Bu küçük ülkenin en önemli iki gelir kaynağından biri turizm, öteki de yüksek öğretim sektörüdür.
Birinin doğrudan içindeyim, ötekini de çok yakından takip ederim, ucundan içinde sayılırım.
Turizm sektörü ucundan içinde olduğum bir sektör.
Bugüne kadar gelen giden turizm bakanlarını yerden yere vurdum, genellikle dertleri şov yapmak ve koltuğu ısıtmaktı…
Bugünse, KKTC tarihinde ilk kez bir bakanın kendinden önceki tüm bakanların yaptığından daha fazlasını kısa bir süre içinde yapabildiğine şahit oluyoruz…
Fikri Ataoğlu’nun hangi partiden olduğu beni hiç ilgilendirmez, ama son birkaç ayda ülke turizmcileriyle birlikte attığı adımlar açık ve seçik ortada, dahası, sonbahar dönemine girmemize rağmen sokaklar turist alaylarıyla dolu, otobüsler doğudan batıya harıl harıl turistik seferler düzenliyor…
Sonbahar döneminde otellerin doluluk oranının 70%’lere vardığını geçmişte gören var mı???
Ben hatırlamam, hatırlayan varsa söylesin.
KKTC uzun zamanlardan beri hazır yiyici kumarhane turistlerini değil de, gerçek turizmle, kültür, tarih, doğa turizmiyle ilgilenen turistleri ağırlıyor.
Bu arada, özellikle NTL firmasının çabalarını da takdir etmeden geçemeyeceğim.
Adamlar ter ter tepiniyorlar, ülkeye turist gibi turist taşıyorlar.
Demek ki, yürek ve niyet varsa, yapılırmış…
Geçen Çarşamba gün, öğleden sonra saat üç cıvarlarında Girne Kapısı’ndan mahkeler önüne kadar tam 8 grup turist saydım, ağzım açık kaldı desem, yeridir…
Girne Kapısı, Mevlevi Tekkesi, Dr. Fazıl Küçük Müzesi, Cumhurbaşkanlığı yolu, eski Lefkoşa polis merkezi binası, Dikilitaş, merkez postane, Vakıflar Genel Müdürlüğü önünde herbiri en azından 20 kişilik gruplar vardı…
Yıllardan beri Lefkoşa sokaklarında görmediğim bir görüntü…
Bu görüntüyü yaratanlara en derin saygı ve takdirlerimi sunarım, başarılarının devamını dilerim…
Bu arada, tüm bu güzellikların arasında, elbette ki bazı çirkinlikler de olacaktır.
Bize en detaylı kanıtlarıyla gelen ve hoş olmayan bazı bilgileri de bu vesileyle paylaşayım, herkes kendine çeki düzen versin…
Bazı turist otobüsleri, şöförler ve rehberler tarafından gezici meyhaneye dönüştürülmüş durumda, adamlar zulada alkollü içki depoluyorlar ve turistlere satıyorlar, şöförlükten aldıkları maaşın kat be kat fazlasını kaçak içki satarak kazanıyorlar, rehber efendiler, özellikle de Türkiye’den gelen ve yanında KKTC’li refakatçi rehber bulunduranlar da bunu biliyorlar ve göz yumuyorlar…
Bilmiyoruz, haberimiz yok demeyin, kanıtlarını şak diye alnınıza çakarım, nerden geldiğinizi şaşırırsınız, şöförlüğünüz de kokartlarınız da çöpe gider, kendinizi en yakın polis karakolunda bulursunuz…
Zaten ilgili tüm paydaşlar bu konuyla ilgili bilgilendirilmiş durumdadır, gereği yapılacak, kendini alemin akıllısı, gerisini de alemin ahmağı sayan üçkağıtçıların aklı başına getirilecek, antiparantez bunu da belirtelim…
Bugün kaçak içki satan, kaçak ve kolay paranın tadını alan, yarın talep üzerine başka haltlar da satar…
Beleşçiliğe, avantacılığa meyilli olan, yarın çok daha beterini satmaya da meyillidir, bu durum da örnekleriyle sabittir, kimse aksini ispat etmeye kalkmasın, alnını karışlarım…
Bu kadar güzelliğin ve başarının içinde çaktırmadan yapılan bu üçkağıtçılık ve fırsatçılık fena halde sırıtıyor…
Bu arada, madem gelen giden turistin alkole de talebi var, turistik yerlerde kontrollü şekilde hafif alkollü içki satışını da gündeme getirin, en azından kimin ne yaptığı da belli olur, içecek olan da edebiyle adabıyla oturur içer…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.