İşte yapılan açıklamanın tamamı;
Laik demokratik devlet düzeni içerisinde sadece bir dine, bir inanca, bir kültürel anlayışa ve sadece bir grubun beklentilerine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapmak, birilerini dikkate alırken diğerlerini yok saymak kabul edilebilir değildir ve anayasamıza aykırıdır.
Devlet bu ülkenin tüm çocuklarına, bireylerine sahip çıkabilmeli onların özgürlüklerini koruyabilmeli ve bunu da anayasal düzenimizin üzerinde bir güç olmadığının bilinciyle yapabilmelidir.
Bakanlar Kurulunun, Anayasaya, Laiklik ve Eşitlik ilkelerine aykırı olarak düzenlemiş olduğu, Ortaokullar ile Ortaöğretim Kurumlan İçinde ve Dışında Uyulacak Kurallar ve Disiplin (Değişiklik) Tüzüğünün geri çekilmesini talep ediyoruz.
Söz konusu tüzük Anayasaya ve Laiklik ilkesine aykırı olduğu gibi, özgürlükleri de sadece “baş örtüsü” ve belli bir inanca yönelik ele almaktadır.
Ülkemizde, yetişkin bireylerin eğitim aldığı üniversitelerde “kıyafet serbestliği” bulunduğundan, tüm kesimler inançlarına, yönelimlerine ve tercihlerine bağlı olarak kıyafetlerini seçebilmektedir. Laiklik ve eşitlik ilkelerine uygun olarak hiç bir kesim için özel bir özgürlük alanı veya sınırlama yaratılmamıştır. Ortaokul ve Liselerde ise yapılan yeni düzenlemeyle pratikte bir çok kesime ve inanca yönelik kısıtlamalar devam ederken sadece bir inanca yönelik düzenleme yapılmıştır. Bu karara imza atan bakanlar kurulundan bazı bakanların kendilerinin de herkesten fazla “Laik” olduğunu iddia ettiklerini basından takip ettik.
Bizler, Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakanın ve neredeyse tüm bakanların Laiklik ilkesine bireysel olarak inandıklarının ve yaşam tarzlarının bu yönde olduğunun farkındayız. Ancak buradaki sorun söz konusu siyasilerin Laiklik ilkesine inanmamaları değil, makam koruma güdüsüyle kendilerini, inançlarını reddetmeleri ve makam uğruna anayasaya, laiklik ilkesine aykırı ve halkın iradesini dikkate almayan bir karar üretebilmeleridir.
Söz konusu siyasiler o kadar kendilerinden uzaklaşmışlardır ki, Laik Devlete inandıklarını iddia ederek, devletin düzenlediği “Yüksek Mahkeme Binasının Temel Atma Töreninde” devletin bir dini varmış gibi davranıp, sadece bir dini inanca yönelik dualar eşliğinde tören yapmışlar, ve bu durumdan herhangi bir rahatsızlık ifade edememişlerdir.
Aslında tüm toplum, söz konusu siyasilerin böyle bir siyasal islam anlayışının olmadığını bilmekte, fakat aynı siyasilerin, makam için her kalıba girebileceğini ve Anayasayı, Laiklik ilkesini ve halk iradesini yok sayabileceğini de yıllardır gözlemlemektedir. Bizler için asıl trajik durum da budur.
Mesele bir “baş örtüsü ve özgürlük” meselesi değildir, mesele siyasal ve toplumsal irade meselesidir.
Tüm bunların yanında, bir “özgürlük” mücadelesi verilecek ise, verilebilecek en anlamlı özgürlük mücadelelerinden biri de, bu topraklarda kadının da en az erkek kadar özgür ve eşit bir birey olabilmesi ve bu durumunu koruyabilmesidir.
Bu çerçevede, DAÜ-SEN olarak bugün başlayacak “Meclis Önü Ateş Yakma Eylemine” destek vereceğiz ve diğer örgütlerle dayanışma içerisinde hükümetin Anayasaya ve Halkın İradesine uygun hareket etmesini sağlayabilmek için mücadeleye uzun soluklu devam edeceğiz.
DAÜ-SEN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.