Bize kendinizden biraz bahseder misiniz? Neden aday oldunuz? Ne yapmayı planlıyorsunuz?
1983’te Lefkoşa’da doğdum. Türk Maarif Kolejinin ardından DAÜ Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. İngiltere’de “Kıbrıs’ta Mülkiyet Denklemi” tez çalışması ile master öğrenimini tamamladım.
Kıbrıs İdare ve Anayasa Hukuku alanlarında birçok Üniversitede ders verdim.
Siyasi yaşama da 2001 yılında CTP Gençlik Örgütünde başladım ve bu süre içerisinde CTP Gençlik Örgütü Genel Başkanlığı, Parti Meclisi üyeliği ve MYK üyeliği de yapma fırsatını buldum.
Bu serüvende, Aşırı Sağla Mücadele, Gençlik İnisiyatiflerinin Desteklenmesi, Gençlerin Katılımcılığı ve Avrupa Vatandaşlığı, Avrupa Birliğini analiz etmek, Kültürlerarası Güven İnşası, Sosyal Uyum ve Çeşitlilik, Kimlik Politikaları, Çatışmaların Çözümü ve Uzlaşı, Sosyal Patlamaların önlenmesinde Gençliğin Rolü, Genç Liderlerin Barış Eğitimindeki Rolü, ABD’de Devlet Yönetiminde Şeffaflık ve Hesap Verilebilirlik - konularında yurtdışında uluslararası eğitimlere, uygulamalara katıldım ve sertifikalar aldım.
Gerek Kuzey Kıbrıs’ta gerekse Avrupa’da birçok Sivil Toplum Örgütünde mesleğim ile ilgili gönüllü olarak birçok çalışmaya katıldım.
Avukatlık yapmaktayım. Spor Dairesi Genel Ceza Kurulu Başkanı ve Naci Talat Vakfı mütevelli heyeti üyesiyim.
Özellikle yeni nesil gençlerin de oy kullanmasıyla birlikte dünyadaki siyaset de hızla değişim ve dönüşüme girdi. Ülkemizde de sokağa çeşitli sebepler ile yansıyan inisiyatifler, sosyal hareketler, tepkisel birliktelikler siyaset kültürünün değişmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Popülist ve otoriter siyasi profilin yerini; takım oyuncusu olan, dinleyen ve anlayan, samimi olan ve gerçekten umursayan, şeffaf, dayanışmacı, hayatı dönüştürebilecek ilkesel duruşları yeni ve cesur bir dil ile kurgulayan politikacılar alıyor. Bu değişim ve dönüşüm yeni siyaset anlayışını, bu anlayış da yeni siyaset dilini ortaya çıkarıyor. İçinde bulunduğumuz sıkışmışlık halini bertaraf etmek ve yüzümüzü Avrupa’ya dönmek uzun zamandır önem kazandı.
Hukuk bir çok alanın birleşenlerindendir. Adalete, özgürlüğe ve sosyal devletin temellerine tam da en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, katılımcı bir anlayış ile net rotalar ve denetlenebilir
görevler çerçevesinde var olanı uygulamak ile yetinmeyen daha da ötesinde hayatı dönüştürebilen hareketleri yaratmak adına öncülük yapmak ve halkla meclis arasında bir köprü kurgulamak, hem hukukta hem de siyasette var olan tecrübeyi kullanmak için aday olmaya karar verdim.
Seçilirseniz ülke ve aday olduğunu bölge için yapmayı planladıklarınız nelerdir?
Günümüzün pandemi, mali ve ekonomik krizinde, sosyal devletin ne kadar önemli olduğu çok belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Sosyal devletin gücü ve önemi, özellikle bu döneminde görüldü. Sosyal dengenin kurulabilmesi adına Devletin rolünün hayatiliği de bu dönemlerde kendini daha keskin bir şekilde gösterdi. Kısa ve orta dönemdeki siyaset bu şemsiye altında toplanacak. Orta ve dar gelirli kesimlerin korunması, dayanışma kurgulanması kanaatimce politikanın merkezi olacak.
Sisteme dair ciddi, cesur ve yenilikçi adımlar atılması kaçınılmaz. Bu adımların da tüm paydaşların katılımı ve üretimi olmaksızın başarmak mümkün değil. Birçok konuda hem mesleki anlamda hem de siyaseten öncülük edebileceğimiz alanlar var.
Belirttiğim temelde sosyal dengeyi kurgulamak için fakirleşmeyi körükleyen birleşik faiz ve döviz, borçların doğru zeminde yapılandırılması ve finans kurumlarının bu zor dönemde elleri taşın altına daha fazla koyması için düzenlemeler, teşvik sistemlerinin zengini zengin eden değil gerçekten fayda sağlayan ve girişimciliği destekleyen bir hale dönüştürülmesi, vergi oranlarının düşürülmesi ve kayıt dışılık ile mücadele, emekçilerin sosyal diyalog mekanizmalarının daha güçlü bir yapıya kavuşturulması gibi alanlar; Gençleri çok yakından ilgilendiren adil ve yeterli istihdam ve özel sektörde genç girişimciliğin doğru desteklenmesi, askerlik-vicdani ret, sivilleşme ve polis/uzman asker özlük hakları, gençlik eylem planları, spor ve gençlik başlıklarının düzeylerinin devlet katında yükseltilmesi çalışma yapacağımız alanlardan.
Diğer taraftan Mahkemelerin yükünü hafifletebilecek hakemlik mekanizmaların kuruluşu ve güncelliğini kaybetmiş yasaların değişiklik ihtiyaçları, Vatandaşlık – Beyaz Kimlik yasasının nüfus politikaları ile birlikte doğru koşullara kovuşturulması ve bir tehdit olmaktan çıkartılması, İnsan Hakları ve Özgürlükleri alanında yasal olarak yapmamız gereken bir çok ödev olduğu gibi pratikte mekanizmaları da kurgulamak sorumluluğumuzdur.
Kamu Bankaları ve KIB-TEK’in yönetimlerinin siyasetten arındırılması, para birimi tartışmalarında yasal altyapı ve daha sayabileceğimiz birçok alanda öncülük yapmayı hedefleyerek, paydaşlarla üreterek ve hayatı dönüştürücü ve iyileştirici planlamaları ve icraatları yapmamız gerekiyor.
Avrupa ile ilişkilerin ciddi şekilde geliştirilmesi, kaynakların ve uyumun doğru zeminde Kıbrıs’ın Kuzeyine de olması gerektiği gibi getirilmesi gerekiyor. Burada da elimizdeki tüm diplomatik ilişkileri kullanarak, süreklilik yaratarak özellikle Kıbrıslı Türk gençleri bu aileden daha fazla yararlanması için imkanlandırmak görevimiz olacak.
Kıbrıs sorununun nasıl çözülebileceğini düşünüyorsunuz? Sizce neler yapılmalı?
Kıbrıslı Türkler için var olan en gerçekçi ve uygulanabilir çözüm modeli iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı bir Federasyon modelidir. Bu hem dünya tarafından kabul görmüş bir modeldir hem de en hızlı şekilde uygulamaya geçirilebilecek, yaşayabilecek bir modeldir.
Kıbrıslı Türklerin geleceği Çözüm ve Avrupa birliği üyeliğindedir.
Bunun için çok sıkı bir diplomasi gerekmekte ve doğru ekiplerin oluşturulması şarttır. Güney Kıbrıs, Garantör Ülkeler, BM Güvenlik Konseyi üyeleri ile Avrupa Birliği kurumlarında var olan tüm dost ve muhatap ilişkilerin kullanılarak Kıbrıs Sorunu’nun federal temelde çözülmesi için görüşme masanın sonuç odaklı kurulması konusunda baskı yaratmalıyız.
Avrupa Birliği ile uyumu ve Kıbrıslı Türklerin Ekonomik kalkınmasını öngören ve 2004 Referandumu ile elde dilen Yeşil hat tüzüğü, Mali Yardım Tüzüğü geliştirilmeli ve Doğrudan Ticaret Tüzüğünün hayata geçmesi için sürekli baskı yapılmalıdır. Bunlar bizi çözüme hazırlayacak olan önemli enstrümanlardandır.
Diğer yandan, Güven Yaratıcı Önlemler için hızlı ve çeşitli adımlar atılmalı. Yeni geçiş kapıları, pandemi ve salgınla mücadele, İklim krizi ile mücadele, ekonomik ve ticari ilişkiler, çocuk ve gençlerin diyaloğu gibi alanlarda ortak komiteler hayata geçirilmelidir.
Türkiye ile ilişkilerde nasıl bir yol yöntem izlenmeli?
Özellikle son 10 yıl içerisinde Türkiye ile kurgulanan ilişki modeli Kıbrıslı Türkler açısından sürdürülebilir değildir. Türkiye gibi bizler için özel olan bir ülke ile eşit ve yatay ilişkiler kurmayı; tahakküm ilişkisinin ve yanlış diplomasinin getirdiği Kıbrıs sorunundaki çözüm modelinde eksen kayması, ekonomi ve demokrasiye müdahalelerin olumsuz tecrübelerinden ders çıkarmalıyız.
Kıbrıslı Türklerin eşit bir özne olduğunun ön kabulü ile ilişkilerimizi yeniden, cesaretle ve doğru zemine oturtmayı ve her kesim ile daha fazla ve doğrudan diyalog kurgulamayı ve bundan karşılıklı fayda sağlayabilmeyi amaçlamalıyız.Bunu doğru diplomasi ve doğru kişiler ile süreklilik halinde yaparsak doğru zemini de yakalayabiliriz. Özellikle UBP, Türkiye ile ilişkileri saygı sınırından çıkartan bir hal alması için ve koltuk uğruna davet etti. Bu kabul edilebilir bir tutum değildir. Kıbrıslı Türkler olarak da ekonomik, sosyal kalkınma eylem planlarımızı hazırlayarak, protokol modellerini değiştirerek, birbirimizin ihtiyaçlarını doğru ifade edip anlatarak devam edersek Türkiye ile oluşturulan çarpık ilişki modelini iki tarafın da saygı duyacağı bir çerçevede kurgulayabilecek kapasitemiz ve dirayetimiz vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.