Adamız, Alp ve Himalayalar deprem kuşağı olarak bilinen İsviçre Alpleri ile Everest Dağları arasındaki hatta bulunmaktadır. Yerküremizde meydana gelen büyük ölçekli depremlerin yaklaşık % 16’sı bu kuşakta meydana gelmektedir.
Adamız Alp ve Himalayalar deprem kuşağının bir parçası olan Ege-Girit-Kıbrıs Yayı olarak nitelendirilen yitim kuşağı veya diğer bir niteleme ile dalma-batma zonunun etkisi altında bulunmaktadır.
Ege-Girit-Kıbrıs Yayı, Yunanistan’ın güney batısındaki İyon Denizi’nden başlayıp, Türkiye’nin güney kıyısı yakınlarında, Girit adasının güneyinden geçerek kuzeydoğu yönünde Rodos adasının güneyinden Fethiye Körfezi’ne doğru uzanır.
Ege-Girit-Kıbrıs Yayı Girit adası ile Fethiye Körfezi arasında Plini ve Strabo çukurlukları boyunca ters fay bileşenli sol yönlü doğrultu atımlı fay karakteri gösterir. Ayrıca Ege-Girit-Kıbrıs Yayı, Antalya Körfezi, Kıbrıs kuzeyi ve İskenderun Körfezi arasında içbükey bir kavis yapar. Bu yayın kuzeybatıya doğru devamını, Antalya Körfezinden başlayan ve kuzeybatı doğrultusunda devam eden ters fay niteliğindeki Aksu bindirme fayı temsil eder. Diğer bir çukurluk, Plini ve Strabo çukurluklarından başlar ve Kıbrıs güneyinde dışa doğru bir yay yapar. Yukarıda bahsedilen çukurluklar boyunca Afrika plakası, Anadolu bloğunun altına doğru Kuzey kuzey doğu doğrultusunda dalmaktadır.
Bu alan, Kuzey Anadolu Fayı (North Anatolian Fault Zone), Ölüdeniz Fayı (Dead Sea Fault Zone), Bitlis Zagros Kuşağı , Arap Levhası, Afrika Levhası ve Batı Anadolu’nun Güneybatı yönlü açılma hareketinin etkisindedir.
Öncelikle son dönemde meydana gelen, Girit, Manisa ve Elazığ depremlerinin öncelikle birbirinden bağımsız depremler olduğunu, Doğu Anadolu Fayı’nın da adamızı doğrudan etkileyecek bir konuma sahip olmadığını da belirtme gereği duymaktayız.
Doğu Akdeniz adamızı etkileyecek en aktif deprem zonu, Ege-Girit-Kıbrıs (Hellenic Arc, Cyprus Arc) yayı olarak görülmektedir. Ege-Girit-Kıbrıs yayı üzerinde aletsel dönem incelendiğinde 1922 Batı Akdeniz (Ms=6.5, Ms=6.9) depremi ile başlayıp günümüze kadar uzanan süreçte 6 büyüklüğünün üzerinde toplam 35 deprem gerçekleşmiştir.
Yine aletsel dönem içerisinde Kıbrıs adasının yakın çevresinde gerçekleşen 20 Ocak 1941 (Ms=6.5), 10 Eylül 1953 (Ms=6.3), 15 Eylül 1961 (Ms=6.0) ve 09 Ekim 1996 (Ms=6.8) büyüklüğündeki depremler adamıza doğrudan etki yapmışlardır.
Odamız, bölgemizin jeolojik koşulları, son günlerde artan sismik aktiviteler ve yaşadığımız tarihsel süreç değerlendirildiğinde adamızı etkileyecek altı (6) büyüklüğü ve üzeri (M ≥ 6.0) bir deprem aktivitesini yaşamamızı kaçınılmaz bir jeolojik süreç olarak görülmektedir.
Depreme Karşı Ne Kadar Hazırlıklıyız?
Önlem almak zorundayız ve deprem olmayacak gibi yaşamamalıyız. Deprem bir doğa olayıdır ve bu doğa olayına karşı doğru önlemleri zamanında alırsak olası depremin riskini azaltmış oluruz.
Öncelikle uymamız gereken birinci kural zemin özelliklerine uygun yapılaşmanın olmasıdır. İnşaat Mühendisleri Odası ile odamızın imazalamış olduğu ve hayata geçirdiği ve başarı ile uyguladığı ‘Zemin Değerlendirmeleri İşbirliği Protokolü’ zemin özelliklerinin projelerde kullanılması için çok önemli bir kurumsal gelişmedir. Zemin iyleştirmesi isteyen alanlarda yapılacak olan iyileştirme çalışmalarının kesinlikle arazide öngörülen kurallara uygunluğunun kontrolü yapılmalıdır. Geldiğimiz aşamada yıllardır talep edilen yapı denetimi acilen yasallaşıp hayata geçmelidir.
Özellikle hastahane, okul, yurt, fabrika, ulaşım istasyonu ve devlet kurumları gibi toplumun genelini direk etkileyecek olan yapılar süratle gözden geçirilmeli varsa bir aksaklık yine süratle giderilmelidir.
Ülkemizde deprem anında müdahale edecek başta sivil savunma teşkilatı gibi çok değerli kurumlarımızın mevcut olduğunu ve özellikle sivil savunma teşkilatının belirli dönemlerde bilgilendirici çalışmalar yürüttüğünü biliyoruz. Ancak mevcut kurumun personel sayısındaki eksiklik ve yaşadığı bütçe sorunları da dikkate alınarak olası hasarlı bir depremde müdahalenin etkili ve hızlı olabilmesi için teşkilata makine ve iş gücü desteği verecek olanların iyi planlanması, gerekirse bu yönde gönüllülüğün teşvik edilmesi ve toplumumuzunda buna gerekli desteği vermesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Kanaatimizce buna ek ilgili tüm kurumların katılacağı ve ülke genelinde yine belirli dönemlerde deprem tatbikanın yapılması gerektiğidir. Bunun için devletin en üst düzeyde konuyu değerlendirmesi ve gereğini yapmasını beklediğimizi kamuoyu ile paylaşırız.
Oğuz Vadilili
Yerbilim Mühendisleri Odası
Oda Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.