• BIST 9457.53
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • Lefkoşa 21 °C
  • Mağusa 23 °C
  • Girne 22 °C
  • Güzelyurt 20 °C
  • İskele 23 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

DAÜ’de gombinacıların yanındamıyız?

Erkut YILMABAŞAR

Geçtiğimiz hafta yaşanan DAÜ’de Rektörlük tartışmalarından sonra yazılarımıza olumlu/olumsuz yorumlar aldık. “DAÜ için Topralanıyoruz İnsiyatifi” bize sosyal medya üzerinden bazı sorular yöneltti. İşte o sorular; Biz de soruyoruz, Sosyal adaletten yana iseniz o zaman yeriniz niye darbeyle yönetime gelen sözde rektörlükten yana? Nasıl olur da hergün eleştirdiğiniz bu hükümetin doğru yaptığına inanıyorsun? Nasıl olur da "Mahkemeyi kazansa ne olur?" diyen Serdar Denktaşı alkışlıyorsunuz? DAÜ Çalışanlarının %80 desteğini almış bir adayın atanmaması için her türlü "gombinayı" çevirmiş kişilerin yanında durabiliyorsunuz? Burada ezilen kim ezen kim? Yoksa işinize geldiği gibi mi? Unutmayın aslında siz ötekileştiriyorsunuz. "Eski yönetimin yanındakiler" demeniz bunun en güzel örneği değil mi? Şimdi bu soruları cevaplıyalım; Sosyal adaletten yanayım, DAÜ’nün okul öncesi okulları peşkeş çekilirken okulların peşkeş çekilmemesi için DAÜ’de örgütlü sendikalar ve DAÜ’lüler  ile birlikte oradaydım. Darbe diye bir olay vuku bulmuş değildir. Sayın Prof. Öztoprak’ın görev süresi doldu. VYK yetkisini kullanarak boşalan rektörlük makamına vekaleten atama yaptı. Aslında tüm bunların öncesinde yaşanan alel acele VYK münhal açmadan, baskı tehdit ve yıldrıma metodları ile tüm demokratik süreçleri berhava eden eğilim yoklaması yaptırarak, kendi kendini bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen yeniden rektör atamaya çalışan yapının yaptıklardır. Böyle anti-demokratik bir yapının ve uygulamalarının yanında olmam düşünülemez. Yönetime gelen Rektör vekilini ise tanımam, bilmem ömrüm boyunca kendisi ile konuşmuşluğum da yoktur. Burdaki tutumum birinden yana olarak algılanmamalı, ilkelerden yana bir tutum sergilediğim ve DAÜ’nün hak ve menfaatlerinin açılmayan münhal ile Rektör atanması yönünde olmadığından dolayıdır. Mevcut hükümet halk yararına doğru icraatlar yaparsa bunların yapılması ile ilgili hükümetin yanında olmaktan da çekinmem, hükümet programına aykırı, yurttaşlara vaat etdiklerinin dışında bir uygulamada bulunur ise acımdan da eleştirmesini bilirim. Kişillerle hiç bir zaman bir derdim olmamıştır, DAÜ’deki süreç ile ilgili de kimseyi alkışlamış değilim. DAÜ’nün çalışanlarının ancak ve ancak baskı tehdit yıldırma ile %55’inin(%80 rakamı kandırmacadan ibaret bir asiller demokrasisi oyunundan başka birşey değildir) desteğini bulabilmiş bir yapı vardır ortada. Unutulmamalıdır ki tüm Dünya’nın başına bin bir bela getirmiş Adolf Hitler de seçimle iş başına gelmiştir. Aslolan demokratik kurallardır. Münhal açılmadan, başka kimselerin DAÜ Rektörlüğü makamına müracaat etme şansı tanımadan yapılan tüm uygulamlar anti-demokratiktir, baskı ve tehdit ile %100 destek/onay bulsa bile meşru değildir. Burada Üniversite bin bir entrika ile yöneten bir anlayışın yönetimden  uzaklaştırılmasını yaşıyoruz. Asiller demokrasisinin varacağı nokta da budur. İki yüzün üzerinde akademisyeninin bin bir ayak oyunları ile işlerine son veren çalışanların maaşlarından kesinti yapan toplu iş sözleşmesi düzenini takmayan, çalışanları tarafından 400’ün üzerinde dava ile mahkemelerde olan bir kurum yönetimidir bahsettiğimiz. DAİ ve DAK’ın usuzlsüzce yeşil sermayeye ya beleşe peşkeş çekilmesine ön ayak olan bir yapıdır konuştutuğumuz. Tutumumuz DAÜ’yü entirkalar ile kaosa sürüklemeye çalışanlara karşı nettir. Elimizde onlarca bilgi ve belge bulunmaktadır. Ve bu bilgi belgeleri de bundan öncesinde olduğu gibi Gazetemiz Detay açıklamaktan çekinmeyecektir. Sanırım verdiğimiz yanıtlar tatminkar olmuştur. Bundan sonra artık biz susacağız ve belgeler konuşacak. İlgili arkadaşların açıklayacağımız belgeleri yakından takip etmelerini salık veririz.  

DAÜ’den mektup var

DAÜ-SEN Genel Başkanlığı da yapmış Prof Dr. Mehmet Özkaramanlı yaşanan tartışmalara ışık tutabilmek adına tarafımıza bir mektup gönderdi. Noktası virgülüne dokunmadan bilgilerinize getiriyorum. DAÜ’de Vakıf yöneticiler kurulunun (VYK) Rektör vekili ataması konusu Sn Abdullah Öztoprak tarafından mahkemeye taşınmıştır. Sn Öztoprak senatonun önerisi olmadan VYK’nun Rektör vekili atayamayacağını iddia etmektedir. Bu konu ile ilgili “Senato’nun Çalışma ve Karar Alma Esasları Tüzüğü” ‘nün ilgili maddesini paylaşmak ve birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.

Kısa İsim 18.10.2010 R.G. 177 EK III A.E. 6381.Bu Tüzük, “Senato’nun Çalışma ve Karar Alma Esasları Tüzüğü” olarak adlandırılır.
Yorum2.Bu Tüzük’te: “Rektör Vekili”, Rektör tarafından ya da Rektör’ün görevi, ölüm, emeklilik, istifa, azil gibi sebeplerle sona ermiş, ama yerine yeni Rektör, henüz atanmamış veya atanan kişi henüz görevine başlamamışsa, Rektörü atama yetkisine sahip olan makam tarafından atanan ve aksi açıkça düzenlenmedikçe Rektör’ün bu Tüzük’ten kaynaklanan her türlü yetkisini kullanma yetkisine sahip olan kişiyi anlatır. Bu Tüzük’te geçen kavramlar, Tüzüğün kaynaklandığı 18/86 Sayılı Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Kuruluş Yasası’nda yer alan anlamları taşır.

  Bu tüzükteki 2. Madde senatonun bilgisi dışında Sn Öztoprak tarafından dönemin VYK ve hükümeti ile işbirliği içinde senatonun görüşü ve/veya onayı alınmadan sonradan eklenmiştir. Bu maddenin eklenmesinin sebebi senatonun önerisi olmadan Rektör vekili atayabilmeyi yasal zemine çekmekti. Soru şudur : Sn Öztoprak neden senatonun uhdesinde olan bu yetkiyi geçirdiği tüzükle VYK’na devretti? Çünkü 2010 yaz aylarında Sn Ufuk Taneri yüksek idare mahkemesinde açtığı davayı kazandı ve Sn Öztoprak mahkeme kararı ile rektörlük makamından azledildi. Yerine ise VYK kararı ile (senatonun önerisi olmaksızın) Sn Osman Yılmaz atandı. Bu vekaleten atamayı yasal zemine çekmek ve Sn Taneri’nin yeni bir dava açmasının önüne geçmek için yukarıdaki tüzüğe yorum kısmı eklenmek suretiyle rektör vekili tanımı getirildi. Senatomuz o dönemde bu konuyla ilgili herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Bugün ise ilgili madde kullanılarak yapılan rektör vekili atamasına senatonun yetkisi gasp edildi gerekçesi ile karşı çıkıyor. Bunu anlamak mümkün değildir. Sendikam DAÜ-SEN ise Sn Öztoprak, VYK ve hükümetin işbirliği içinde ilgili tüzüğe yaptıkları bu eklemeye şiddetle karşı çıktı. Bugün geldiğimiz noktada Sn Öztoprak Senatonun rektör vekili önerme yetkisi gasp edildiğinden dolayı üniversiteyi dava etmiştir.  Bu çok yaman bir çelişkidir. Sn Öztoprak’ın davası da bundan dolayı nafile bir uğraştır çünkü Senatonun uhdesinde olan bu yetkiyi altın tepsi içinde VYK’na hediye eden Sn. Öztoprak’ın kendisidir. Umarım herkes bu yaşananlardan dolayı ve DAÜ’ye verilen zarardan dolayı kendi payına düşen dersi çıkarır ve kişisel çıkarlarımız yerine DAÜ’nün ileriye taşınması için çabalarımızı artırırız. Sanırım bu süreçte net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki tüm DAÜ’lüler ortak bir paydada buluşabilir. O ortak payda da özerk, demokratik, bilimsel değerlere sıkı sıkıya bağlı, şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir yasa için mücadeledir. [review]  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları