Muhtemelen bu yakınmalarınızın “depresyondan” kaynaklandığını düşünüyorsunuz ama dikkat! Depresyon sinyali olarak gördüğünüz şikayetlerinizin nedeni aslında fiziksel bir hastalık olabilir; mesela kalp damar hastalıkları veya diyabet gibi!
Depresif belirtiler tüm tıbbi hastalıkların herhangi bir evresinde gelişebiliyor; bazen hastalığın en erken belirtisi olabilirken, bazen de hastalığa eşlik edebiliyor. Kimi zaman ise iyileşme sürecinde yol açtığı üretkenlik kaybının farkına varılmasıyla ortaya çıkabiliyor. Ancak bu durumlardan bağımsız olarak birçok fiziksel hastalık kendini “depresyon” tablosu gibi gösterebiliyor.
Acıbadem Altunizade Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Karşıdağ fiziksel hastalıkların depresyon belirtileriyle ortaya çıktığı zaman gözden kaçabildiği uyarısında bulunarak, “Hastaya depresyon tedavisi uygulanması nedeniyle de diyabet ve hipotiroidi gibi asıl tıbbi hastalığın tedavisi gecikiyor. Tedavide zaman kaybı yaşanmaması için hasta depresyonla uyumsuz olabilecek belirtileri de hekimiyle paylaşmalı. Ayrıca psikiyatrik belirtilerde öncelikle bunun organik, bir başka deyişle diyabet, kalp ve tiroit problemleri gibi genel tıbbi durumdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı araştırılmalı” diyor.
Peki hangi fiziksel hastalıklar depresyonu taklit ediyor? Doç. Karşıdağ, depresyon tablosu gibi gelişen sağlık problemlerinden en sık görülenlerini şöyle aktarıyor:
Kalp – damar sistemi hastalıkları: Kalp damar hastalıklarının önde gelen belirtileri arasında; çabuk yorulma, halsizlik, isteksizlik, iş yapamama, belli bir zamandan sonra da yapamayacağını fark ettiği için iş yapmayı istememe, gece uyku sorunları, cinsel isteksizlik, çarpıntı ve nefes darlığı ile panik bozukluk gibi depresyonu düşündüren sinyaller yer alıyor.
Diyabet: Kan şekerinde meydana gelen dalgalanmalar ve düzensiz beslenme; bol idrara çıkma, bazen kronik anksiyete veya depresyon gibi belirtilerle kendini gösterebiliyor. Hastada fazla uyuma, konsantrasyon güçlüğü, iştah artması, sinirlilik, tahammülsüzlük, isteksizlik, halsizlik ve duygu durum değişiklikleri görülebiliyor. Bu belirtiler de mevsimsel depresyon veya distimi (kronik depresyon) gibi yorumlanabiliyor.
Tiroit hastalıkları: Özellikle hipotiroidi varlığında halsizlik, bitkinlik, güçsüzlük, kilo artışı, gün boyu uyuma isteği, konsantrasyon güçlüğü ve ileri dönemlerde muhakeme bozukluğuna varan düşünce bozuklukları veya intihar düşünceleri gelişebiliyor.
Kronik enfeksiyon hastalıkları: Tüberküloz, hepatit veya cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi kronik enfeksiyon hastalıklarının başlangıç dönemlerinde enerji kaybı, konsantrasyon güçlüğü, ajitasyon, iştahsızlık, çabuk yorulma ve isteksizlik gibi depresif belirtiler ortaya çıkabiliyor.
Kan hastalıkları: Basit veya daha ciddi nedenlere bağlı olarak gelişen kansızlık (anemi) durumlarında halsizlik, isteksizlik, motivasyonsuzluk, iştahsızlık, uyku bozuklukları ve konsantrasyon güçlükleri görülebiliyor.
Vitamin – mineral eksiklikleri: B grubu (özellikle de B12) vitaminler başta olmak üzere, folik asit, D-vitamini, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve fosfor eksikliklerinde (bu vitaminlerin vücuttaki enerji döngüsü, kas kasılması, sinir iletim yollarındaki önemli görevleri nedeniyle) ya da karaciğer ve beyin gibi bazı hayati organlarda mineral birikiminde de depresyon belirtileriyle ortak yakınmalar gelişebiliyor.
Nörolojik diğer hastalıklar: Parkinson hastalığı, alkole bağlı beynin dejenerasyonu ve epilepsi gibi beyni doğrudan etkileyen hastalıkların varlığında da depresyon tanısı konulmadan önce ayrıcı tanının dikkatle yapılması gerekiyor. Çünkü bu hastalıklar da şaşkınlık, konsantrasyon güçlüğü, motivasyon kaybı, keyifsizlik ve isteksizlik gibi depresif belirtilerle ortaya çıkabiliyor.
Diğer hormon ve bağışıklık sistemi hastalıkları: Hiper – hipokortizolemi, Adisson hastalığı gibi böbreküstü bezinden kaynaklanan hormon bozuklukları, doğumdan sonra görülebilecek hipofiz bezi yetmezlikleri (Sheehan Sendromu gibi) de aşırı yorgunluk, sinirlilik, iştah azalması, halsizlik ve uyku problemleri gibi depresyon belirtileriyle gelişebiliyor.
Tümörler: Her türlü kötü gidişli tümörlerin özellikle orta ve ileri evrelerinde anemi (kansızlık), iştahsızlık, enerji kaybı, konsantrasyon güçlüğü ve durgunluk gibi belirtiler gelişebiliyor.
Merkezi ve periferik sinir sistemi hastalıkları: Beyin dokusu veya ilişkili yapılardaki enfeksiyonlar, yer kaplayan kitleler (kistler, tümörler), dejeneratif hastalıklar ve demiyelinizan (sinir kılığında harabiyete yol açan) hastalıkların ilk belirtisi, depresif yakınmalar olabiliyor. Hastada konsantrasyon güçlüğü, halsizlik, muhakeme bozuklukları, bilinç bulanıklığı, motivasyon kaybı, umutsuzluk, ümitsizlik ve ölüm düşünceleri gelişebiliyor. Bu tablo hızla oluşmuşsa, önemli olabilecek bir hastalığı bize erkenden haber vermesinden ötürü şanslı sayılabilir. Daha yavaş gelişen durumlarda ise hastanın bazen depresyondan başka somut belirti ve bulgusu olmadığı için doğru tanı koymak veya tedaviye erkenden başlamakta güçlük çekilebiliyor. Bu durumların başında da demans geliyor. Zaten orta ve ileri yaşta görülen depresyonun diğer bir adı yalancı (psödo) demanstır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.