini öğrenmesi gerekiyor. Finansal okuryazarlığı öğrenmesi gerekiyor. Neyi nerede harcayacağını öğrenmesi gerekiyor. Bazen anne baba çocuğa rüşvet gibi harçlık veriyor. Dediğini yaparsa veriyor, yapmazsa vermiyor. Bu şekilde yalvaran bir çocuk modeli oluşuyor. Bu çocuk hep almaya yönelik çocuk oluyor. Hâlbuki çocuğa kaynak yönetimini öğretilmesi gerekiyor. Çocuğa haftalık harçlık verilmesi gerekiyor. Günlük vermek doğru değil. Bir günde harcarsa ona daha para verilmeyecek, biriktirirse de o para onun, ona karışılmayacak. Parasını biriktirdi ve hafta sonu bir yere gitmek istiyor onu özgür bırakmak lazım” diye konuştu.
Her evin kuralları olmalı
Evde kurallar olmasının ve o kurallara uyulmasının önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her evin bir kuralının olması lazım. Evi kurallı ortam yapmamız lazım. Her şeye izin veren ebeveyn tarzı, o çocuğu ilerde bencil yapıyor. Hiç vermeyen hep alan bir kimlik yetiştiriyor. Bu kişi de ilerde yalnız kalıyor.Bencilliğin en kötü yanı kişiyi yalnızlaştırmasıdır” diye konuştu.
Yaşanan olumsuz hayat olaylarından ders çıkarılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kimi zaman travma o kişinin gelişimine de sebep olabilir. Covid travması mesela o kişinin ruhsal refahını geliştirebilir. Ya da bir ailede ortaya çıkan bir hastalık, manevi yönden psikolojik olgunluk, psikososyal olgunluğun artmasına sebep oluyor. Yaşanan hayat olaylarının her biri bir eğitmendir. Bir derstir ve bu dersi çıkarabilmek önemlidir. Onun için ansızın karşımıza çıkan hayat olaylarını düşman gibi görmeyelim. Deprem gibi olaylara karşı elbette önlem almamız gerekir ama kimi zaman önlem de alsak bazı şeylerden kaçamayız. Hayat olaylarına karşı da böyle olursak çocukluk travmaları bizde kalmaz. Bunları kazanıma dönüştürürüz. Böyle bir şeyi yaşamışım ama bunu yaşamam gerekiyormuş diye düşünmek gerekir” dedi.
Çocuğun davranış ve çabaları sevilmeli
“Çocuğu severken çocuğun kişiliğini değil, davranış ve çabalarını sevelim” uyarısında bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mesela çocuk odasını topladı, annesine yardım etti. Bunlar çocuğa sevgi göstermek için bir fırsat. Sevgi dilleri kullanabilmek için bir fırsat. Bu fırsatları iyi kullandığın zaman sevgi ödül haline geliyor. Sevgi, davranış geliştiren bir sevgi oluyor. Tabii çocuğumuz olduğu için de seveceğiz ama sadece bununla yetiniyorsak çocuk davranış geliştirmeyi öğrenemiyor. ‘Nasıl olsa iyi de yapsam kötü de yapsam annem beni seviyor’ diye düşünüyor. ‘Seni seviyorum ama senin de sorumlulukların var’ dememiz gerekiyor. ‘Bana yardım edersen daha çok severim, daha çok mutlu olurum’ dediğin zaman çocuk sevgiyi yönetmeyi de öğrenir. Özellikle çocuğu ödüllendirirken davranış ve çabalarını ödüllendirmek gerekir. Her dediğine evet demek bir çocuğa yapılacak en büyük kötülüktür” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.